darling

1.3K 149 57
                                    

Seungmin:

Beynimin içinde yankılanan zil sesi gördüğüm rüyanın içine karışmış, gerçekle olan ayrımı yapamaz hale gelmiştim.

Bir süre sonra kendiliğinden açılan gözlerim gördüğü ilk manzaradan memnun olmuştu.

Çıplak göğsündeki elim bulunduğu yeri benimsemişti.

Her şey çok fazla güzeldi fakat hala çalmaya devam eden bir telefonum vardı.

Huzur ve mutluluğumu bozan her kimse büyük bir küfrü hak ediyordu.

Hyunjin'i uyandırmamaya çalışarak komidinin üzerindeki telefona uzandım.

Teyzem

Yazıyı görene dek kendimi sövmeye hazırlıyordum.

Sessiz ama bir o kadar da hızlı adımlarla odayı terk ettim ve telefonu açtım.

"Seungmin. Sen ne yaptığını zannediyorsun?"

Sinirliydi. Hem de fazlasıyla.

"Ne yapmışım ben?"

'Hah'ladı.

"Bir de soruyor musun? Jeongin işten ayrılmış."

Ne? İşte bunu beklemiyordum.

"Durup dururken neden ayrılsın ha? Senden başkası olamaz. Ne dedin ona? Neyle tehdit ettin? Söylese-"

Daha fazla dayanamazdım. Sözünü kestim.

"Yeter!"

Şu zamana kadar ona karşı sesini yükseltmeyen ben, şimdi bağırıyordum.

"Kimseyi falan tehdit ettiğim yok benim. Öncesinde ayrılmasını istiyordum evet ama onunla değil konuşmak muhattap bile olmak istemiyorum. Git kendisine sor neden ayrıldığını. Kapatıyorum."

"Seungmin dur bek-"

Sabah sabah sinirlenmiştim ve ruh halimin içine sıçılmıştı. Teşekküler teyze ve her yerden fırlayan Jeongin.

Odanın kapısı açıldı. Bedenimi o tarafa çevirmeye fırsat kalmadan Hyunjin kollarımdan tutmuş ve büyümüş gözleriyle bana bakıyordu.

"Hey, ne oldu? Bağırdığını duydum."

Neyseki o buradaydı. Kafamı 'bir şey yok' dercesine iki yana salladım ve sarıldım.

Bunu beklemiyor olmalıydı ki karşılık vermesi birkaç saniye sürdü.

Kokusunu iyice içine çektikten sonra boynunu öpüp geri çekildim.

"Hadi kahvaltı yapalım. Ne yersin?"

Elinden tutup onu mutfağa sürükledim. Modum yerine gelmişti tekrar.

Uslu bir şekilde onu yönlendirmeme izin veriyordu. Ses vermeyince arkama döndüm.

Gülümsüyordu ama tam da keyfi yerinde gibi bakmıyordu.

"Seungmin... Bir şeyler olmuş belli."

Gardımı düşürüp mutfak masasının sandalyesine oturdum. O da yanımda yerini alırken gözleri hala üzerimdeydi.

Bana karşı bu kadar ilgili olması içimi ısıtıyordu. Hayatımda ilk defa şanslı hissediyordum.

İlk defa sevgime karşılık alıyordum.

"Arayan teyzemdi. Jeongin işten ayrılmış. O da beni suçladı işte. Onu tehdit ettiğimi düşünüyor."

Kaşları çatıldı, başını hafif yana eğdi.

"Daha dün gittiğimizde oradaydı ve bugün ayrıldığını duyuyoruz."

Omzumu silkeledim. Bizim yüzümüzden olduğu kesindi fakat şu an bunu düşünmek istemiyordum. Onu kapı dışarı etmemiştim sonuçta.

"Tüm bunları bir kenara bırakıp kahvaltı yapalım midem orkestra şefi gibi davranıyor."

Ciddi suratı birden koca bir kahkaya ev sahipliği yaptığında ben de gülmeden edemedim.

"Çok üşendim bugünlük mısır gevreği yesek?"

Üst dolabı açıp halka şeklindeki renkli mısır gevreğini elime aldım ve omzumun üzerinden onay almak için ona baktım.

"Nokta atışı yaptın resmen."

Neyi kastettiğini elimdeki mısır gevreğine baktığımda anladım. Beni alkışlamaya başladı.

"Sen de mi bunu seviyorsun?"

Kafasını salladı. Gözümde küçük bir çocuk gibiydi şu an.

Kaseleri ve kaşıkları masaya koydum. Sütü almak için dolabı açtığımda koca bir hiçlikle karşı karşıya kaldım.

"Hyunjin bu dolap bomboş."

Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.

"Yuh cidden boşmuş."

"Sen bu zamana kadar nasıl hayatta kaldın?"

Kolunu buzdolabının kapağına yasladı.

"Dışardan söylüyordum hep."

"Hayatına çeki düzen vermenin zamanı geldi. Neyseki sevgilin, o ben oluyorum, sana yardım edecek."

Gururla gülümsedim. Hyunjin yüzüme eğildi.

"Bir daha desene."

Elleri belime dolandı. Şimdi alınlarımız birbirine değiyordu. Ben de kollarımı boynuna sardım.

Salağa yatacaktım.

"Neyi?"

"Neden beni uğraştırıyorsun?"

Fısıldaması tüm bedenimi altüst ederken yandan gülüşü de eklenince beynim tamamen durmuştu.

Gözlerini dudaklarıma sabitlemişti fakat hiçbir girişimde bulunmuyordu.

İstediğini verecektim. Dudaklarına fısıldadım.

"Sevgilim."

Sonrası saniyeler içinde gerçekleşti.

Bir anda dudaklarıma kapandı. O kadar hızlı davranıyordu ki düşecek gibi hissediyordum.

Karşılık verdiğimde ani bir hamleyle belimdeki ellerini bacaklarıma yerleştirdi ve kendimi mutfak tezgahında buldum.

Bacaklarım onun beline dolanmıştı. Ve lanet olsun ki üzerimizde sadece boxer vardı.

Saç diplerini çekiştirdim. Birbirine değen dillerimiz alt tarafımızdaki baskıyı artırırken üst dudağını çekiştirdim.

Hyunjin alt dudağımı emerken beline doladığım bacaklarımla onu bir anda kendime çektim.

İnlemesini bastırmak için hiçbir çaba sarf etmezken biraz daha devam edersek dün geceki sevişmemizden daha sert olacağını tahmin edebiliyordum.

Nefes nefese dudaklarımızı ayırdım.

"Duralım... Ben... Tanrım. Konuşamıyorum bile."

Nefeslerimiz hala düzensizdi.

Hyunjin kafasını omzuna yatırdı. İnip kalkan göğsünü net bir şekilde hissedebiliyordum.

Kendine geldiğinde kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı.

"Seni seviyorum."

Dudaklarına minik bir öpücük bıraktım.

"Seni seviyorum Hyunjin."

Sarıldığımızda daha önce hiç bu kadar huzurlu olduğumu hissetmemiştim.

Sonra bir ses duyuldu. Ortamın içine edilecek bir ses. Midemin son bulmayan konseri.

"Miden bizi dövmeden yiyecek bir şeyler bulalım."





İyi okumalar 🤍

café • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin