-9- |M|

2.5K 220 204
                                        

Jimin, ona bakan gözlerdeki korkuyla irkilmişti.

Aynı güç müydü onu bu hale getiren, yoksa hep mi böyleydi? Nelerin buna sebep olduğunu kestiremese de, irdelememeyi seçti. Böyle bir ortamda ruh sağlığı açısından stabil kalmak, nasıl mümkün olabilirdi?

"Taehyung.." Parlaklığını yitirmiş, soluk gözleriyle ona bakarken gülümsedi. "Ben de Jimin."

Taehyung utançla başını yere eğdi. Böylelikle onu biraz daha inceleme fırsatı bulmuştu, gözlerinin ilk durağı yine ellerindeki siyah, deri eldivenler oldu. Oldukça zarif duran ellerine bakarken, aklına birden Jungkook gelmişti. İnce bir sızı yüreğinin içine işlerken, bunu belli etmemeye çalıştı ve yutkundu. Hemen şimdi konuyu dağıtmalıydı, yeni tanıştığı birinin yanında -akli dengesi yerinde olmasa da- güçsüzleşmek istemiyordu.

"Sen neden buradasın?"

Genç adam, bakışlarını daldığı yerden çekti ve bir anda telaşlanmadan edemedi. Sanki bu soru tüm mahremiyetini ele verecekmiş gibi heyecanlanmıştı. Gerçekten uzun bir süre, cevap vermek yerine Jimin'in suratını izledi. Hayatında gördüğü en tuhaf şeymiş gibi, belki de zaman kazanmak içindi, onu inceledi. Jimin, bunun morluklardan kaynaklandığını düşünerek bozuntuya vermemeye çalıştı.

"Ben.." Sonunda bir şeyler söyledi, rahatsız olmuşa benziyordu. "Ben, aslında..."

Sanki hastalığı varmış gibi anormal derecede terlemeye başlayan alnına baktı. Onu biraz olsun rahatlatmak istedi, bir elini onun elinin üstüne koydu ve eldivenin deri yüzeyini okşadı. Taehyung'un diken üstünde oturuyormuş gibi duran pozisyonu bu hareketle beraber biraz olsun düzelmişti, derin bir nefes aldı.

"Bak, beni burada durmaya zorluyorlar." Bileğindeki kelepçeyi salladı. "Seni neden tutuyorlar?"

Yine uzun bir sessizlik odaya dolduğunda sabretti ve gözlerini onun üstünden ayırmadı. Yavaş yavaş onu çözmeye başlıyordu. Taehyung, uzun süreli bekleyişin ardından birden derin bir nefes aldı.

"Tehlikeliyimmiş... Zarar verirmişim ben insanlara... Söz veriyorum ben kimseye zarar vermedim hyung."

Yüzü ağlayacakmış gibi buruştuğunda Jimin onun elini sıktı, ne diyeceğini bilemedi. Bu çocukla ilgili bir şeyler tuhaftı, evet, bunu hissedebiliyordu. Tam bir şeyler söyleyecekti ki, Taehyung ağlamaklı bir sesle sızlandı;

"Yemin ederim zarar vermedim hyung, inanmıyorlar bana. Bir şeyler söyle, kız onlara!"

Kaşları istemsizce çatıldı, o ne kadar tehlikeli olabilirdi? Bu kadar masum birinde neyi bu kadar riskli görmüş olabilirlerdi? Elinde onun için hiç devası olmaması ağırına gitti, sinirlenmeden edemedi. Ona yalvarırcasına bakan bakışlar altında eziliyor, diyecek hiçbir şey bulamıyordu. Konuşma dahil, her şey o kadar tuhaftı ki... Büyük bir hatanın üstü yarı saydam örtülerle saklanmaya çalışılmıştı sanki.

"T-tamam, ben onlara kızacağım."

Bir anda toparlanmaya çalıştı. Kafasındaki karışıklık, yüreğinde büyüyen huzursuzluğu besliyordu. Taehyung, onun ağzının içine bakarken bu sözlerle rahatladı. Hyung'u onlara kızacaktı, tüm bunların bedeli nihayet olacaktı.

"Annen ve baban nerede?"

Konuyu sürekli bir yerlere çekmeye çalışmaktan yorulsa da, bu sefer de bu yolu denedi. Taehyung omzunu silkti;

"Uzun zaman önce yangında öldüler." Bir süre, sanki çok zor bir cümle kuracakmış gibi uzunca düşündü. "Tek ben kurtulmuşum, öyle söylediler."

Jimin onun yüzüne şüpheyle bakarken kaşlarını çattı, bir süre düşündü. Tanıdık hisler vardı fakat kestiremiyordu. Aynı şekilde, tanıdık bir enerji, sanki her şeyi biliyormuş gibi... Kendine gelmek adına başını iki yana salladı. Tuhaf hislerinin onu rastgele yönlendirmesine izin vermemeliydi, zaten şu ana dek sürekli hislerinin kurbanı olmamış mıydı? Belki de biraz olsun göğsünü sıkıştıran bu daraltıcı düşüncelerden uzaklaşmalı, işittiği her sözün altında karmaşık şeyler aramayı bırakmalıydı. Evet, sadece ona ihtiyacı vardı. Jungkook'a ulaşmalı, iyi olup olmadığını öğrenmeliydi.

After the Storm | Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin