you never know

1.5K 206 34
                                    

Hyunjin:

Gergindim.

Her gergin hissettiğimde olduğu gibi şuanda da karnım ağrımaya başlamıştı.

Kafeye doğru yürüyorduk, tek kelime etmeden.

Böylesi daha iyi gibiydi. En azından düşünme fırsatım oluyordu.

Sonradan düşününce yaptığım şeyler mantıksız geliyordu.

Mesela o kadar ileri gitmeme gerek var mıydı?

Başka birini severken, kesinlikle yoktu. Bunu hormonlarıma ve erkek oluşuma bağladım.

Fakat vicdanım sızlıyordu. Her ne kadar Jeongin ile aramızda bir şey olmasa da, olmasını istiyordum.

Ve bunu Seungmin ile öpüşerek yapamazdım, yapmamalıydım.

Fakat Seungmin işe yarayacağını söylüyordu. Ona ayak uydurma sebebim ise artık beklemekten oldukça sıkılmamdı.

Kafeye yüz metre kala aklıma takılan şeyi sormak için Seungmin'e döndüm.

"Sen evimi nasıl buldun cidden?"

Kafasını yavaşça bana çevirdi sonra tekrar önüne döndü.

"Sipariş defterinden."

Umursamaz çıkan sesiyle konuştu.

Eve de sipariş vermişliğim vardı. Demek oradan bulmuştu.

Yaklaştığımızda adımlarını biraz hızlandırıp önüme geçti.

Benden uzak durmaya çalışıyor gibi bir hali vardı.

Adımlarımızı eşitleyip elinden tuttum.

Kafeye el ele girdiğimizde gözlerim direkt Jeongin'i aradı.

Gözlerim odağını bulamayınca derin bir nefes aldım. Belki içerideki odadadır diye düşündüm.

Elimdeki sıcaklık kaybolunca Seungmin'e çevirdim bakışlarımı.

"Ne var? Jeongin ortalıkta gözükmüyor el ele tutuşmamıza gerek yok."

Kaşlarımı yukarı kaldırdım.

Anlaşılan sinirli Seungmin geri gelmişti. Ya da hiç gitmemişti.

Sahte sevgililik olayını ben istemişim de, o zorla yanımda duruyor gibi davranıyordu.

Bana bakmayı kesip gözüne kestirdiği bir masaya oturdu.

Ben de kasadaki çocuğun yanına ilerledim.

"Jeongin yok mu bugün?"

Bir süre düşündü sonra aklına gelmiş olmalı ki parmağını şıklattı.

"Tamam hatırladım. Bugün izin kullandı. Busan'a gidecekti."

Kafamı salladım. Teşekkür edip yanından ayrılırken omuzlarımı düşürdüm.

Onu görürüm diye düşünüyordum.

Masaya oturduğumda Seungmin menüden gözlerini ayırarak bana baktı, sonra tekrar gözlerini menüye çevirdi.

"Yok muymuş seninki?"

Kafamı iki yana salladım. Fakat o bana bakmadığı için görmemişti.

"Busan'a gitmiş."

Bir şey demeyip menüyü kapattı.

Garsonu çağırdıktan sonra siparişimizi verdik.

Garson gittikten sonra gözlerini bana çevirdi.

"Boşu boşuna geldik desene."

Tebessüm edip tekrar gözlerini başka yöne çevirdiğinde kaşlarımı çattım.

"Neyin var senin? Garip davranıyorsun."

Odak noktası tekrar ben olduğumda ellerini çenesinin altında birleştirdi.
"Garip davranmıyorum. Beni tanıdığını mı sanıyorsun?"

İğneleyici sorusu karşısında kalakaldım.

"Beni tanımıyorsun, Hyunjin. Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. Hayatında yer edinmeyecek bir insanım. Bu yüzden de bilmene gerek yok."

Konuşması netti.

Gözlerini önüne gelen latteye diktiğinde ben de önüme konan americanoya baktım.

Haklıydı. Onu tanımıyordum. O da beni tanımıyordu.

Sadece saçma bir şekilde tanışıp iş birliği yapmaya karar veren iki insandan fazlası değildik.

"Bunu bilemezsin."

Kendi kendime konuştuğumu sanmıştım ama Seungmin çoktan duymuştu.

"Neyi bilemem?"

Kaşlarını çatıp sorduğunda derin bir nefes aldım.

"Hayatımda yer edinip edinmeyeceğini, bilemezsin."

café • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin