Seungmin:
"Yaptığın şey çok çocukça biliyorsun değil mi?"
Sinirliydim. Aynı zamanda da sinirimden gülüyordum.
Hyunjin'i odada bırakmıştım.
Onun yanında konuşamazdım çünkü.
Karşı taraftan ses gelmeyince keskin sesimle devam ettim.
"Amacın neydi? Hyunjin öğrenir diye mi korktun? Aptalsın. Koca bir aptal. Sakın, bir daha sakın evime geleyim deme."
Telefonu yüzüne kapattım. Hala sakinleşememiştim. Dışarıya sesim gitmesin diye açtığım musluğu kapattım.
Bir süre sonra kapının tıklanmasıyla dikkatimi oraya verdim.
"Seungmin, iyi misin? Gireli neredeyse yarım saat oluyor."
Ah, tabi. Bir de bu vardı. Başımın belası Hwang Hyunjin.
Biraz da olsa keyfim yerine gelmişti. Bekletmeden kapıyı açtım.
Yumruk haline getirdiği eli havada kalmış, aniden açılan kapı onu sersemletmişti.
Ne yalan söyleyeyim tatlı duruyordu.
"Hey, neden öyle bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var yoksa?"
Bir anda yüzüne dokunmaya başlamasıyla kahkaha attım.
Kaşlarını çattı. Beni kenara iterek banyoya girdi. Gözlerimle onu izlemeye devam ettim.
Aynadaki görüntüsü onu tatmin etmiş olmalı ki rahat bir nefes aldı.
"Bir şey var sandım, ayıp değil mi ya insan sevgilisine böyle mi yapar?"
Yapmacık bir şekilde sitem ettiğinde sinirim tamamen ortadan kaybolmuştu.
Hala sevgili konusunda direnmesi gözlerimi yaşatıyordu. Jeongin de yoktu halbuki.
"Sen baksana bir bana."
Gözlerini sonuna kadar açtı.
"Bakıyorum."
Gözlerimi devirdim. Bilerek yapıyordu.
"Sen bu sevgili işini niye bu kadar uzattın?"
Kaşlarını çattı. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki etrafına bakındı. Sonra kolumdan tuttu ve odama sürükledi.
Kapıyı kapatıp kilitledi. Bir dakika ne?
"Ne yapıyorsun? Niye kilitledin kapıyı?"
Oda hala dağınıktı. Bu yüzden ilerleyecek pek bir alan kalmamıştı.
"Çok fazla drama izliyorum herhalde ondan."
Dediği şeyin saçmalığına güldüm.
Yerde oluşmuş minik boşluğa oturup bağdaş kurdum. Hyunjin de beni taklit ettiğinde konuşma sırasının onda olduğunu belirttim.
"Ne demem gerekiyor şuan? Ha! Evet, sevgili konusu. Ben de seninle bu konuyu ne zaman konuşacağız diye düşünüyordum."
Ciddi bir şekilde konuşmaya çalışması takdire şayandı.
Devam etmesini bekledim.
"Aslında bu konuyu böyle bir ortamda konuşmayı planlamamıştım."
Güldüm. Durumumuz komikti cidden.
"Açık konuşmak istiyorum. Her ne kadar sürekli dalgaya vursam da, daha fazla devam etmek istemiyorum bu oyuna."
İşte bunu beklemiyordum. Şuan gerçekten ciddi gözüküyordu.
Devam etsek ne olacaktı? Başından beri kârlı olmadığımın farkındaydım.
Jeongin'in onu sevdiğinden bile şüpheliydim. O kimseyi sevemezdi.
Benim çektiğim acıyı hiçbir şekilde ona çektiremeyecektim. Bunu anlamıştım.
Peki neden hala devam ediyorduk buna? Bitirmek en mantklısıydı.
Fakat bunu istediğimden emin değildim. En basiti, alışmıştım ona. Varlığına.
"Hey, daldın gittin. Bana bu kadar aşık olduğunu bilmiyordum."
Güldüm yine. Komik olduğundan değil.
Dediği şeyin gerçeklik payı olabileceğinden güldüm.
Bu saatte bölüm attım uzuuun zaman sonra, açıkçası en çok tıkandığım fic buydu ama saçma bir şekilde birden yazmaya başladım ve içime sindi. Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz yorumlarınızı bekliyorum ve hepinizi kocaman öpüyorum muaaah ♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
café • hyunmin
FanficBu kafe, sana olan duygularımın başlangıç noktasıydı. [Tamamlandı]