~İdrak~

538 20 1
                                    


Yine sabah olmuştu. Yatağımdan ilk defa huzurlu uyanmıştım. Çünkü artık bende kabul etmiştim. En iyi yol buydu. Dün akşamdan hazırladığım küçük sırt çantamla bakıştım ve kendime tost yapmak için mutfağa gittim.

Yemeğimi yerken abim bana mesaj attı.
"Ne zaman geleyim?"

Daha hazırlanmamıştım ve bir duş alsamda fena olmazdı o yüzden ona;
"1 saat sonra." Yazdım.

Ardından hızlıca duşa girdim. Çıktığımda ise yeni iç çamaşırları ve güzel bir kot şort tulum giydim. Hava diğer günlere oranla çok güzeldi. Saçımı bir ev topuzu yaptım ve her zamanki gibi bordo converselerimi giydim.

Evet sanırım hazırdım ve yaklaşık mesajlaşalı  da 1 saat oluyordu. Telefonuma izin verirler miydi bilmiyordum. Ama yanıma almalıydım.

Abimin aramasıyla aşağıya indim. Evet abim aşağıdaydı ve hızlıca arabaya bindim.

"Nasılsın?" Dediğinde gülümsedim ve "Daha iyi olcağım." Dedim. Abimde dediğimle gülümsedi ve "Hep yanında olucam Nehir neye ihtiyacın olursa yanındayım. Sakın unutma." Dediğinde içimden gelmese de gülümsedim ve "biliyorum." Dedim. Şu an oturup ağlayabilirdim ama hayır. Bu gün güçlü olacaktım. Korkup kaçmayacak ve bu hastalığımı yenecektim.

...

Araba hastaneye yaklaştığında 'sinir ve ruh hastalıkları hastanesini' okuyunca içim bir tuhaf olsada belli etmemeye çalıştım. Burası krem renginde kocaman düz ve büyük bir binaydı. Bahçesi büyüktü ve dışı büyük avlularla çevriliydi. Ziyaretçi girişimden girdiğimizden dolayı bekçiye durumumuzu anlattık. Ve siyah demir kapının açılmasıyla arabayla içeri girdik.

Ziyaretçi girişi ile hastaların olduğu bahçe yine bir duvar ile kapatılmıştı. Yani hiç bir hastayı görememiştim ve bu durum beni daha çok geriyordu.

Arabayı diğer arabaların yanına parkettiğimizde arabadan indik ve binanın girişindeki otomatik kapıdan girip bize tarif edilen yere ilerledik.

Görevlinin dediği odanın önündeydik. Kapıyı bir kaç kez tıklattığımızda içerden "girin" sesi geldi. Abimle usulca içeri girdiğimizde deri dönen koltuğunda masanın arkasında oturan,  gözlükleri ardından bize bakan, biraz kokoş ve yaşça olgun bir kadınla karşılaştık. Kadın gözlüklerini işaret parmağı ile geriye itti ve "Merhaba buyrun." Diyerek masanın önündeki koltukları gösterdi. Abimle karşılıklı oturduk. Ortadaki sehpa da olan dergilere odaklanmaya çalıştım.

Abim söze girdi ve "Bizi psikolog yeliz hanım gönderdi. Kardeşimin daha iyi profesyonel bir desteğe ihtiyacı olduğu ile ilgili." Dediğimde sözünü "Aa evet tamam biliyorum. Bu arada ben buranın en yetkili kişisi Zehra Budak. Yeliz hanım bahsetmişti. Ancak bu kadar çabuk geleceğinizi tahmin etmedim. Genelde hastaların kabullenme süreci uzun sürer." Dedi. Dediği şeye biraz sinir olsamda umursamadım ve kayıt işlemlerinin bitmesini bekledim.

Her şey bittikten sonra abim "Görüş günleri ne zaman?" Diye sorduğunda kadın "normalde cumartesi günleri ama bu doktor ve hasta ilişkisine bağlı olarak değişebiliyor. Yani daha sık yada daha seyrek olabilir." Dediğinde içimi bir korku sarmıştı. Ya abimi göremezsem. Bir an yutkundum. Sonra ise Zehra hanım sözüne devam etti. "Nehircim doktorun Yeliz hanım buradaki tedavinde de devam etme sürecinde oldukça istekli ve kararlı. Eğer sende kabul edersen burada olduğun sürece senin için buraya gelip sana seans vermeye devam edicek." Dediğinde aslında biraz sevinmiştim çünkü yeliz hanım abimi tanıyordu ve bana haber getirebilir yada onla görüşmemi sağlayabilirdi. "Tamam olur benim için sıkıntı yok." Dedim.

Abim çantamı almak için arabaya gittiğinde Zehra hanım bana döndü ve "Nehircim burası sandığın gibi kokunç yada zannettiğin gibi delilerle dolu bir yer değil emin ol zannettiklerinle yanılacaksın." Dedi ve tebessüm etti. Umarım öyle olurdu diye ümit ettim ve bir süre daha abimi beklerken ki sessizliğe mahkum oldum.

Abim kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde çantamı koltuğa bıraktı. Birazdan gidecekti biliyordum. Kalktım ve ona kocaman sarıldım. Burada tektim ve o olamayacaktı.

"Tamam güzelim biraz daha sarılırsan ayrılamayacağız." Dedi ve hafif dolmuş gözleri ile bana baktı. Benimde ağlamama ramak vardı. "Git." Dedim. Abim alnımı öptü ve "gidiyorum." Diyip benden ayrıldı ardından kapıya yöneldi.

Odadan çıktıktan sonra dolan gözlerim taşacakken Zehra hanım'ın "hadi seni gezdirelim." Demesiyle azcık kendime geldim. Bir kaç parmaklıklı koridordan geçtikten sonra ürkmem en yüksek seviyeye gelmişken nerde olduğumu ancak idrak edebilmiştim. BEN TIMARHANEDEYDİM.

Her parmaklık kapıyı elindeki anahtar ile Zehra hanım açarken kapıdaki gardiyan gibi dikilen adamlarda dikkatimi çekiyordu. Son kapıyıda geçtikten sonra koridordaki bir hemşire ile göz göze geldim. Burası sandığım gibiydi. Korkunçtu...

Koridordan sağa döndük. Buraya kadar bir hasta ile denk gelmemiştik. Zehra hanıma dönüp "Neden hiç hasta yok." Dediğimde Zehra hanım "öğle dinlenmesi vakti herkes odasında." Dedi. Ne yani burada her şeyin bir vakti mi vardı? Hastaları odaya mı kitliyorlardı? Ürkmem geçmemişken boş ve beyaz koridordan üst kata çıktık. Burası çok karmaşıktı. Sanırım zamanla alışacaktım.

Zehra hanım bana çıktığımız katın hemen yanındaki tuvalet ve duş yerlerini gösterdikten sonra ilerdeki bir odaya ilerledi. Bende onun ardından girdiğimde krem renginde bir yatak ve yanında bir komidin olan karşıda da küçük bir dolap olan oda ile karşılaştım. Burası çok kötüydü. Hiçte yanılmamıştım.

Zehra hanım odama biraz göz gezdirmeme izin verdikten sonra beni inceledi ve "Nehir yanında kesici yada delici alet varsa şimdi vermeni uyarıyorum. Yoksa her yerini aramamız gerekiyor" dediğinde tırstım ve "yok." Dedim. Cidden yanımda öyle bir şey yoktu. "Peki o zaman telefonunu ver." Dedi. Dediği şeyle hüsrana düştüm ve sesim hafif kısık çıkması ile "niye?" Dedim.

Zehra hanım ise kendinden emin bir şekilde "Hastalarımızın iyiliği için ve herhangi bir durumda birbirlerini ifşa etmeleri yada tehdit aracı olarak görüp telefonları kullanmamaları için." Dedi. Yutkunarak telefonumu ona verdim. O ise bu halimi görüp bana bir kağıt uzattı ve "bak bu gün saat 7'den 9'a kadar televizyon saatiniz var." Dedi. Uzattığı kağıdı aldım ve bunun bir program olduğunu gördüm. Sanırım benim televizyon ile sevineceğimi yada teselli olacağımı sanmıştı.

Sonra ise lafına devam edip "Zaten telefonunu Yeliz hanıma vericem eminim yanında tedbirli bir şekilde bakmana izin verecektir." Dedi. Dediği şey azda olsa moralimi yerime getirirken çantama biraz göz attı ve "tamam o zaman ben çıkıyorum Nehir. Bir şeye ihtiyacın olursa kapıdaki yardımcılara yada herhangi bir hemşireye seslenmen yeterli." Dedi. Bu beni biraz rahatlatırken tek kaldığım odamı süzdüm.

Burası benim odamdı ve istesemde istemesemde alışmam gerekiyordu...





(Arkadaşlar bilin ki açıkcası akıl hastaneleri ile alakalı pek bir bilgim yok. Hayal gücümüde devreye katarak yazdım ve lütfen realist olmamı beklemeyin.)

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin