focus on you

1.4K 151 30
                                    

Hyunjin:

"Geri mi dönsek, ya da başka bir yere gidelim, evet çok mantıklı hadi gel."

Seungmin elimi çekiştirip yürüdüğümüz yolun aksi yönüne ilerlememiz için uğraşıyordu.

Fakat artık çok geçti. Çoktan gelmiştik ve benim geri dönmeye niyetim yoktu.

İki eliyle asıldığı elime bakıp kafamı iki yana salladım. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle ellerini tuttum.

"Seungmin,"

Sonunda gözlerini gözlerime çıkardığında yüzünü mıncırma isteğiyle dolup taştım.

"Neden gerildiğini anlayabiliyorum ama buna gerek yok, eninde sonunda karşılaşacaktık zaten. İlk randevumuzu güzel geçirelim tamam mı?"

Biraz olsun rahatladığını hissettiğimde kafenin kapısına adımlayarak açılan kapıyla çalan zilin sesini dinledim.

Cam kenarında boş bir masa gördüğümde oraya yöneldim.

Seungmin kot ceketini çıkarıp sandalyesine astıktan sonra etrafına bakındı.

Büyük ihtimalle Jeongin'i arıyordu.

"Hey."

Ona seslenmemle gergin yüzünü bana çevirdi.

Kafamı öne doğru uzatıp gözlerine baktım. Göz bebeklerinde gördüğüm görüntüme baktım.

"Bana odaklan."

Ağır ağır yüzümde dolaştı bakışları. Sonra derin bir iç çekti.

"Bugün sadece sana odaklanacağım, söz."

Dediği şeyle gülümsedim. Elimi yanağıma yaslayıp onun da benimle birlikte gülen yüzüne baktım.

"Çok hoşuma gidiyorsun, Kim Seungmin."

Yanağını kaplayan pembeliği öpmek istedim. Ve öptüm.

Gözleri kocaman olurken etrafına bakındı hızlıca. Kimsenin bize baktığı falan yoktu.

"Napıyorsun Hyunjin?"

Hafif sitemli çıkan ses tonu onu daha da şirin yapıyordu bunu biliyor muydu acaba?

"Napıyor muşum?"

Elleriyle yanaklarını kapatırken kaşlarını çattı. Küçük bir çocuk gibiydi cidden.

"İnsanların içinde öptün beni. Yapma bir daha."

Koca bir kahkaha attım. Birkaç kişinin bize baktığını hissedebiliyordum.

"O eski cüretkar Seungmin'e naptın? Sanki ırzına geçmişim gibi konuşuyorsun."

Tekrar gülerken kendisini tutmaya çalışsa da o da gülmeye başladı.

"Sus çarpacağım şimdi bir tane."

Hem gülüyor hem de beni dövmeyi amaçlıyordu.

Kaç dakikadır konuşuyorduk hala yanımıza tek bir garson bile gelmemişti.

Ayıp cidden.

"Bakar mısınız?"

Yakınımdaki garsona seslendim.

Masayı silmeyi bırakıp yanımıza geldiğinde, sipariş defterini çıkardı.

"Ne alırdınız efe-"

Kafasını kaldırdığı anda cümlesi yarıda kaldı. Bir bana bir de karşımda oturan Seungmin'e bakıyordu.

Hala duraksadığını gördüğümde konuştum.

"Ben bir cheesecake alayım yanına da americano, sen ne alırsın hayatım?"

Ağzımdan istemsizce çıkan hitapla aramızda derin bir sessizlik oluştu.

En sonunda bunun sonlanmayacağını fark eden Seungmin direkt Jeongin'in gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

"Buzlu caffe latte alayım."

Jeongin defterine yazarak gittiğinde derin bir nefes aldım. Her ne kadar Seungmin'e gerilme desem de kendim gerilmiştim.

Kafamdaki düşünceleri dağıtmak için Seungmin'e baktım.

Onun da bana baktığını görünce vücudumu anlık bir titreme kapladı.

"Neden öyle bakıyorsun?"

Gözleri ısrarla gözlerimde kenetli kaldığında sorma ihtiyacı duydum.

"Sadece sana odaklanacağım demiştim."













Waow asırlar sonra buna bölüm attım yok mu bir alkış sjshjsmshs

Artık final yapayım bunu, başlarken güzel düşüncelerim vardı bu fic için ama şimdi çok saçma sapan yazdığımı görüyorum bok yoluna doğru gitmiş hala okuyan varsa cidden gelin tebrik edeyim sizi canlarım

İyi okumalar diliyorum bu arada öpüyorum sizi muah 🌸

café • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin