"Tanrı'm doktor ağlamayı kesmen gerekiyor."
"O zaman bu filmi açmasaydın."
Youngjae burnunu silerken Jaebeom onun saçlarını okşuyordu.
"Ama izlemediğimiz tek film buydu"
Jaebeom, The Notebook' u kapatmakla kapatmamak arasında girip gelirken Youngjae ağlamaktan yorulup göğsüne sokulunca kesinlikle kapatmamaya karar vermişti.
"Doktor biraz sakinleşsen mi artık?"
"Beni unutmayacaksın değil mi?"
Jaebeom kaşlarını çatmıştı.
"Ben, seni neden unutayım ki? Unutabileceğim biri değilsin Doktor"
Youngjae gözlerini silip başını Jaebeom'un omzuna koydu.
Jaebeom sevgilisinin kızarmış burnunu silip burnunun ucunu öptü.
"Hep doktorların mucizeyi getirdiğine inanırdım biliyor musun doktor?"
Youngjae kafasını iki yana sallayıp cevap bekledi.
"İnsanların hayatlarını kurtarıyorsun düşünsene"
"Bazen de bitiriyorsun Jaebeom."
"Sen bitirmiyorsun meleğim. Elinden geleni yapıyorsun sen. Üstelik, beni iyileştirdin. Daha doktor olmadan hem de. Ne kadar mükemmel bir şeysin sen"
Youngjae gülümsedi hafifçe ve gözlerini kapadı.
"Uykum geldi."
"Uyu o zaman"
"Rahatsız olmaz mısın?"
"Hayır olmam"
Youngjae gözlerini kapadı dikkatle ve Jaebeom, çocuğu inceledi biraz daha.
"İyi geceler Jae"
Gülimsemişti Jaebeom. Sevgiliaini öptü dikkatle.
"İyi geceler doktor. Seni çok seviyorum"
Uyku uyanıklık arasında gülümsedi Youngjae.
Yıllardır hiç bu kadar huzurlu hissettiğini hatırlamayarak uyudu o akşam.
