Jeongin sırtına astığı siyah çantası ile sahaya ilerlerken biraz gergindi. Gergin olma nedeni kaybetmek falan asla değildi, sadece ne zaman Hyunjin ile konuşsa gergin oluyordu. Bunun nedenini o da bilmiyordu.
Aralarındaki rekabeti kendisinin kazanacağını çok iyi biliyordu, çünkü basketbol takımına baktığında hepsinin tek amacının okulda popülarite için takımda olduklarını düşünüyordu ve yanılmıyordu da. Hyunjin'in de onlardan biri olduğunu düşünüyordu Jeongin.
Adımları sahada durduğunda, çantası bir köşeye atılmış siyah saçları rüzgar sebebi ile uçuşan Hyunjin'i görmüştü Jeongin. Gerginliğini bir kenera atmaya çalışarak kırmızı saçlarını geriye taramış ve hızlı adımlarla Hyunjin'in yanına varmıştı.
"Kaybetmeye hazır gibi duruyorsun."
Arkası dönük Hyunjin arkasını dönüp kendinden kat ve kat kısa çocuğa alaylı bir bakış attı.
"Şimdi kim kaybediyor görürüz, velet."
Hyunjin başını Jeongin'in eğmiş ve boyları eşit yaparak Jeongin ile dalga geçercesine gülmüştü.
Jeongin gerginliğini unutarak sinirle Hyunjin'e baktı ve kaşlarını çattı.
"Velet sensin!"
Jeongin arkasını döndü ve çantasını çıkararak basket potasının altına attı. Tekrar Hyunjin'e döndüğünde, Hyunjin gülerek elindeki topu Jeongin'e uzattı.
"Kısalara öncelik."
Jeongin gözlerini kısarak Hyunjin'in elinden topu almış ve onu beklemeden karşısındaki potaya sürmüştü.
"Çok yavaşsın Jinnie~"
Hyunjin, Jeongin'in ona böyle seslenmesi karşısında afallasa da koşarak ona yetişmiş ve topu almaya çalışmıştı.
Ama Jeongin onu hemen geçmiş ve üçlük atmıştı. Jeongin gülerek Hyunjin'e baktı.
"Hyung~ Fazla yavaş değil misin?"
Hyunjin kaşlarını çattı ve yumruğunu sıktı. Jeongin'i ve Jeongin'in alnına yapışmış kırmızı saçlarını görmezden gelerek topun peşinden koştu.
Topu eline aldığında, sıra ondaydı. Sahanın ortasına Jeongin'in karşısına geldiğinde sırıttı.
Hyunjin topu sürmeye başladığında, Jeongin kısa bacaklarını canlandırarak Hyunjin'in arkasından koştu. Jeongin daha Hyunjin'e varmadan Hyunjin de üçlük atmıştı.
Jeongin koşarak topu alıp geri geldiğinde Hyunjin'in karşısında durdu.
"Topu benden almalısın,"
Jeongin topu sektirmeye başladığında topu bacağının altından geçirmiş ve diğer eline almıştı.
Hyunjin topu almak için uzandığında Jeongin topu bu sefer diğer eline atmıştı. Hyunjin de bu sefer o eline uzandığında, Jeongin koşmaya başlayacağı sırada kolunu Jeongin'in beline dolamış ve topu diğer eli ile almıştı.
Hyunjin kolunu çekmemişti, sadece duruyordu. Jeongin'in arkasında kolu onun beline dolanmıştı. Burnu Jeongin'in saçlarına geliyor ve onun kokusu burnuna çarpıyordu.
Jeongin'in hızlanan kalbi ve büyümüş gözleri ile başını yana çevirdiğinde Hyunjin ile burun buruna gelmişti.
Yine olmuştu, Hyunjin'in gözleri Jeongin'in pembe şirin dudaklarında takılı kalmıştı.
Jeongin'in de gözleri istememsizce onun dudaklarına kaydığında dudaklarını yalamasına engel olamamıştı.
Jeongin hızla geri çekilirken, Hyunjin'in elindeki top yere düşmüştü.
Hyunjin gözlerini Jeongin'e diktiğinde, Jeongin koşmaya başladı.
Potanın altındaki çantasını aldı ve kıpkırmızı yanakları ile okulun çıkışına koştu.
Onun arkasından bakan Hyunjin kendine gelememişti.
+
hello
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes, captain!
Short Storyyang jeongin ve hwang hyunjin, basketbol takım kaptanlığı için aday olur.