Seungmin:
Tanrım.
Beni öpeceğini, daha doğrusu öpüşeceğimizi düşünmemiştim.
Kalbim arkamdan atlı kovalamış gibi atıyordu.
Dudaklarımızı ayırmasaydım neredeyse ön sevişme yapacaktık.
Hala kendime gelememiştim. Ve doğruyu söylemek gerekirse, hoşuma gitmişti.
Bir an Jeongin'i unutmuş, cidden sevgili olduğumuzu sanmıştım. Bu dudaklarımızı ayırana kadar sürmüştü.
Kendimi fazla kaptırmıştım sanırım. Sonuçta çocuğun üstüne giden bendim.
Hyunjin bir anda sanki bir şey hatırlamış gibi ayağa kalktı.
Evin içinde volta atmaya başladığında düzensiz nefeslerim normale dönmüştü.
"Dur artık, başım döndü."
Durmuştu. Kendini karşı koltuğa attığında derin bir nefes aldım.
Saçlarını karıştırıp bana baktı. Dağınık saçlarıyla çok güzel duruyordu şerefsiz.
"Az önce olanları... Unutabilir miyiz?"
Korkulu gözlerle bana bakıyordu.
Güldüm.
Gülmek az kalırdı. Bildiğiniz anırdım.
Ve birden gülmeyi kesip ona baktım.
"Hayır Hyunjin, unutamayız. Biz az önce öpüştük. Belki biraz daha fazlası,"Dediğim şeyle kafasını yastığa gömdü. O kafasını yastığa vururken konuşmaya devam ettim.
"Kendine yediremiyorsun biliyorum ama bana güven, o günki bakışlarını görmeliydin. Beni öldürecek gibi bakıyordu. Eğer onun yanında gerçekten sevgili gibi davranırsak, boom. Kendi ayağıyla sana gelecektir. Az öncekini alıştırma olarak düşün. Artık daha yakın davranabileceğiz birbirimize karşı. Ve bu da daha gerçekçi olmamızı sağlayacak."
Kafasını yastıktan kaldırmış gözlerime bakıyordu.
Dediklerim nedense hoşuma gitmemişti. Yani, Jeongin ile ilgili olan kısmı.
Ortada Jeongin gibi bir etken olmasaydı ve onunla başka bir şekilde tanışmış olsaydık nasıl olurdu acaba diye düşündüm.
Hafif dalgalı siyah saçları, kalın dudakları, sol gözünün altındaki ben, onu fazlasıyla güzel gösteriyordu.
Lanet olsun niye karşılık vermiştim ki?
Vermeseydim şimdi o dudaklarını tekrar öpme isteğiyle dolup taşmazdım.
"SEUNGMIN."
Hyunjin'in bağırmasıyla düşüncelerimden sıyrılırken yerimde sıçradım.
"Ne bağırıyorsun be?"
Çemkirmeme karşın gözlerini devirdi ve yanıma geldi.
"Duymuyordun beni. Kaç defa seslendim."
Orta sehpanın üzerine oturup konuştu.
"Dalmışım."
Kafasını salladı.
"Dediklerini düşününce, mantıklı geldi ve"
Ellerini dizlerine vurup ayağa kalktı.
"Kalk bakalım, kafeye gidiyoruz. Jeongin'i kıskandıralım biraz."
Hala ona baktığımı fark edince ellerimi tutup yerimden kalkmamı sağladı.
Şimdi yüz yüze duruyorduk.
Ani yakınlık bana iyi gelmezken Hyunjin geri çekildi.
"Ben üzerimi değiştirip geliyorum hemen."
Hızla odasına gittiğinde kendimi tekrar koltuğa attım.
En başında ona böyle bir şeyi teklif etmemeliydim.
Aptal kafam.
Şimdiden beynimde yer edinmişti o sahneler. Bu kadar kolay etkilenmemeliydim.
Onun tek düşündüğü Jeongin'di. Şimdi bile onun yanına gitmek için hazırlanıyordu.
Benim ise tek düşündüğüm dudaklarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
café • hyunmin
FanfictionBu kafe, sana olan duygularımın başlangıç noktasıydı. [Tamamlandı]