~İlaç~

546 25 13
                                    


Tamam belki bu güne kadar abartmıştım sevgisiz büyümeyi; gerçi benim için hala zor olsa da belki abartmıştım. Çünkü benle aynı acıları yaşayan binlerce insan vardı. Ama ya şu halim! Bu halime kim abarttın diyebilirdi ki? Abim sonsuz yolculuğuna bensiz uğurlanırken ve ben bir psikopatın yanında esir olmak zorundayken bu halime kim abarttın diyebilirdi?

En son 6 gün önce görüşmüştük sanırım Savaş'la. Odaya gelmesini istemiyordum ve onun 'alışma' süreci olarak adlandırılır bu zaman diliminde odaya sadece evde çalışan kadın, yemek getirmek için falan giriyordu.

Doğruyu söylemek gerekirse tam anlamıyla bitmiştim. Arada bir sinir krizi evrelerine girdiğimde Savaş gelmesin diye kendimi tutmaya çabalıyordum. İlaçta vermiyordu. Bende istememiştim onunla karşılaşmak istemiyordum ama artık istemeliydim. Sonuçta onun yanında zorla kalmamla beraber ilaç içinde burada bulunuyordum. Kurtulduğumda normal olmalıydım.

Ama arada aklıma 'ya bu ilaçlarda beni kandırmak içinse' düşüncesi gelse de sanırım inanmaktan başka pek de bir şansım yoktu.

Bugün onun yanına gitmek için odadan çıkacaktım. Zaten o da bunu istiyordu; kendi ayaklarım ile ona ulaşmamı. Ki bende ilk defa yapmayacaktım. Daha önce de kendi isteğim ile gelmemiş miydim buraya?

Bu altı günde koyu bir depresyondan anca kendimi toparlamıştım. Anca abim dışında yada yalanlar dışında kendimi, geleceğimi düşünmeye başlamıştım. Anca her şeyi hazmetmiştim ve Savaş ile yüzleşecek hale gelebilmiştim. Ne kadar mental olarak bir tık daha iyi olsam da fiziksel olarak zayıflamıştım ve ağlamaktan göz altlarım şişmişti. Gerçi iyi şeyler de olmuştu mesela bacağımım üzerine basabiliyordum.

Yatakta doğruldum ve ayağa kalktım. Karşıdaki aynaya ilerlediğimde kendimi süzdüm. Sandığım kadar kötü gözükmüyordum. Dağınık saçlarımı elim ile düzeltmeye çalıştım ama saçımın yağlı olduğunu farkettiğimde hızla elimi çektim. Sanırım bir duş hem beni bu stresten kurtaracak hemde pis ve bakımsız halimden kurtulmamı sağlayacaktı.

Ne kadar Savaş'ı umursamasam da şu anki halim ona bağlıydı. Kendimi tam olarak hazır hissetmeden aşağıya inmeyecektim. Şu an burada olduğundan emin değildim ama 6 gün boyunca bu evde olduğunu odama gelen çalışan kadından öğreniyordum.

Kıyafetlerimi çıkarıp hızlı bir duş aldığımda rahatladığımı hissetmiştim. Raftaki banyo havlusunu vücuduma sardığımda yine o işleme gözüme takıldı. 'S.K.' Bu harfleri bir yerden biliyordum. Tamam bunlar Savaş'ın ad, soyad baş harfleri olmalıydı ama bir yerde görmüştüm ve emindim.

Saçımı bir diğer havlu ile ovalarken gözümün önüne o yağmurlu günün gelmesi ile hatırlamıştım. O şemsiyenin şanstan fazla olduğunu anlamalıydım. O siyah jib ve o şemsiye... Beni o gün düşünmüştü. İnce bir hareket yapmıştı. Ama olmuş olanlar belliydi. Onu çözmem ise imkansızdı. Beni sevdiğini söylüyordu ama bana seven bir insan gibi davranmıyordu. Hangi seven sevdiğinin psikolojisini bozmak isterdi yada hangi seven altı ay takip ederdi...

Islak saçlarımı taradığımda çıkardığım kıyafetleri tekrar girdim zaten ne vardı ki külot ve tişört. Aklıma gelen düşünce ile bir an duraksadım. Kaçtığımda bunlar üzerimde değildi biri üzerimi iç çamaşırıma kadar değiştirmişti. Üzerimdeki tişört de Savaş'ın tişörtü olduğuna göre tahmin etmek çok zor değildi.

Bu hayattaki ilişkilerimde çok korumacı değildim. Çok olmasa da tek gecelik ilişkilerde yaşamıştım. Gerçi hiç uzun ilişkim olmamıştı ki. Gerçek yüzümü güçsüz kendimi göstermekten hep korkmuştum. Narin olan tarafımı göstermek beni deli gibi korkutuyordu. Zavallı gözükmekten hep korktuğumdan her şeyi hızlı yaşamayı seçmiştim. Eminim Savaş da bir sürü kadın bedeni incelemişti ve beni görmesi onu etkilememişti bile. Asıl sorun vücudumu izinsiz görmesiydi. Bana izinsiz dokunmasıydı. Gerçi ben baygın haldeyken nasıl izin alacaktı?

Dalan gözlerimi kırpıştırmam ile beraber derin bir nefes aldım. Odadan günler sonra çıkacaktım ve ne tepki ile veya nasıl karşılanacağımı bilmiyordum. Savaş'ı tanımıyordum bile. O bir hafta önceki Savaş değildi.

Tamam sadece konuşacaktım onunla. Ne yapmak istediğini anlayacaktım ve şu hap mevzusunu da açacaktım.

Banyodan çıktığımda altıma bir şey giymek için Savaş'ın odasından çıktım ve karşıdaki ilk geldiğimde kaldığım odaya girdim. Herhangi bir şort alıp altıma geçirdim ve bu odadan da çıkıp merdivenlere yöneldim.

Kalbim deli gibi atıyordu. Ayaklarım geri gitmek istiyordu ama biliyordum ki bugün her şey netliğe kavuşmalıydı.

Salona indiğimde salon boştu. Stresimin biraz daha azaldığını hissederken bu işin peşini hazır bu kadar cesaret toplamışken bırakamazdım.

Mutfakta yardımcı kadının olduğunu düşünerek ilerlediğimde düşüncelerimde haklı çıkmıştım. Kadın beni gördüğüne hem şaşırıp hemde ilk odama girdiğinde yaşadığımız talihsizlikten dolayı korksa da kendini hızı toparladı ve "Nasıl yardım edebilirim Nehir hanım" dedi.

Açıkcası ilk odama girdiğinde isteyerek ona zarar vermemiştim. Güzellikle söylediğim yardım isteğimi geri çevirmesi ile tam olarak bir şey yapmasam da sinir krizime şahit olmasını sağlamıştım.

"Savaş nerede?"

"Çalışma odasında efendim sizinle geleyim." dediğinde elimi istemez anlamında kaldırdım ve kaçmama sebep olan; yeliz le konuşmasına şahit olduğum o odaya yöneldim.

Yine karnım hafif hafif ağrımaya başlarken kalp atışımda aleyhime olacak şekilde ritminden şaşıyor ve hızlanıyordu. ellerim soğuk soğuk terlerken kendimi o odanın önünde bulmam ile derin bir nefes aldım.

Sadece konuşacaktım ve her şey çözülecekti.

Kapıyı bir kere vurup kolunu aşağıya indirmem ile gözlerim odayı süzmeye başladı. Yine koyu parke ve deri koltuklarla koyu rengin hakim olduğu bu odada gözlerim çalışma masasının önündeki karşılıklı duran deri koltukta ayağını dizinin üzerine koyup elindeki tableti masaya koyan Savaş'a takıldı.

Ama asla yüzünde bir damla bile şaşkınlık yoktu. O bunu yapacağımı zaten biliyordu. Yüzünde samimi bulduğum bir gülümseme ile "Gel" dedi. Ama bu gülümsemeden özgüven akıyordu.

Çekingenliğimi bir kenara attım. Zaten bu adamın yanında yeterince küçülmüştüm. Karşısına oturdum ve "Konuşmamız lazım!" Dedim.

Sırıtışı pis bir hale bürünürken parmaklarını dudaklarına getirip sürttü. "Seni dinliyorum."

Gözlerine odaklandım ve ilk sorumu yönettim. "Ne zaman gitmeme müsaade edeceksin?"

Sırıtışı yüzünde solarken ciddi bir hal aldı. "Bunun cevabını vermiştim."

Bir insan bu kadar kendine güvenemezdi ama değil mi? Laflarından resmen kilo ile ego akıyordu. Sanırım onun yanında o kadar küçülmüştüm ki kendini benden üstün sanıyordu. Ama tabiki bu böyle olmayacaktı.

"Tamam peki bu konuyu tartışmıyorum seninle ama o zaman şunu söyle; Bana haplarımı neden vermiyorsun?"

Donuk ve koyu bakışları gözlerimden bir milim şaşmadan "O hapları sana ilk başta vermeyi düşünmüştüm Nehir. Ama şunu anladım ki sen bu hapları hak etmelisin." dedi.

Boğazımın düğümlendiğini hissettiğim o anda beni artık bir köle olarak gördüğüne emindim. Ama peki ben ne yapacaktım? ona boyun mu eğecektim yoksa boynumun kesilmesini mi seçecektim...























.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 07, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin