#GUSTAV KLİMT#

66 58 1
                                    

Gustav Klimt, 14 Temmuz 1862’de Viyana yakınlarındaki Baumgarten’da doğdu. Anna Finster ve altın gravürcüsü Ernst Klimt’in yedi çocuğundan ikincisiydi. Klimt ile erkek kardeşleri Ernst ve Georg babalarının izinde, sanatsal yeteneğe sahip olduklarını küçük yaşlarda göstermişlerdi.
 
Sekiz yıllık ilköğretim sonrası, 14 yaşında Viyana’nın önde gelen güzel sanatlar okullarından Uygulamalı Sanatlar Okulu’na (Kunstgewerbeschule’ye) girdi. 1877’de Kardeşi Ernst de aynı okula başladı. Klimt ve kardeşi, orada başka bir ressam olan Franz Matsch ile yakın arkadaş olmuşlardı. Kardeşi ve Matsch ile birlikte, Viyana’nın en önemli isimlerinden Profesör Ferdinand Laufberger’in öğrencisi olarak mozaik, resim, fresko gibi birçok değişik tekniği yedi yıl boyunca inceledi. Üçü birlikte çok iyi çalışıyor, Laufberger onlara dışarıdan tasarım işleri buluyordu.
 
1880’den itibaren kendi imzaları ile çalışmaya başladılar. Üç genç 1883’de, Sanatçılar Kumpanyası (Künstlercompagnie) şirketini kurdular. 1886’da ilk önemli siparişleri olan Viyana’daki yeni Kent Tiyatrosu’nun (Burgtheater’ın) dekorasyon işini aldılar. Yapının alınlığına ve merdiven tavanına tiyatro tarihinden sahneler betimlemekle görevlendirilmişlerdi. Klimt’in çalışması arkadaşlarından farklı bir eser ortaya koydu. Klasik motiflerin yanına fotoğraf kusursuzluğunda gerçekçi portreler eklemişti. Böylece “Taormina’daki Tiyatro” gibi resimlerine kendi döneminden belirgin özellikler eklemiş oldu. Aynı zamanda eski Kent Tiyatrosu yok olmadan önce, tiyatronun içini ve Viyana sosyetesindeki kişilerin resimlerini yapması için teklif almıştı. Bu işi kabul ettikten sonra fotoğrafik görünüme sadık kaldığı “Eski Kent Tiyatrosu Oditoryumu” adlı guaj çalışması ortaya çıkmıştı. Grup, hem merdivenlerin dekorasyonu, hem de Klimt'in çalışmaları üstüne övgüler almıştı. Klimt bu çalışmasıyla 1888 yılında İmparator Franz Joseph tarafından altın madalya ile ödüllendirilmişti.
 
1890’da Sanatçılar Kumpanyası’nın rüştünü ispatladığını gösteren bir sipariş aldılar. Bu sipariş imparatorluk koleksiyonlarının sergileneceği Sanat Tarihi Müzesi’nin (Kunsthistorisches Museum’un) iç dekorasyonunun tamamlanması işiydi. Müzede Eski Mısır’dan 16. yüzyıl Floransa’sına sanat tarihinin betimlenmesi düşünülüyordu. Bu iş ilk olarak tarihselci resim akımının üstatlarından Hans Makart’a (1840-1884) verilmişti. Makart’ın ölümü sebebiyle yarım kalan merdiven süslemelerini Klimt ve arkadaşları başarıyla tamamlamıştı. Klimt’in kullandığı yeni bir öğe, ilerideki tarzının habercisi olmuştur. Tarihsel kostümü içindeki çağdaş bir kadın figürü ile Klimt, partnerlerinden stil olarak farklılaşmış ve uzaklaşmıştı. Üç arkadaşın portre işleri de almaya başlaması Klimt’in ününün yayılmasını sağlamıştı. Portre betimlemelerindeki fotoğraf kesinliği Klimt’in başlıca özelliği olarak hep kalacaktı.
 
1892’de babasını ve kardeşi Ernst’i kaybeden Klimt, derin kişisel ve sanatsal bunalım dönemine girdi. Bu durum Sanatçılar Kumpanyası’nın dağılmasına da neden olmuştu. Aynı dönemde Emilie Flöge ile görüşmeye başlamıştı. Klimt onu 1890’da, kardeşi Ernst’in Emilie’nin kardeşiyle evliliği sırasında tanımıştı. Ernst’in ölümünün ardından ikisi arasındaki ilişki daha da güçlenmiş ve Emilie Klimt’in sanat hayatı boyunca yanında olmuştu.
 
