Sakin kalmak çok zordu.
Sevgilisini kanlar içinde bırakan insan karşısında içkisini yudumlarken, Jungkook için sakin kalmak gerçekten çok zordu.
Derin nefesler alıyor, mantığını elinde tutmaya çalışıyordu. Ona saldırırsa eline hiçbir şeyin geçmeyeceğini, stratejik yaklaşması gerektiğini sürekli hatırlatıyordu kendine. Sonuçta Jimin, en büyük kozunu oynamış ve kocaman bir isyanı başlatmıştı. Yalnızca Yangsan'daki insanlar değil, Busan'dan ve diğer kalabalık şehirlerden insanlar geliyor ve isyanı destekliyordu. Sokaklarda, duvarlarda ikisinin posterleri asılıydı ve hepsinin altında aynı kelime yazılıydı; Eleftheria.
"Siz iki ibne, koca bir örgütün oluşmasına sebep oldunuz. Sana yemin ederim ki, özgürlük diye bağıran herkesi anında öldürebilirim Jungkook."
Jungkook güldü, bu nasıl bir güç zehirlenmesiydi böyle! Şeytanlaşmış ruhu, her şeyi elde edebileceğini düşünürken sahiden de ciddiydi.
"Sanmıyorum Hyunshik," dedi sinir bozucu bir gülümsemeyle. Tanrı şahidi olsun ki, onu şuracıkta öldürmemek için kendini çok zor tutuyordu. "Sevgilim biz zavallı insanlardan çok daha güçlü."
Hyunshik içkisinden bir yudum daha aldı, sinirleri bozuk olsa da bunu belli etmemeye çalışıyordu. Gücünü son anına kadar kullanmalı, en ufak bir açık bile vermemeliydi çünkü Jungkook ve Jimin, onun gözünde iki saldırgan atmacadan farksızdı. Onlardan iğrenmekle kalmıyor, yaratık olduklarını dahil düşünüyordu.
"Onun duyguları gücünü aşıyor, sevgili Jungkook. Söz konusu sen olduğunda yaralı bir kuş kadar acizleşiyor."
Zihninde önce yaralı bir kuşun görüntüsü, daha sonra ise Jimin'i yatağa bırakırkenki hali geldiğinde ürperdi. Yaralarına bir şeyler yapmaya çalışmıştı, her birini öptükten sonra onu olabilecek en iyi hale getirmeye çalışmıştı fakat yine de kötüydü işte. Baktıkça öfke ve hüzün, yüreğine yoğun bir şekilde doluyor ve nefes almasını zorlaştırıyordu. O gözyaşları içinde kıvranırken, nasıl ulaşamamıştı ona? Tuttukları o hücreden farksız odadan nasıl çıkamamıştı? Şimdi de kendine karşı derin bir nefret hissetti. Jimin'e, onun zarif ve eşsiz, biricik sevgilisine zarar veren herkes ölüme mahkum olmalıydı gözünde. Parmak uçları ona dokunamamanın acısıyla yandı, gözleri doluverdi saniyesinde. Onu özlemesi bir dakikasını bile almazken, neydi içlerindeki bu durum böyle?
"Eleftheria örgütü bir balo düzenliyor, özgürlük mücadelelerinin başlangıcını kutlamak için."
Özellikle özgürlük kelimesini vurguladı gözleri alayla kısılırken. Daha sonra cebindeki ilaç kutusunu çıkarıp, onun önündeki masaya fırlattı.
"O baloya gidip, Lee Jaehyun'u öldürmeni istiyorum."
Lee Jaehyun, Jimin'in konuşmasından sonra bu isyanı destekleyen ve örgütü kuran kişiydi. Dışarıyla iletişimi zorla kesilse de, üst seviyelerin konuşmasından anlıyordu her şeyi. İlaç kutusuna baktı, gözü seğirdi istemediği bir emrin altında olmanın öfkesiyle. Yine de gıkını çıkarmadı ilk başta. Sakin yaklaşmalıydı çünkü anlamıştı aralarındaki mekanizmayı. Sinirlendiği anda mağlup olan o oluyordu, sakince yaklaşmaktan başka çaresi yoktu.
"Ancak bir şartla bu istediğini yerine getiririm."
Hyunshik, acınası hallerine rağmen şart gözetmesine kahkaha attı. İçten içe Jimin'in tanrısal güçlerinden korksa da, üstünlüğünü korumak adına bunu belli etmiyordu.
"Neymiş o şartın?"
Jungkook, onun rahatsız etmek için özellikle kurduğu göz temasına büyük bir kararlılıkla karşılık verdi;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
After the Storm | Jikook
FanfictionAy tepede onları parlatır ve saatler sonra yerini güneş alırdı. Kıyametler kopar, kanlar dökülürdü. Bir insan can verirdi diğeri arkasından bakarken. Dünya, döngüsünü hızla ilerletip onları kendi yollarında yorardı fakat Jimin düştüğünde, Jungkook o...