Hyunjin sahaya girdiğinde nefes nefeseydi, ellerini dizlerine koydu ve derin nefesler aldı. Antremanın olduğu saha, okuldan biraz uzaktı ve o koşarak gelmişti.
Jeongin kırmızı taburede otururken bakışları girişte nefes nefese kalan Hyunjin'de kaldı. Göz devirip sırtını yaslamış ve kollarını göğsünde bağlamıştı. Bakışlarını tekrar önünde koşan takım arkadaşlarına çevirdi.
Hyunjin kırmızı taburede oturan minik Jeongin'i gördüğünde yavaş adımlarla yanına gitti. Gözleri Jeongin'in bileğine takıldığında, yere çöktü.
Elleri Jeongin'in sargılı bileğinde gezerken, Jeongin onun bu hareketi ile yerinden sıçramıştı.
"Pek iyi durmuyor."
Hyunjin parmaklarını biraz daha aşağı indirdiğinde, Jeongin inlemiş ve hızla ellerini onun ellerine indirmişti.
"Acıyor, dokunma."
Hyunjin üzgün bakışlarını Jeongin'e çevirmişti.
"Ben-"
"Tamam, üzgünsün. Anladık, yeter."
Jeongin kollarını göğsünde bağladı ve bakışlarını koşanlara çevirdi.
"Kalk sen de koş!"
Hyunjin kaşlarını çattı.
"Koç gelir birazdan, azar mı yersin yoksa şimdiden başlar mısın?"
Hyunjin ayağa kalkıp koşmaya başladığında Jeongin'in bu şirin haline gülmüştü.
+
Bu ne biçim bölüm
Geceleri yazamıyorum
Neyse geçiş bölümü gibi bi şey işte
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes, captain!
Short Storyyang jeongin ve hwang hyunjin, basketbol takım kaptanlığı için aday olur.