1897’de Viyana sanat çevresinde bir ayrışma meydana geldi. Klimt’in de aralarında bulunduğu bazı sanatçılar Sanatçılar Odası’ndan (Künstlerhaus’dan) ayrıldı. Genç kuşaktan sanatçılar, çalışmalarını piyasa güçlerinden etkilenmeyecek uygun bir yerde sergilemeyi, Viyana’nın kültürel yalnızlığını kırmayı, yabancı sanatçıları kente çağırmayı ve kendi üyelerinin çalışmalarını başka ülkelerde tanıtmayı amaçlıyorlardı. Ayrılıkçılık (Sezession) olarak adlandırılacak tutumun temelleri atılmıştı. Bu tasarıya yalnızca ressamlar değil, heykeltıraşlar ve mimarlar da katıldı. Ayrılıkçılığın kurucu üyesi olarak Klimt başkanlığa seçildi.
 
1898’de Klimt’in de iki yıl boyunca düzenli katkıda bulunduğu aynı zamanda iletişim organları olacak Kutsal İlkbahar (Ver Sacrum) dergisini yayınladılar.
 
İdeallerini tam olarak gerçekleştirebilmek için, Ayrılıkçılık grubunun uygun bir sergi merkezine gereksinimi vardı. Ayrılıkçılık'ın kurucularından mimar Joseph Maria Olbrich öncülüğünde bu ihtiyaç giderildi. Topluluğun ilk sergisi 1898 Martı'nda açıldı. Klimt sergiye yoğun simgesel anlamlarla yüklü klasik mitolojiden “Theseus ile Minotauros” posteriyle katıldı. Poster, figürlerin açık bir şekilde resimlenmesi yüzünden sansürlenmişti. Bu sansür engelini aşmak için resme bir ağaç motifi eklemek zorunda kalmıştı.
 
Bu dönemdeki yapıtlarından ilk üstün kadın temalı “Pallas Athena” eseri de tartışma yaratmıştı. Bu tabloda görülen altın kullanımı ve insan anatomisinin süslemeye dönüşmesi gibi yeni öğeler, Klimt’in sonraki çalışmalarının da belirleyicisi olacaktı. “Sonja Knips’in Portresi” adlı eserini de yine aynı dönemde yaptı. Bu resim ona ekonomik refah sağlayacak sosyete hanımlar serisinin de başlangıcıydı. Önceki çalışmalarında erkek ve kadın figürleri eşit derecede kullanan Klimt, bundan sonra sadece kadın figürlere yer verecekti.
 
1894’te hükümet Klimt’e, Viyana Üniversitesi’nin büyük salonunun tavan süslemesini sipariş etmişti. Tabloların konularının Felsefe, Tıp ve Hukuk Fakültelerinin alegorilerini temsil etmesiyle rasyonel bilimlerin yüceltilmesi düşünülmüştü.
 
1900’de yarım kalan “Felsefe”yi halka sunduğu zaman, akademi ve basının tepkileri çok şiddetli olmuştu. Sanatçı müstehcenlik ve sanatsal yetersizlikle suçlanmış, sonraki iki yapıtı içinde sert tartışmalar yapılmıştı. 1904’te Klimt bu eleştirilen yapıtlarının ücretlerini iade ederek geri almaya karar verdi. Üniversite projesinin yarattığı skandaldan sonra bu tablolar devlet adına üstlendiği son çalışmaları olmuştu. Bu tartışmalar, kamuya yönelik görev üstlenmemek gibi radikal bir karar almasıyla sonuçlanacaktı.
 
1902 yılı hem Ayrılıkçılık grubu hem de Klimt için önemliydi. Sezession Sarayı'nda Beethoven sergisi düzenlenmişti. Bu sergi, Max Klinger'in tek bir yapıtının, Alman besteciyi gösteren heykelinin kutlanmasıydı. Klimt bu sergi için üç duvar üzerine alçı panelden oluşan “BETHOVEN FRİZİ"ni yaratmıştı. Resimlenen üç duvar bir dizi oluşturuyordu. Girişin karşısındaki ilk uzun duvarda “Mutluluğa Özlem”, sondaki duvarda “Düşman Güçler”, ikinci uzun duvarda ise “Mutluluk Özleminin Şiirle Yatıştırılması” yer alıyordu.
 
