Uyandığımda yanımda Kook yoktu. Hemen yataktan kalkıp banyoya girdim. Banyoda yoktu. Aşağıya inip mutfağa ve diğer odalara da baktım. Ama yine onu bulamadım. Son çare telefonumu alıp Kook'u aradım. Ama ulaşılamıyordu. Gözlerimden akan yaşlarla yere çöktüm ve ağlamaya başladım.
Beni bırakmış olamaz değil mi?
Bu ihtimali düşündükçe kafayı yiyordum. Ben ne yapmıştım ki çok sevmekten başka?
Yerden kalkıp yatak odasına çıktım. Belki bana nereye gittiğine dair mektup bırakmıştır diye.
Yatak odasına girip dolapların üstüne baktım ama hiçbir şey yoktu.
Bu sefer aklıma eşyaları geldi. Gidip dolabı açtım ve hiçbir eşyasının olmadığı görünce tekrar ağlamaya başladım. Bu sefer bağırarak ağlıyordum.
" 'SENI SEVİYORUM' DEYİP NASIL GITTIN? BEN SENİ NASIL UNUTACAĞIM? KOKUNU, ELLERINI,DUDAKLARINI,GÖZLERİNİ, EN ÖNEMLİSİ BENİM IÇIN ATIYOR SANDIĞIM KALBINI NASIL UNUTACAĞIM?"
Artık bağırmaktan sesim kısıldığında kendimi yatağa attım ve her zaman uyumanın insana iyi geleceğini söyleyen sevgilimi unutmaya çalıştım.
6 ay sonra
Sensiz tam 6 ay geçti Kook.
Nasıl mı geçti?
Hergün ağlayarak.
Hayatım boka döndü. Her gün yatakta yatıp odamdan sadece yemek yiyip su içmek için çıkıyorum. O da ölmemek için.
Sakın ölmekten korktuğumu falan düşünme ben sadece sen tekrar dönersin,
" Sevgilim bak ben geldim."
Dersin ama ben duyamam. Beni öyle görüp daha çok iğrenirsin diye yaşamaya çalışıyorum. Onu da ne kadar becerebiliyorsam o kadar işte.
Tam 2 aydır dışarı çıkmıyorum. Kendimi eve kapattım. Bunu kendime neden yaptığını bilmiyorum.
Belki bir işin çıkmıştır. Bu yüzden haber verememişsindir. Geri dönersin belki. Tekrar ellerimiz kavuşur.
Ayağa kalkıp banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Tekrar ağlamak istemiyorum. O beni terk ettiyse ben de onu unutup yeni bir hayata yelken açmalıyım. Bu ne kadar kolay olacaksa tabi.
Banyodan çıkıp dolabın önüne geldim ve kapağını açtım. Önüme gelen ne varsa giyip saçımı düzelttim ve anahtarımı alıp evden çıktım. Sadece biraz gezmek istiyorum.
Birkaç kere evine gidip sana bakmıştım ama en sonunda evini sattığını öğrendiğimde kahroldum.
Beni bu kadar mı sevmedin? Evini, yaşadığın şehri, her şeyini bırakıp gidecek kadar mı?
Han nehrine geldiğimde oturup yıldızları izlemeye başladım. Her biri birbirinden güzel.
Bana "güzelsin" derdin bende kızardım ama şimdi tek bir kelimene hasret kaldım.
Seni görmeden geçen günlerim cehennem gibiydi. Sen benim cennetimdin. Sensiz cehenneme mahkûm kaldım.
Kafamı eğip gözyaşlarımı yollamaya çalıştım. Artık ağlamak istemiyordum. Beni terk ettiyse kendine göre haklı bir sebebi vardır. Önüme bakmam lazım. Onu - her ne kadar çok zor olsada - unutmam lazım.
Oturduğum yerden kalkıp caddeye çıktım. Herkes dışarıdaydı. Bu kadar kalabalık olmasının sebebini anlamasam da arkamı dönüp gidecektim ki duyduğum ses ile olduğum yerde kala kaldım.
" JEON JUNGKOOK. BIR İMZA VER LÜTFEN. SENİ ÇOK SEVİYORUM."
Bütün kızların aynı tür cümleleri kurup yaklaşmaya çalıştıkları yere baktığımda onu gördüm. Üzerinde takım elbise vardı. Çok yakışıklı olmuştu. Benden ayrılmak ona yaramış, gülümsemesi daha da genişlemiş. Mutlu görünüyordu. Benim aksime.
Yanımdan elindeki posterle bir kız geçerken kızı durdurdum.
" Bakar mısınız. Bu kim?"
Deyip Kook'u gösterdiğimde kız imkansız bir şey söylemişim gibi baktı bana.
" O Jeon Jungkook. Ünlü şarkıcı bilmiyor musunuz?"
Kızın dediklerini hazmetmeye çalışırken kafamı salladım. Arkamı dönüp gitmeden önce kafamı kaldırıp bir kere daha baktığımda bana baktığını gördüm. Gözlerimin içine bakmasını özlediğimi farkettim.
Yüzünde en ufak bir mimik yoktu. Donmuş gibiydi. Daha fazla bakmamak için kafamı çevirdim ve yürümeye devam ettim.
Evimin önüne geldim ve içeri girip yere oturdum. Ağlamayacaktım. O gittiyse bende yoluma bakacaktım ama onun yolundan.
" Bekle beni Jeon Jungkook. En kısa zamanda tekrar buluşacağız."