~Sayıklama~

387 13 0
                                    

Yeliz hanım'ın çıkması ile hayret içinde kalmıştım. Ona her şeyimi anlatabileceğimi söyleyen bir insana bu fazla mı gelmişti. Ya tiksinmiş miydi? Yada aklına kendi anısı falan mı gelmişti? Yada ocakta yemek falan unuttuğu mu aklına gelmişti? Off beynim durmuyordu.

İşte yine başlıyordu. Baş ağrıları beni yine delirtmeye ve düşüncelerimi beynimden fışkırmaya başlamıştı. Eylül'den sonra Yeliz hanım bana çok fazla gelmişti. Acaba bende mi terslik vardı. Benim doğrularım onlarla uyuşmuyordu.

Yine her zamanki gibi yalnızdım. İlk zamanlar ben istemiştim yalnız olmayı ama artık bana iyi gelmiyordu.

Serbest zamana girdiğimizde ben odamdaydım. Hiç bir şey yapacak halim yoktu. Düşüncelerim beni ele geçirirken kendime engel olamıyordum.

Acaba yeliz hanım neden gitmişti? Eylül bana ne zamandan beri böyle davranıyordu? Yada ben nerde hata yapıyordum.

Ahh ellerim ile kafamı sıkıştırdım. İyi değildim. Ayağa kalktım ve düşünmemek için daha yüksek sesler çıkarmaya çalıştım. Dolaba vuruyordum. "DÜŞÜNME" diye bağırıyordum. Ama yeterli gelmiyordu işte. Daha yüksek ses bulmalıydım. Yeterli değildi ne olursa olsun bu sesler gitmiyordu. Gözlerimden yaşlar akarken terlemiştim bile. Camdan daha yüksek ses gelmeliydi. Tam cama ilerlemiş ve yumruğumu havaya kaldırmışken vuramamıştım.

Son hatırladığım şey ise tam cama vuracakken hasta bakıcıların odama gelip beni tutması ardından gelen hemşirenin iğneyi havaya kaldırıp "Tamam şimdi kıpırdama." Demesiydi.

...

Gözlerimi yavaşça araladığımda olanların rüya olduğunu anlamıştım. Ben bu kadar kafayı yememiştim ama rüyalarımında normal olmadığı belliydi.

Gözlerimi açtığımda yatağımda yatıyordum. Sanırım Yeliz hanım'ın verdiği yemeklerden sonra uykum bastırmıştı ve uyumuştum. Tam doğrulacağım sırada elimi hareket ettiremediğimi farkettim. Kafamı aniden kaldırıp koluma baktığımda bağlı olduğunu farkettim.

Bu da neydi böyle yoksa yoksa... hayır rüyaydı. "Çözün BENİİİİİİ!" Diye çığlık attığımda odamın kapısını bir hemşire açtı.

Usulca kapıdan girdi ve "Tamam sakin ol sadece kendine zarar vermen için." Dedi. Dediği şeyle "Yoksa ben..." dedim. Evet ben o rüya zannettiğim anı yaşamıştım.

Hemşire karşımdaki sandalyeye oturdu ve "Geçti Nehir. İyi misin?" Dedi. "Daha iyiyim ama ben hala inanmıyorum." Dediğimde hemşire sıcak bir tavırla bana yaklaştı ve bir elimi çözdü. "Tamam daha da iyi olucaksın ama benim sana sorular sormam lazım." Dedi.

Al işte her yerde soru vardı. Her şey sorudan ibaretti ama şu lanet yerde aradığım 1 tane çözüme bile hala açıklık getirilmemişti. Sinirlenmeye başlamıştım ama belli etmeden "Şu anda kendimi soru cevaplayacak kadar iyi hissetmiyorum lütfen gidin." Dediğimde hemşire biraz üzgün bir tavırla "Tam..." diyecekken kapı açıldı ve o gardiyan kılıklı adamlardan biri "Nehir'i görmek için Psikolog Yeliz hanım geldi." Dedi.

Dediği şeyle nedensizce sevinmiştim. Yeliz hanımı görmek istiyordum. O çözüm bulurdu. şu son el bağlama ve bir hayvan gibi iğne yapılmasını ona anlatmalıydım. Bu yaptıkları doğru değildi.

Yeliz hanım odama girdi ve beni bu halde görünce yüzündeki hüznü bir anlığına da olsa yakaladım. Hemşirenin kalktığı sandalyeye oturdu ve açık kapıdan bize bakan gardiyana "yalnız bırakın bizi." Dediğimde gardiyan kapıyı kapattı. İşte bu ona umut bağlamamı sağlamıştı. Aramızda sessizlik sürerken "Durumu duyunca hemen geldim." Dedi. Kendime zarar verme girişimimden bahsetiyordu. Halbuki ben onların sandığı gibi kendime zarar vermek için değil beynimdeki sesleri susturmak için çabalamıştım.

Bir kolumun bağlı olduğunu görünce oturduğu sandalyeden kalktı, yanıma geldi ve bağlı olan kolumu çözdü. Kolumu kaldırmaya bile halim yoktu. Yaşadıklarımdan dolayı ağlarken Yeliz hanım göz yaşlarımı sildi. İlk defa bu kadına bu kadar yakın hissetmiştim. Beni burada bilmediğim bir sebepten yalnız bırakmıyor ve koruyordu.

Sebepsizce göz yaşlarım yüzümden sürterek boynuma akarken "Neden gitmiştin öyle hızlı?" Dedim. Ama o kadar masum ve çocuk gibi sormuştum ki? Yeliz Hanım ise "Özür dilerim Nehir seninle alakalı değil. Lütfen alındıysan beni affet." Dedi. Dediği şeye ağlarken bile olsa gülümsemeye çalıştım. Nasıl affetmezdim ki? Bana o kadar iyiliği dokunmuştu ve şimdi yanımdaydı. "Sorun değil ama lütfen bir daha ani gitme." Dedim. Artık çünkü düşünmeye dayanamıyordum. Neden gitti? Ne oldu? Ne yaptım? Diye düşünmek beni zaten bitiriyordu.

Yeliz hanım göz yaşlarım ve ter karışımı ile ıslanmış olan saçımı yüzümden çekti ve "Bir daha yapmayacağım bana güven." Dedi. Dediği şeyle sevinmiştim. Ama hiç bir tepki vermeden onu gözlemledim. O iyi biriydi.

Yeliz hanım sessizliği yine böldü ve "Hemşirelerin bugün için sana soru sormamalarını tembihleyeceğim yorgun gözüküyorsun. Ama lütfen bir daha böyle zor durumda olursan hemşireler gelmeden onların yanına git ve sakinleştirici yapmalarını söyle yada beni çağırmalarını söyle ben bir çözüm bulurum. yoksa iradenin olmadığını düşünecekler. Burdaki her hareketini rapor ediyorlar." Dediğinde şaşırmıştım. Ama bende emin değildim iradem dışında yapıp yapmadığımın. Ayrıca bu kadar gözlem altında olduğumu bilmek beni ürkütmeye yetmişti.

Yeliz hanım'ın koruyucu tavrında olan ve bana tebessüm eden yüzü değişmişti. Ortam ciddileşirken yeliz hanım gözlerime odaklandı ve  "Bak Nehir sana bir şey söyleyeceğim ve lütfen aramızda kalsın çünkü bunu söylememi istemediler Ama kendimi bunu sana söylemek zorunda hissediyorum. Sakın bir yerde veya bir şekilde ağzından kaçırma." Dedi.

Ne diyecekti ki bana? "Dinliyorum." Dedim ve sözcüklerin devamını bekledim. Ne olabilirdi ki? "Tamam söylüyorum ama büyük bir tepki verme sakın! Abin hasta nehir ve ciddi bir hastalığı var. Seni yanında görmek çok istiyor ve... anlayacağın durum kötü." Dediğinde öylece kalmıştım.

Abim abim hastaydı. Nasıl olabilirdi daha birkaç gün önce dinç ve sağlamdı. Abim bu durumdayken ben nasıl burada olabilirdim. Onun yanında olmam lazımdı. "Ne oldu ona?" Diye söylediğimde yatakta aniden doğrulmuştum. Yeliz hanım ise hüzünlü yüzü ile "Düşmüş ve beynini çarpmış. Üzgünüm Nehir ama durumu iyiye gitmiyor." Dedi. Dediği şeyle titremeye başlarken "N...ne zaman oldu bu?" Diye istemeden kekeledim.

Yeliz hanım ise "Dün akşam daha yeni." Dediğinde göz yaşlarım daha çok akarken elim ile yüzümü sildim. Abim benim canımdı ve ona bir şey olursa ben yapamazdım. Herkesi kaybetmişken onu da kaybedemezdim.

Yeliz Hanım oturduğum halde bana sarıldı ve "Senin şu anki ruhsal durumunu bozmamak için söylememi Zehra Hanım istemedi ama dayanamadım Nehir. Sen benim için değerlisin." Dedi.

Dediği şeyle yutkundum. Benden sarılması bitince de göz yaşlarımı tekrar elimle sildim ve yeliz hanım arkasını dönmüş odadan çıkacakken "Yeliz lütfen beni abimin yanına götür." Dedim. Yeliz hanım bunu duyunca biraz duraklasada "Bunu yarınki seansta konuşalım ama ümitlenme." Dedi.

Dediği şeyle ne kadar istemesemde içime umut dolarken Yeliz hanım bir kez daha gözümde kahraman olmuştu. O bir şekilde beni buradan çıkaracaktı. Ona güveniyordum ve eğer o çıkarmasa bile abimi bir şekilde görmeye gidecektim. O benim her şeyim olmuşken onun yanında olmamam bana çok dokunuyordu.

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin