"Jaebeom bir ikiler misin artık hayatım? Lütfen"
Sevgilim olacak beyin yoksunu balımda durmuş ben ders çalışırken kalemlerimi dağıtıyor, kiyaplarımı falan karalıyordu.
Yemin ediyorum ki gerizekalı.
"Ama ama ama-"
"Ya sikicem şimdi o olacak."
"Olur."
Söylediği şeyle kafasına yaklaşık 700 tane not kağıdının bulunduğu dosyamı kafasına atmıştım.
Kafası yarılmadığı için fazlasıyla şanslıydı ama hak etmişti.
"Doktor, akşam saat 7.30 ve sen 7 saattir aralıksız ders çalışıyorsun. Bu sağlıklı mı?"
Kafamı masaya yaslamamla yorulduğumu fark etmem bir olmuştu. Fazlasıyla haklıydı.
"Aww benim minik bebeğim yorulmuş mu?"
Gözlerimi devirdim ama ilgisinin hoşuma gittiği yalan değildi. Gitmeme gibi bir imkanı yoktu zaten.
Bana bir tarihi esermişim gibi davranıyordu. Değer veriyormuş gibi, kırılmamdan korlarmış gibi, zarafetle, kibarca, aşkla...
" Yoruldum"
Beni sandalyeden kaldırıp koltuğa götürmesine itiraz etmedim. Birazdan yorgunluktan ölecektim zaten.
Kafam boynuna yaslandığında kendimi huzurla dolmuş gibi hissediyordum.
Evinin yolunu bulamamış ama son anda bir ışık görmüş gibiydim. Nefesi, nefesime karışırken ben huzuru hissediyor, o huzuru bırakmaktan fazlasıyla korkuyordum.
"Jae?"
"Efendim doktor?"
"Seni seviyorum"
Gülümsemişti. Çok güzel gülümsemişti şerefsiz.
"Ben de seni seviyorum doktor. Benliğimle ve var olan tüm hislerimle.
Bu kitap niye bu kadar soft?
Piano Aşk-ı Memnu'ya döndü, Jealousy'de Mark herkesi asıp kesiyor, Say You Won't Let Go apayrı bir evrende.
Benim bu kitaba fitne fesat sokmam lazım çok soft gidiyor sıkıldım.
Neyse sizi çoook seviyorum bebeklerim