Beethoven’ın anısına yapılan bu çalışmaların ardından Belçikalı sanayici Adolphe Stoclet, Brüksel’de oturacakları evin duvarını dekore etmesi için Josef Hoffmann ile Klimt’i görevlendirdi. Klimt altın mine ve değerli taşlarla süslenmiş üç kısımdan oluşan mermer mozaiklerle duvarı dekore etti. Klimt’in frizini oluşturan dokuz panel, soyut motifler, stilize motifler ve figüratif çalışmaları içeriyordu. Bu çalışmada Klimt’in mozaikteki ustalığı doruğa ulaşmıştı. Uygulamalı Sanatlar Okulu’nda öğrendiği bu tekniği 1903’te İtalya’nın Ravenna şehrine yaptığı yolculukta yeniden keşfetmişti. Yaşam ağacı frizin ana motifiydi. Ağaçlardan birinin altında dans eden kız “Beklenti”yi, öteki ağacın altında kucaklaşan çift ise “Kavuşma”yı simgeliyordu. Aynı motif kısa süre sonra, geliştirilmiş olarak Klimt'in “altın çağı”nın doruk noktasını temsil eden, ünlü “ÖPÜCÜK” resminde ortaya çıkacaktı. Klimt’in altını yoğun olarak kullandığı “altın çağı” olarak da değerlendirebilen “altın dönemi”, 1906 tarihli “Fritza Riedier’in Portresi” ile başlamış ve altın rengini en yoğun biçimde kullandığı 1907 tarihli “Adele Bloch-Bauer'in Portresi I” ile doruğa ulaşmıştı. Bu portreler aynı zamanda sanatçının en önemli kadın portrelerindendi.
 
1905’te, Klimt’in aralarında bulunduğu on sekiz sanatçı yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle Sezession’dan ayrıldı. Bu kopma çalışmalarını aksatmamış ve aynı yıl ilk büyük ebatlı “Kadının Üç Çağı” tablosunu yapmıştı. Bu resim, çok figürlü kadın konularına da bir geçiş niteliği taşıyordu.
 
Klimt ve arkadaşları Sezession ayrılığı sonrasında Sanat Gösterisi (Kunstschau) adında yeni bir topluluk kurdu. Üç yıl sonra topluluk ilk sergisini gerçekleştirdi. Sergide Klimt’in son eserleri yer alıyor ve aynı zamanda Dışavurumcu (Ekspresyonist) ressam Oscar Kokoschka da ağırlanıyordu. 1909’da topluluk ikinci ve son sergisini açacaktı. Bu sergide Edvard Munch, Pierre Bonnard ve Henri Matisse gibi ressamların yanında Klimt’i ustası sayan genç sanatçı Egon Schiele'in çalışmaları da sergilenecekti. Klimt sergide yer alan yapıtların anlatım zenginliğini kendi yapıtlarına aktarmayı düşünmüş; aynı yılın sonlarında, Henri de Toulouse-Lautrec ve fovistlerin yapıtlarını keşfedeceği Paris’e gitmişti. Bu karşılaşmaların etkisi sonucunda yapıtlarında daha çeşitli renk dizisini benimseyerek çiçek dürbününü andıran bileşimi ortaya çıkarmıştı. Altın kullanımını bırakarak süslemeleri ve dekoru hafifletmeye karar vermişti. Klimt dekorun yoğunluğunu azaltma yöntemi olarak dönemin tüm sanatçıları ve aydınları gibi Japon ahşap baskılarından çok etkilenmişti. Önceki yapıtlarında da Japon örneklerini kullanmıştı. Tablolarındaki çiçek dürbününe benzer düzenlemelerle oluşturduğu teknik ustalıkta büyük ölçüde onlardan etkilenmişti. “Mäda Primavesi” gibi portrelerle son döneminin önemli yapıtları ortaya çıkmıştı. Bu tabloda modelinin anatomisi süslere, süsler anatomiye dönüşmüştü. Bu yeni biçemin doruğuna, “Dansçı” eseriyle ulaşmıştı. Klimt’in yeni biçemi ile yaptığı çalışmalar genel bir beğeniyle karşılanmıştı.
 
Klimt’in yapıtlarının öteki kolu olan manzaralarda da gelişme görülüyordu. Tablolarının dörtte birini oluşturan manzara resimlerinde kullanmış olduğu metotlar birbirinden farklılık gösteriyordu. İlk dönem manzara resimlerini gerçekçi bir renk uyumu ile oldukça detaylı oluşturmuştu. Sonraki eserlerinde ise mozaik şeklinde çalışmalar dikkat çekiyordu. Manzara resimlerinde genel olarak ufuk ve gökyüzü neredeyse tümüyle kaybolmuş ve hiç insana yer verilmemişti. Yurtdışına, özellikle İtalya’nın kuzey bölgelerine yaptığı seyahatlerden de bazı manzaralar resmetmişti. 1915 ile 1918 arasındaki son dönem manzara resimlerinde canlı renkler yerine daha koyu, tek renkli etkilere yönelmişti. Bu durum eleştirmenlerce 1914’te I. Dünya Savaşı’nın patlaması ve 1915’te annesinin kaybına yorulmuştur.
 
Klimt, 6 Şubat 1918’de bir inme sonucu hayata veda etti. Sanatçı Hietzing mezarlığına gömüldü. “Johanna Staude'nin Portresi” ve “Gelin” tabloları yarım kalmıştır…  
 🖌🙏🖌🖌👍👨‍🎨🙏😎👏👨‍🎨🖌😘🙂

#RESSAMLARA YOLCULUK#(WATsYS2020)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin