(11)

1.8K 155 65
                                    

Üstlerinde forma hala duruyordu. Sözü edilen Joohyun'un yatağında aralarında birkaç santimetre kala uzanmış ikisininde bacakları iç içineydi, kolları ise birbirlerini sarıp sarmalama işlemini memnuniyetle üstlenmişti. Kasılma sırası Joohyun'daydı. Çokca temasta bulunan bacakları yüzünden nefesi kesik kesikti. Bu sefer de Seulgi bunu sorun etmiyordu. Her derste sıra altında da bacakları değdiği için alışıktı buna ama yine de bu Joohyun'u etkilemişti.

"Joohyun, size kurabiye ve süt getirdim. Kapıyı açarsanız getireceğim." muzip bir sesti bu. Seulgi biraz kıkırdayıp bacaklarından kurtulan Joohyun'u izledi.

Kapı kilitliydi...

"Üzgünüm omma. Seulgi şarkı söylüyordu, kapının kilitli olması utancını biraz daha azaltıyor." Ne şarkıydı ama?! Doğru, Seulgi şarkı yarışmasına katılacaktı ama bu bahane biraz zorlama kalıyor gibiydi.

"Şey... Evet, biraz tedirginim." az sonra Joohyun'un annesi çok sevindiğine dair birkaç bir şeyler söylemiş, kurabiyeleri ve sütleri bırakıp gitmişti.

Yattıkları yataktan dolayı eteği biraz daha yukarı toplanan Joohyun, bihaber bir şekilde kendi için dolaptan kıyafet çıkarırken Seulgi mümkünmüşcesine bakmamak için elinden geleni yapıyordu güya. Birkaç kez gözü kaysada soluk tenli kızı utandırmamak adına bir şey demedi ve elinde kıyafetlerle banyoya gitmesini izledi.

"Mini koltuğun üstündekileri senin için koydum, ben çıkana kadar giy." biraz daha sesli gelen bu cümleyle Seulgi denileni yaptı ve aynı beden olduğu sevgilisinin kıyafetlerini giydi. Omuzları açık, ev haline uygun lastikli bir üst ve eşofman altı vardı. Üstün kısa olmasından dolayı karnının bir kısmı açıktı. İçinden bir ses, Joohyun'nun bilerek bunları verdiğiydi. En azından şu karın detayı için...

Bir on beş dakika sonra ikiside oturmuş, dizüstü bilgisayardan ortak başladıkları bir diziyi izliyorlardı. Seulgi'nin sütü az kalmışken Joohyun ise ultra yavaş bir biçimde ısırıyordu kurabiyeleri. Sütünden bile sadece iki yudum almıştı. Seulgi, onun dudağının kenarında kalan sütü incelerken dikkati dağılan Joohyun ona dönmüştü. Zaten sakinlikte son demlerini yaşayan Seulgi, daha fazla duramamıştı.

"Bir soru–" bir anda dudaklarında hissettiği dudaklar ile düşmemek için Seulgi'ye tutunan Joohyun, kendine gelince açık olan karına ellerini yerleştirmiş, okşamaya başlamıştı. Yüzünde hissettiği ellere nazaran Seulgi'nin dudakları çokta yumuşak davranmıyordu, tam anlamıyla akıl aldıracak cinstendi.

Seulgi'nin bir elini yüzünden çekip ona daha çok yaklaşması için sırtına teşvik edici bir dokunuş bıraktığını hissetmişti. Joohyun'da okşamayı bir an olsun bırakıp aynısını yapıp ince beli kendine yapıştırmıştı. Hyun oturdukları masadan kalkıp Seulgi'yi de kaldırmak zorunda bırakmıştı. Adımlarını yatağa ilerletirken karındaki ellerini biraz daha üste, göğüslere doğru ilerletirken bütün karnı okşayarak gitmişti.

Seulgi dudaklar konusunda Joohyun'a göre daha baskın olmayı çoğu zaman başarsa da, iş ellere geldiği zaman Joohyun'a karşı asla bir şansı bile  olmuyordu. O sihirli eller nerede daha yoğun nerede daha yumuşak dokunuşlar yapacağını her zaman iyi biliyordu. Henüz sevişmedikleri halde bile...

"D-duralım, a-annen burada." nefes nefes konuşmaya çalışan Seulgi, son bir kez karşısınındakinin alt dudağını emip çekilmişti. Kızaran ve biraz da sızlayan dudaklarını yalayan Hyun anlayışla başını sallayıp bir daha süt içerken bu hatayı sık sık yapmayı kendine hatırlattı.

***

seme irene dedik de bence seulgi olmalı

sizce?

can i touch,seulreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin