...
Jimin: Sana niye sustun diyorum?
Yüzüne bakıyordum gözlerim yaşarmıştı anlamsızca. Bir anda bileklerimi sıkmıştı.
Jimin: Sana diyorum Haneul!!!
Bişey demek istemiyordum. Sadece şu odadan gitsin tek başıma kalsam bile yeter. Bileklerimi bırakıp hızlıca odadan çıkmıştı. Kapıyı çok sert kapatmıştı ki kapının kolu düşmüştü. Umursamayıp yatağa kıvrılıp sessizce ağlamaya başladım. Şuan aklımdan herşey silindi sanırım . Çünkü pek birşey hatırlamıyorum.
Ben neden burdayım, neden şu lanet olası çocuğun yanındayım? Neden rahatca koltuğumda oturup film izlemek varken buradayım? Ben buraya nasıl geldim?
...
Sabah güneş ışıkları gözüme çarpıyordu. Gözlerimi açmaya çalışıyordum olmuyordu. Güneş neden bu kadar çoktu? Zorlada olsa gözlerimi açmıştım. Telefonumu elime alıp gezindim. Sonra acıktığımı fark edip yataktan indim. Kapıya yöneldim. Tam açacağım sıra kolun düştüğünü hatırladım. Kolu alıp takmaya çalıştığımda olmuyordu. Kapıyı kenarından tutup açtığımda yine olmuyordu. Ne kadar uğraşsamda olmuyordu. Jimine seslendim bir kaç defa ama cevap veren yoktu. Belki uyuyordu yada en kötüsü evde yoktu. Telefonumu alıp Jimin'i aradım açmadı. Bir kaç defa çalışırdım açmıyordu. Kapıya gidip zorladım tekrar belki açılır diye ama yine açılmadı. Çok can sıkıcı olmaya başlamıştı. Yarım saat geçmişti. Jimin belliki evde yoktu. Tekrar aradım kaç defa çaldırdım ama açmıyordu. Nolmuş olabilir? Ne kadar önemli olabilir? Hemde bi "sürtüğü" ararken. Hem çok açım hemde çok sıkıldım. Biraz sabredip beklemeye başladım. Arada jimini arıyodum ama hiç bi şekilde açmıyordu. En son sıkılıp telefonu fırlatmıştım ve telefon paramparça olmuştu. Ama çok sinirlenmiştim. Ya Jimin geç gelirse? Ben napcam burda akşama kadar? Offff! Yatağa geçip uyudum. Kalktığımda aradan 5 saat geçmişti. Ama ne gelen ne giden vardı sanırım. Çok sinirlenmiştim. Etrafı dağıtmaya başladım. Herşey yere düşüp tek tek kırılırken sesler çok acı vericiydi. Tüm cam kırıkları havada uçuşup yüzümü çiziyorlardı. Ayaklarım çıplak olduğu için camlarda yürüyordum, kanıyordu, ama hissetmiyordum, acımıyordu. En son banyoya gidip aynaya yumruk attım ve herşeyi kırdım. Heryer dağınık ve kırıktı. Bir süre sonra oturup ağlamaya başladım. Bir yandanda jimin diye bağırıyordum belki duyar diye. Bağırıyordum sinirden. Bi süre sonra duman kokusu geliyordu odaya. Dışarıdan geliyordur diye umursamadım. Ama odama kapının altından sızan dumanla korkup pencereye koştum. Evin diğer taraflarına baktığımda yandığını gördüm. Neee? Içinde olduğum bi ev yanıyordu. Ve ben kilitliyim. "Tanrım sen yardım et, sen koru." Nasıl kurtulacam ben burdan? Jimin bilerek.mi yapmıştı yoksa? Yada bilmiyor bile evin yandığını? Bazı komşular penceremin önünde durmuş kimse varmı? diye bağırıyorlar.
Haneul: Ben varım. Yardım edin! Nolur kurtarın beni. Kapım kilitlendi inemiyorum aşağıya burası çok yüksek.
Ağlayarak zorda olsa bu sözleri söylemiştim. Şuradan bir kurultayımda . Jimini polise şikayet edicem. Aşağıdaki insanlar beni sakinleştirmeye çalışırken ben duvara yaslanıp çöküp ağlamaya başladım. Sanırım yanarak ölücektim. Ama bu benim en korktuğum şey.
Haneul: Çok korkuyorum.
