~İç Savaş~

660 23 0
                                    

Bi kaç hafta geçmişti ve ben sanırım daha çok kafayı yemeye başlamıştım. Arabayı gittiğim çoğu yerde görüyordum. Bu olay yüzünden paranoyak hareketlerim artmıştı. Devamlı etrafı izliyordum. Arabayı görünce yine nefes nefes kalıyor ve o mekanı terk ediyordum.

Evden 2 gündür çıkmıyordum yani çıkamıyordum. Camdan aşağı bile bakamaz olmuştum. O arabayı görmek ve deli olduğumu bir kez daha kabul etmek istemiyordum.

Bu 2 gün boyunca kafamı dağıtmak için yüksek sesle müzik dinlemeye başlamıştım. Alt komşum tatildeydi ve üstte oturan ise yaşlı ve hafif duyma sorunluydu. O yüzden şimdilik rahatça dinleyebiliyordum.

Bu bir kaç gün boyunca ise psikiyatrisine mazeretler uydurup seanslara gitmemiştim. Zaten derdimi de ona anlatamazdım. Tımarhaneye gidemezdim.

Yine hava yağmaya başlamıştı. Aklıma o lanetli gün geldi;

***
Yağmur çok şiddetli yapıyordu.
Kapı kırılıcak gibi çalıyordu.
Babam ile bi adam bağrışıyordu. Kısa bir sessizlikten sonra o ses geldi.
Silah sesi.

Anneme baktığımda yüzü bembeyazdı. O da korkuyordu ama bana baktı ve gülümsemeye çalıştı.

"Bi şey yok tatlım ben hemen gelicem. Sen yatağın altına yat ve beni bekle." Dedi ve yüzü yine un gibi oldu.

Annemin çığlık sesleri ve yine o ses
"Silah sesi"

Ağlıyordum. Bir şey oluyordu. Abimde burda değildi zaten. O yurt dışındaydı.

Parkenin gıcırdayan sesi ile yaklaştıklarını anladım. Gözlerimi sıkıca kapattım ve akan yaşları bir elimle sildim. Korkudan terlemiştim.

"Abi oda boş!"
"Diğer odalara bakın o zaman"

Tanımadık iki sesti. Nefes bile almadığım ve terden sırılsıklam olduğum o dakikalarda adamlar gitmişti. Ancak gök gürüldemeye başlamıştı. Ben çok korkardım. Korkuyordum. Hiç korkmadığım kadar korkuyordum. Gözlerimden yaş gelirken sessizce ağladım. Annem ve babam nerdeydi? Annem niye yanıma gelmemişti?

O akşam o yatağın altından çıkmadım. Çünkü annem beni almaya gelmemişti. Hala annemi bekliyordum. Gök gürüldedikçe ağlamaya başladım. Güneşin doğuşuna kadar ağladım. Vakitin asla geçmediği bir zaman dilimiydi.

Öğleye doğru ise amcam beni aramaya gelmişti. İlk başta korkudan çıkamamıştım. Ancak sonra amcam olduğuna emin olunca çıkmıştım.

Beni yatağın altından aldı ve sıkıca sarıldı.
"Her şey geçicek"
Ancak geçmedi. Yıllar geçti zaman geçti ama o günden arta kalan acılar geçmedi.

Evimiz ormanda olduğu için annemle babamın öldüğünü ancak yarısı gün anlamışlardı. Evet annem ve babam ölmüştü.

Amcam beni odadan çıkartırken gözlerimi eliyle kapamaya çalışmıştı. Ama ben kafamı elinden uzaklaştırıp annemle babamın cesedini adli tıp torbalarına konulurken görmüştüm.

Babamın yüzü kanlar içindeyken annem belinde vurulmuş ve güzelliğimden bir gram kaybetmemişti. Tek sorun yüzüydü. Gülümsemiyordu...

***

Gözlerimin yaşlarına engel olamamıştım. Hatıralar acımasızdı. İnsanın birden önüne çıkacak kadar acımasızdı. Küçük bir kız için çok acı şeyler yaşamıştım.

Ve ben artık dayanamıyordum; ne bu acı hatıralarıma nede bu paranoyak hallerime. Pes edicektim.

Oturduğum yatağın üzerinden kalktım ve pelüş halımın üzerine yattım. Tavana odaklandım. Ne yapacağımı düşünmeliydim. Böyle hayatı kendime zindan ederek yaşamaya devam edemezdim.

Beynim artık beni dinlemiyordu. Düşüncelerimi kontrol edemiyordum ve hiç olmayacak anlarda anılar gözümün önüne geliyordu. İyi değildim ve iyi gibi davranmaya da hiç gücüm kalmamıştı. Psikolog seanslarını ne kadar ertelesemde bu ne zamana kadar böyle devam edecekti. İllaki kendimle yüzleşecektim ve o tımarhaneye gidecektim.

Korkuyordum ama hayattan zevk almadan da yaşayamayacaktım. Ben yapamıyordum işte. O siyah arabayı görmeden anılarımı gözümün önüne getirmeden yapamıyordum. Hiç biri elimde değildi. Ben yapamıyordum...

Gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Komidinin üzerindeki telefonu aldım ve yere tekrardan yatıp gözlerimi tavana dikip abimi aradım. Sesimi ne kadar sert tutmaya çalışsamda olmamıştı ağladığım belli oluyordu.

"Abi."

"Nehir sesin kötü gibi ne oldu iyi mis..."

"Abi iyi değilim. Hemde hiç iyi değilim. Halüsinasyonlar görüyorum iyi değilim nolur yardım et."

"Tamam hemen gelicem yanına sakın yerinden kıpırdama hemen gelicem evdesin değil mi?"

"Evdeyim." Dedim ve telefonu kapattım.

Belki bunu yapmamalıydım ama başka şansım yoktu. Derin bir nefes aldım ve olduğum yerden kalkmadım. Ben hep beklerdim zaten zamanında annemi de beklemiştim. Ama o geri gelmemişti.

Gözlerimi sıkıca yumdum. Hayır düşüncelerimi yine etkim altına alamıyordum. Abim gelicekti ve gerekeni yapacaktı.

Hem belki tımarhaneye yatırmazlardı. Haplarımı değiştirirlerdi. Evet evet ben kimseye zarar vermemiştim ki beni oraya kapatmazlardı. Sadece haplarımı değiştiricekler ve her şey bitecekti. Daha iyi olacaktım.

Kapının açılması ile abimin geldiğini anladım. Ona verdiğim yedek anahtarla hızlıca kapıyı açıp yanıma gelmişti. Yerdeki bedenimi süzdü ve bir oh çekip yanıma uzandı.

"Ne oldu neden iyi değilsin?" Dedi sesi endişeliydi.

"Abi ben bu haplarla yapamıyorum bu haplar beni daha kötü yapıyor. Ben... ben düşüncelerime sahip çıkamıyorum hala o siyah arabayı görüyorum ve olmuyor anlıyor musun olmuyor!"

Abim yanımdan kalktı ve benimde kalkmam için elini uzattı. "bunu beraber başarıcağız. Beraber kalkıcağız." Dedi. Uzattığı elini görmezlikten gelip "Ben kalkamam abi ben bu bataklıkta her gün daha kötü oluyorum." Dedim. Abim çok bozulmuştu. Ama belli etmemeye çalıştı.

Kendimde çok ufak bir umut bile yoktu...

Abim telefonla konuşmak için dışarı çıkmıştı. Şu anda eminim psikiyatristim ile konuşuyordu. O kadını ilk gördüğüm andan beri sevmemiştim. Bana güven vermiyor ve söylediklerimi dinlemiyor yada anlamıyor gibi müdahale ediyordu. Verdiği ilaçlarda saçmalıktan başka bir şey değildi. Adam akıllı bir teşhis bile koyamamıştı. Sadece soru soruyordu ve asla çözüm bulmuyordu.

Abim odaya geldi. "Bu akşam eski evinde kalmaya ne dersin?" Dedi. Kabul edicektim. Yalnız kalamazdım. Yalnızlık bana iyi gelmişti. Abime bakıp kabul eder anlamda kafamı salladım.

"O zaman hızlıca hazırlan seni binanın önünde arabayla bekliyeceğim." Dedi. Dediğine kafamı salladım ve bir sırt çantama şarj aletimi, bir kaç kıyafet ve pijama koydum. Ve en önemliside kolyemi yanıma aldım. O kolye normal bir kolye değildi. Annemden ve babamdan bana kalan manevi değeri olan bir kolyeydi.

Üzerimde değiştirip aşağıya indim. Aşağıda abim arabası ile beni beklerken bindim.  Sessizce yolda villaya doğru ilerlerken düşüncelerimi susturmaya çalıştım.

***

Eve geldiğimizde kendimi yabancı gibi hissettim. Sanki bu evde hiç yaşamamışım gibi... Abim çantamı odama çıkartırken ben etrafı sanki ilk defa görmüşüm gibi inceledim. Ben gideli bir biblo bile yer değiştirmemişti. Her şey aynıydı.

Salona geçtim ve huzursuzca oturdum. Burayı özlememiştim. Yanıma yardımcı abla gelip bir şey isteyip istemediğimi sorduğunda kendime geldim ve düşüncelerimi susturdum. "Hayır teşekkürler." Diyerek başımdan gitmesini bekledim.

Çok geçmeden abim yanıma geldi.
"Yarın Yeliz hanımla görüşmen için randevu ayarladım." Dedi. Sessizlik aramızda hüküm sürerken "demek o yüzden seanslara gitmemiştin." Dedi. Dediği şeyle yere odaklandım ve "iç çatışmayı ben kaybettim." Dedim. Abim bana yaklaşıp saçlarımı öptü ve "Her şey güzel olucak." Dedi.

İkimizde biliyorduk ki her şey ya daha iyi yada daha berbat olacaktı. Ortası yoktu...

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin