Dediği ile korkup evine gitmiştim. Kafamda dikiş olmadığı için rahattım .
Jimin: Sürtük bana yemek yap.
Haneul: Tamam!
Artık sanırım sürtük demesine alışmış gibi bişeydim. Yemek yapmaya başladım. Belimde hissetiğim ellerle arkamı döndüğümde elimdeki bıçak Jimin'in eline gelmişti. Kanıyordu.
Boş bir şekilde bakıyordu. Sanırım canı yanmamıştı. Yada umursamıyordu. Yerlere kanlar akıyordu hala. Sonra benim belime tekrar sarıldı. Ben ise ne yapacağını bekliyordum sadece. Boynuma nefesini verince korkmuştum. Çıkmaya çalışınca beni daha sıkı tutuyordu.
Jimin: Sadece böyle kal.
Haneul: Jimin bırakır mısın nolur?
Bir süre sonra ayrılmıştı. Birşey yapmamıştı. Neden böyle birşey yaptığını anlamamıştım. Yemek yapmaya devam ettim. Hazır olunca masaya koyup Jimin'i çağırdım. Aç olmadığım için yemiyordum. Boş boş oturmaktan sıkılmıştım.
Haneul: Jimin ben sıkıldım ev-
Sözümü yarıda kesip konuştu.
Jimin: Yemeği yedikten sonra seninle oyun oynayacağız.
Manyak diye bağırasım gelsede yapmadım.
Haneul: Ben evi toplamak istiyorum.
Jimin: Sen bilirsin. Bu arada istediğin odaya gir.
Koşup temizlik malzemelerini alıp tüm odaları tek tek temizledim. Üst kata çıktığımda ilk olarak yatak odasına girdim Jimin"in. Tek tek temizledim. Sonra benim yattığım odaya. Şimdi ise fotoğrafların asılı olduğu odaya. Yavaş yavaş adım attım. Içeri girer girmez boğuk bir hava vardı. Hiç bir resme bakmadan etrafı temizledim. Odanın biraz daha gerisi olduğunu yeni fark etmiştim. Biraz daha arkaya gidince ordada fotoğraflar vardı ama gözükmüyordu. Işığa basınca fotografları görmüştüm. Jimin ve yanında küçük bir kız çocuk vardı fotoğraflarda. Onunda mı kardeşi vardı acaba? Fotoğrafları incelerken arkalarında not yazdığını gördüm. Bir kaç tanesini merak edip okudum.
"Biliyorum uzaktasın ama ben senin yanındayım bebeğim".