Herkes bağırıyordu. Evin yarısı yok olmuştu. Benim olduğum odanın yarısıda. Ve tek tek parçalar yere düşüyordu. Ve biri bacağıma biri omzuma. Dumandanda zehirleniyordum galiba. Bilincimi kaybetmek üzereydim. Kendimi tutamıyordum. Çok canım yanıyor ama hissetmiyordum. Sadece korkuyodum. Adımın seslenilmesiyle kendimden geçtim. Ama kimse adımı bilmiyordu. Jimin ve bazı kişiler hariç. Sesi baş dönmemden boğuk boğuk duysamda jiminin sesine benziyordu. Acı acı bağırdığı belli oluyordu. Oda korkmuştu herhalde. Boğazları yırtınasıya kadar bağırıyordu. Ve geride hiçbirşey göremiyorum ve duyamıyordum. Yatıyordum odada. Yanıyordum, sıcaklığı tenimde çok yüksek hissediyordum. Bir süre sonra birinin soğuk kolları tenime değdiğinde ürpermiştim. Ama hala kendimde olmadığım için kim olduğunu algılayamıyordum. Kendimde olsam bile dumandan göremezdim. Beni kucağına almıştı. Başım omuzlarına gelince teninin kokusunu duman kokularından ayırt edebiliyordum. Çünkü çok güzel kokuyordu. Ve kim olduğunu anlamıştım. Jiminin kucağındaydım. Ne? Jimin beni mi kurtarıyor? O yapmadı mı yoksa? Ben şuan onun kollarındayım ve yangından kaçıyoruz. İnanamıyorum! Gözlerimin kapandığını hissetmiştim. Ve herşey yok oldu.
...
Bir süre sonra gözlerimi açmıştım. Açtığımda jimin elimi tutuyordu. Hemde sımsıkı. Uyandığımı görmüyordu. Çünkü gözleri kapalıydı. Ne yapıyordu? Seslenmeli miyim? Iki kere düşündüm.
Haneul: J-jimin.
Gözlerini faltaşı gibi açıp bana bakmıştı direk. Bakışları çok masumdu. Af dileyen pişman olan küçük yavru bi köpek gibi bakıyordu. Acımıştım. Ellerimi daha çok sıkmaya başlamıştı. Ama bu sefer can yakıcı değil. Güven sıkışıydı.
Jimin: H-haneul.
Ağlamaya başlamıştım. Çünkü hala korkuyordum ve etkisindeydim. Jimine acır gözlerle baktığımda oda bana "benim suçum değil" der gibi baktı. Anlamıştım.
Jimin: Özür dilerim.
Gözünden bir damla yaş düşmüştü.
Ne ilk defa ağlıyor muydu. Jimin??
Haneul: Jimin! B-ben çok korktum. Neden beni yanlız bıraktın. Ben sana güvenmiştim. Neden böyle birşey yaptın?
Jimin: Sakin ol güzelim. Sakin ol herşeyi anlatıcam.
Kendimi sıkarak ağlıyordum. Ağzımdan zorla jimin sözü çıkmıştı sadece.
Haneul: Jimin.
Jimin: Özür dilerim Haneul. Özür dilerim. Seni çok seviyorum. Sana bunu yaşatmak istemezdim ama ben yapmadım. Ben sana yemek hazırlamıştım. Tüpteydi. Acil bir işim çıkmıştı. Gitmek zorundaydım. Gitmezsem-
Sözünü yarım kesmişti. Neden?
Haneul: Devam et.
Jimin: Gitmezsem başıma büyük bir iş gelirdi.
Haneul: Daha sonra bunuda konuşcaz zaten.
Jimin: Sana daha sonra herşeyi anlatıcam güzelim ama daha sonra. Söz. Şimdi sadece beni dinle. Sonra sana not bırakmıştım. Ocağı kapatman için. Beni aradığını gördüm ama açamadım. Geri döndüğümde telefonun kapalıydı. Eve geldiğimde bu manzarayla karşılaştım. Bende istemezdim bu manzarayla karşılaşmak. Ama oldu. Özür dilerim.
Bunları söylerken her bir söz söylediğinde ağlaması şiddetleniyordu.
Haneul: Senin yüzünden içerde kaldım. Kapıyı çarpıtırdın ve kolu çıktı açamadım. Ben çok korktum.
Jimin: Özür dileri-
Haneul: Özür dilemeyi kesde. Gidelim şu lanet olası hasteneden.
Jimin: Kalkma sakin ol.
Haneul: Ama ben gitmek istiyorum.
Jimin: Gidicez. Ama nasıl giyinmeyi düşünüyorsun?
Bir süre boş boş bakıştık.
Haneul: Bilmiyorum.
Jimin: Önce doktorlardan izin alalım. Bekle beni.
Kafa sallamıştım. Gerçektende kıpırdayamıyordum. Jimin içeri geldi.
Jimin: Izin verdiler. Giyinmende yardım etmemi istermisin?
Mal mal bakıp;
Haneul: Başka çarem yok.
Yavaşça jiminin elleri düğmelere gitmişti. Açtığında içime bi ürperti gelmişti. Omuzlarını yavaş yavaş indirmişti. Arkamda olduğu için çok göremiyordum ne yaptığını. Ama omzuma ve boynuma nefesi çarpıyordu. Yanık acılarıyla soğuk nefesleri hoşuma gitmişti. Kendimi adeta bi mazoşist gibi hissediyordum.
BÖLÜM SONU...
Aylar sonra yeni BÖLÜM geldi okuyun bakalım jsksjxjejcdujc

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY PERVERT JİMİN🖤 (TAMAMLANDI)
Любовные романыLütfen her okuyan vote yapabilir mi? Kitap kapağı sahibi: @TaeTae_bts03 teşekkürler💙 Kitabın adının türkçesi: jimin.