1.9

7.8K 974 313
                                    

Jeongin küçük parmaklarını sargılı bileğine uzattı ve sargıyı çıkarmaya hazırlandı. Ama dokunsa bile bileği acıyordu, nasıl oynayacaktı?

Oynamak istiyordu, çünkü takımındakilerine bileği incinse bile güçlü olduğunu göstermeye çalışıyordu. Ama güçlü değildi.

Bileğindeki sargıyı çıkarmadan soyunma odasında tek başına olduğunu fırsat bilerek mavi uzun banka oturdu. Parmakları ile yüzünü sıvazlarken iç çekmişti. Aklına dün olanlar geliyordu. Hyunjin'e yalan söylemişti, çünkü dün onun kendisine yakınlaşmasını hatırlamasını istemiyordu. Jeongin Hyunjin'den kaçmaya çalıştıkça daha çok onunla yakınlaşıyordu. Bu durumdan da nefret ediyordu, kalbinden de.

Gözleri dolmuştu, çıkmazdaydı sanki. Her şeyin üst üste geldiği anlarda Jeongin'in hep gözleri dolardı. Fazla duygusal bir yapıya sahipti.

"Hey ne yapıyorsun burada? Her yerde seni aradım, maç başlıyor. Hadi!"

Koç soyunma odasına girmesi ile Jeongin gözyaşlarını geri itmiş ve koç ile dışarı çıkmıştı. Hyunjin buralarda olmalıydı, az önce onunla antrenman yapmıştı nasıl olsa.

Hyunjin'in bakışları Jeongin'i bulması ile hızlı ve büyük adımlarını onun yanına getirdi.

"Jeongin iyi değilsin görebiliyorum, geldiğimden beri topallıyorsun."

Jeongin bakışlarını eğerek ellerine çevirdi.

Hyunjin parmaklarını Jeongin'in çenesi ile buluşturdu ve o pürüzsüz yüzünü kendine çevirdi.

"Lütfen otur, kötü olmanı kimse istemez."

Jeongin karşındaki bu çocuğa hayır diyemiyordu, ama neden?

Onunla ilk konuştuğunda birbirlerinden deli gibi nefret ederken, bu romantik hava da neyin nesiydi?

Jeongin başını olumlu anlamda salladı, böyle yapmak zorundaydı da. Tekrar sakatlanıp takıma yük olmamalıydı.

"Bir şartım var, maçı kesinlikle kazanmak zorundasın."

Hyunjin memnuniyet ile başını salladı.

"Karşılığında senden bir şey isteyeceğim."

Jeongin, gözleri parıl parıl parlayan bu çocuğa kendini fazla kaptırıyordu. Ve bunun farkında olması onun daha da sinirini bozuyordu.

"Peki, ne istiyorsun?"

"Bunu maçtan sonra söyleyeceğim."

Jeongin gülümsedi ve başını sallayıp yedekler için olan oturma yerlerine ilerledi.

+

Kitap belirli bir çizgi ile gitmiyor bu arada, her günkü ruh halime göre gidiyor.

Bakalım sonunda ne olacak ben de merak ediyorum, angst mi olur mutlu mu hiç bilemem.

yes, captain!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin