~itaat~

399 20 4
                                    


Ağzım açık söylediklerini anlamaya çabalıyorken aramızdaki kısa sessizlikten sonra "Bu ne demek?" dedim. Dediğini anlamamıştım. Yada hazmetmeyi beynim reddediyordu. Kararlı gözlerini gözlerimden çekmemişti ve bu beni daha da korkutuyordu. Dudaklarını aralıyıp bir şeyler diyecekti ki kapının çalması ikimizi de gerçek dünyaya döndürdü.

Savaş bir an içinden sayarken sonra ise "Sakın kalkmaya çabalama geliyorum uslu dur." diye bana ikaz etti.

Açıkcası kapının kimin çaldığını merak etmiştim. Ama tabiki kalkmayacaktım. Hem Savaş'ı karşıma alacak mecalim kalmamışltı; hemde ne kadar çabuk iyileşirsem benim için o kadar iyiydi.

Bağırma sesleri duyuyordum ve nefret dolu sözcükler. Tam sözcükleri anlayamasam da tüm dikkatimi seslere verdim.

"Sen tam bir canisin anladın mı beni!"

"Yeliz seni azat ettim fikrim değişmeden o s*ktiğim çeneni kapat!" Tıslarcasına ve o kadar sakin konuşuyordu ki resmen gücün onda olduğunu hissediliyordu.

"Ne olursa olsun Nehir ile son kez vedalaşıcam gitmeden."

"Onunla görüşmeyeceksin yoksa seni diri diri mezara kendi ellerim ile gömerim anladın mı LAN!" Sonlara doğru kükremişti ve ben bile buradan korktuğumu iliklerime kadar hissetmiştim. Bu tehditler çok korkunçtu ve Yeliz'in susmasından da bu tehditlerin boştan öte tehditler oldukları anlaşılıyordu.

Yeliz bana ne söyleyecek olabilirdi ki? açıkçası merak ediyordum. Ondan ne kadar soğusamda bu kadar ısrar etmesinde bir neden olduğu belliydi ve nereye gidecekti? Azat etmekte neyin nesiydi? Hala salaktım ama o kadar zor bir dönemdeydim ki. Beynimim artık gerçekleri kabul etmediği ve nerdeyse hayatımın yalan olduğu bir dönemdeydim. Artık neyin gerçek olduğuna da itimatım kalmamıştı.

Ama şu an tam sırasıydı.

"ahhh canım yanıyor!" diye çığlık attım. Yeliz'i görmek için tek çaremi kullandım.

İki çift ayak sesi duymam ile beraber kapı hızlıca açıldı. Tahmin ettiğim gibi ikiside odadaydı. Savaş kapıyı açar açmaz endişeli sesi "iyi misin?" dedi. Hızlı soluk alıp vermeye çalışarak "İyiyim sadece bir an bacağım acıdı." dedim. Bana olan merhametini kullanıyordum biliyordum ama o benim hayatımı çoktan kullanmıştı.

Yatakta yanıma oturdu ve "tamam sargına bakacağım." diyip gözlerimi bacağıma diktiğinde Yeliz'le göz göze geldik. Ne yapmaya çalıştığımı anlar gibi bakıyordu. Savaş bacağımı kontrol ettikten sonra sargımı tekrar sardı. Ondan çekiniyordum ama bunu yapmalıydım. Sesimi ne kadar kendimden emin çıkarmaya çalışsam da kısık çıkmasını takmayarak "Yeliz ile konuşmam lazım." dedim.

Gözleri sertçe gözlerime odaklandığında sessizlik elle tutulur vaziyetteydi. Ardından yanımdan kalktı ve yeliz'e doğru ilerledi kulağına bir kaç kelime fısıldayıp odadan çıktığında sevinmiştim. Ama kesinlikle bu sevinç Yeliz'i gördüğüme değildi.

Yeliz yavaşça yanıma yaklaştı ve savaş'ın oturduğu yere yani yanıma oturdu. dik oturduğum halde daha da dikleşmeye çabalarken elimi tuttu. gözlerimiz buluşurken sadece iki kelime söyledi. "Özür dilerim."

Bunu demesi beni şaşırtmıştı. Hele bu kadar içten dilemesi daha da şaşırtırken elimi ondan çektim. Güvenim kalmamıştı kimseye. Soğuk sesim ile "Konuya gir!" dedim. Sonuçta bu kadar gelmesi için bir sebep olmalıydı.

Gözlerini gözlerimden kaçırdı ve "Nehir ben gidiyorum." dedi ve yutkundu. Bundan bana neydi? Bana bu kadar kötülüğü dokunan bir insana 'gitme' demeyecektim elbette.

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin