Bölüm 1 : Hayal Kırıklıkları

42 3 3
                                    

   Pencere kenarında oturmuş, battaniyeye sarınırken aynı zamanda belki içimi ısıtır umuduyla sıcak kahvemi yudumluyordum. Aynı zamanda da küçücük çatı katı odamın penceresinden dışarıdaki insanları gözlemliyordum. O sırada alt kattan kapı çaldı, hızlıca beş basamaklı küçük merdivenimden alt kata inip kapıyı açtım ve anneannemin boynuna sarıldım. Bu Dünya'da sadece ona sahiptim. O da bana...
  Yıllardır onunla yaşıyordum, dedem ben daha çok küçükken vefat etmişti. Polis babam, annem ve küçük erkek kardeşimi altı sene önceki, komplo olduğunu düşündüğüm bir trafik kazasında kaybetmiştim. Onları kaybettiğimizden beri bu küçücük evde yaşıyor ve geçimimizi sağlamak için anneannem bir manavda, ben de evimize yakın bir kafede çalışıyordum. Yıllardır bu mücadeleyi vermek beni  güçlü bir insana dönüştürmüştü, Aslı Demir'e...
"Kız dur, dur boğacan beni!" diyerek elindeki poşetlerle içeri girdi anneannem.
Poşetleri elinden aldım ve küçücük mutfağımıza götürdüm.
  "Oooo, Fatma Hatun neler almışın böyle, bunlar bize bir yıl gider" dedim şakayla karışık. Poşetleri tezgaha koyup arkamı dönünce anneannemle burun buruna geldim.
  "Sana kaç kere bana şöyle seslenme dedim" dedi huysuz ve bir o kadar da tontiş yüzüyle. "Kendimi yaşlı hissediyorum"
Şimdi şeytan diyor "Zaten yaşlısın" de... Ama şunu bil şeytan, ölmek istemiyorum.
  "Tamam Fatma Hatun bir daha demem" dedim ve ayaklarımı popoma vura vura odama kaçtım. Küçücük odamda en çok yer kaplayan şey kitaplığımdı, kitap okumayı çok seviyordum ve her ay kesin beş tane kitap alıyordum. Kitaplıktan 'Harry Potter Felsefe Taşı'nı aldım ve kafamı yatağın başlığına dayayıp, yatağa oturdum. Altmış ikinci sayfadan sonra mayıştım ve yatağımda yatar konuma geçip uykuya daldım.
  Sabah çalan alarmımla uyandım ve yatağımda oturur konuma geçip on - on beş dakika boş boş oturdum. Daha sonra dolabımın önüne geçtim ve daha dün yıkanmış okul formamı alıp giydim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım ve kumbaramdan beş lira alıp odadan çıktım. Alt kata inip spor ayakkabılarımı giydim, çantamı aldım ve dışarı çıktım. Yolda yürürken aynı zamanda mp3 çalarımdan 'Kaan Boşnak - Benimle Kayboldun'u dinliyordum.
'Hem gündüzüm, hem gecem'
'Her saniyem, her bir hecem'
'Her cevabım sensin'
'Hem de her bilmecem'
Şarkının anlamlı sözleriyle kendimden geçerken, omzumda bir el hissettim ve arkamı döndüğüm gibi Cansu'nun anlamlı bakışlarıyla karşılaştım.
"Canım Aslıcığım, okula yaklaşık on beş metre geçmişsin" dedi arkamızda kalan okulu işaret ederek.
"Aaaa, ne ara gelmişim" dedim şaşkınca.
"Hem gelmişin hem de gitmişsin maşallah tsunami gibi hatunsun" diye espri yaptı Cansu, yüzündeki sırıtışla. Düz yüzümle karşılaşınca yüzündeki sırıtış, ciddi bir ifadeye döndü. Ben de o surat ifadesini görünce kahkaha attım ve ben kahkaha atınca o da kahkaha attı. Çünkü kankalık bunu gerektirirdi. Birlikte sınıfa girdik ve en arka sıraya oturduk. Tam Cansu'ya dersin ne olduğunu soracak iken,
sınıfa matematik öğretmeni girdi. Derin bir iç çektim ve hazırlandım, kırk dakikalık         
işkence başlıyordu... Cansu ile beynimiz uyuşmuş bir şekilde dersten çıktık ve  telefonuma gelen bildirimi kontrol ettim. Hayatımın kadınından mesaj gelmişti.
"Hale Teyze'nin yerindeyim aşkım, akşam oraya gelirsin" ona "okey" diye mesaj attım ve sınıfa geri gittim. Son ders zili çaldığında çantamı omzuma taktım ve Cansu ile birlikte Hale Teyze'nin evine yol aldık. Bugün kafeye gitmiyordum çünkü sadece hafta sonları ve cuma akşamı çalışıyordum. Hale Teyze'nin evine varınca, kapıyı vurduk ve kendiliğinden açıldı. İçimde kötü bir his oluştu ama bu hissi kendi kendime 'kuruntu yapma' diyerek yok ettim. Cansu ile içeri girdik. "Biz geldiiik" diye bağırarak içeri girdik ve içerde gördüğümüz şeyle birlikte nutkumuz tutuldu. Koltuklar dağıtılmış, masalar devrilmiş, çekmeceler açılmıştı. Sanki bunları yapan kişi birşey arıyor gibiydi. Cansu ile içeriye bakındık ve koltuğun arka kısmına bakınca tam anlamıyla dehşete düştüm. Odanın camı kırılmıştı ve büyük parçalardan biri Hale Teyze'nin böğrüne saplanmıştı. En kötüsü de babaannem ortada yoktu. Bu görüntüye baktım ve sadece yutkundum çünkü yutkunmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu...

Cam Kırıkları💣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin