Florida ve oradaki lüks oteli biliyordum. Annem orada bir toplantıya gittiğinde beni de yanına almıştı. "Neden?" diye sorduğumda, yalnız kalmamın tehlikeli olduğunu belirtmişti. Ne demek istediğini anlamamıştım ama şimdi gayet iyi anlıyorum...
O zamanlar ben de oraya gitmek istemiyordum. Her ne kadar evimizde tehlikede olsam da oraya gitmenin bana bir şey kazandırmaktan çok kaybettireceğini biliyordum. Orası hakkında annemden bir sürü uyarı almış ve araştırmıştım. Oranın insanlarını tanımıyor olabilirdim ama o oteldeki çoğu kişi klişe zengin çocuklarıydı. İzlediğiniz filmlerde veya okuduğunuz kitaplarda olan, zengin ve zorba çocuklar. Süslü püslü şeyler, kötü huylar, falan filan. Onlara yaklaşmamaya, her hangi bir temasta veya sohbette bulunmamaya özellikle dikkat etmiştim. Ama tabii ki işe yaramamıştı. Dikkat çekmemeye çalışsam da zorbalık onlar için bir ihtiyaç haline gelmişti.
Annem toplantısını yaparken ben büyük bir parti alanın ortasında öylece dikilmiştim. Dalga geçtiler. Her şeyimle. Saçımla, kıyafetlerimle hatta gözlerimle bile. Sırf onlara uyum sağlayamadım diye dalga geçilecek bir tarafı olmayan, tam tersine güzel olduğunu düşündüğüm gözlerime "ot" dediler... Sanırım hayatımdaki en rezil ve kötü gündü. Resmen bir travma geçirmiştim. Sinirlerim o gece iyice gerilmiş ve delirecek seviyeye gelmiştim. Normalde de bir arkadaşa sahip olmadığımdan, onların davranışları zoruma gitmişti. Öyle olmayan insanların bile öyle olduğunu sanmama neden olmuşlardı. Eve vardığımızda odamda saatlerce ağlamıştım. Tek düşüncem bir daha asla bir arkadaşa sahip olmak istemeyeceğimdi. Onların nasıl insanlar olduğunu biliyor ve nasıl davranmam gerektiğini de iyi biliyordum... artık.
--------------------...
Gece Alex'in bana verdiği kitabı okumamıştım. Kusura bakmayın, bazen cahillik hoşuma gidiyor. Güneş doğmuştu. Arada bir gözlerimi kapatıp kestirmiştim. Neyse ki kimse fark etmedi. Herkesi uyandırmak zor olsa bile, en sonunda gerekli eşyalarımızı elimize aldık -pike ve yastık hariç- ve onlara Florida'ya gitmemiz gerektiğini nedeni ile birlikte açıkladım. Herkes beni pür dikkat dinlemiş, hiç ses çıkarmamışlardı. İlgi odağı olmak ne kadar hoşuma gitse de bu o kadar uzun sürmedi. O sırada Alex konuştu:
- Eğer biz aramaya yeni başlıyorsak onlar başlamışlardır bile.
Melody,
- Dua edelim de bizden önce davranmış olmasınlar... Bekle... biz onun aradığımız kişi olduğunu nasıl anlayacağız?
Alex,
- Şanslı mıyım bilmiyorum ama ben bugün hiç rüya görmedim.
Melody derin bir iç çektikten sonra konuştu:
- O zaman kız bulma meselesini oraya varınca hallederiz.
Chris:
- O kadar uzak bir yere nasıl gitmeyi planlıyorsunuz?
Hepimiz bir an duraksadık. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Nasıl gideceğimizi de.
Chris bıkkınlıkla iç çektikten sonra bel çantasını karıştırmaya başladı. Eline gelen şeylerin çoğu alet ve edevattan ibaretti ama asıl anlayamadığım o kadar çok şeyin o kadar küçük bir çantanın içine nasıl sığdığıydı? En sonunda eline katlanmış bir kağıt geldi ve hızla çıkardı. İçini açtığında onun bir harita olduğunu fark ettim. Chris parmağıyla haritadaki yeşillik bir alanı işaret etti:
- Biz buradayız. Florida şurada.
Parmağıyla, bizden neredeyse yüzlerce kilometre uzaklıkta bir yeri gösterdi. Ardından devam etti:
- Herhangi bir ulaşım aracımız yok. Uçak, tren veya otobüs derseniz, benim ceplerim boş ve sizinkilerin dolu olmadığını biliyorum. Yürüyerek gitmek ise 1 aydan fazla alır. Tabii o zamana kadar dünya yok olmazsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Olimposlu {Askıda}
FantasyFarklı hayatları olan birbirinden bağımsız 6 genç... Bir gün ansızın alışageldik hayatlarından kopup titanlar tarafından kaçırılan, aynı zamanda tanrı olan anne ve babalarını kurtarmak adına 6 melez bir araya gelir... Bazı Titanlar intikam peşinde k...