finale

1.4K 157 93
                                    

Seungmin:

Kapının önüne gelene kadar ne yaptığımı, nereye gittiğimi düşünmüyordum. Sadece içgüdülerime kulak veriyordum.

Kapıyı tıklatacağım sırada elim havada kaldı.

Tüm bu olanlar, döktüğüm göz yaşları, uykusuz geçen geceler...

Gerçek acı bir şekilde ortadaydı işte. Durmama sebep olan gerçek.

"Hyunjin... Ben sanırım yapamayacağım. Düşündüğüm şeyleri söylemek için hazır değilim sanırım."

Kafamı bitkin bir şekilde yere eğdim.

"Hazır olmasan şu an burada olmazdık,"

Parmakları hafifçe çenemi tuttu ve yukarı bakmamı sağladı.

"Hm?"

Teyit etme amacıyla gözlerime dikkatle baktığında kafamı salladım. Gülümsedi.

Derin bir nefes aldım. Evet. Yapabilirdim.

Birkaç defa tıklattıktan sonra geri çekildim. Gergindim, hem de fazlasıyla.

Hyunjin omzumu rahatlatmak için okşadığında yanımda olduğu için ne kadar çok minnettar olduğumu bilemezdiniz.

Kapı yalnızca gözlerinin görülebileceği boyutta aralandı. Sonrasında kapının açılmasına engel olan zincir çözülüp tamamen açıldı.

İşte karşımdaydı. Gitmemişti, henüz.

Yüzünde kolayca anlaşılır biçimde şaşkınlık belki biraz da mutluluk vardı. Gelmemi beklemediği açıktı.

"Seungmin hyung... ve Hyunjin hyung. Siz, yani neden, şey... kusura bakmayın sizi görmeyi beklemiyordum."

Elini ensesine atarak mahçup bir şekilde gülümsedi.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "İçeri gelebilir miyiz?"

Jeongin sanki ayıp bir şey yapmış gibi özür dileyerek kapının yanına geçerek bizi içeri aldı.

Bu haline gülümsemeden edemedim.

İçeride eve benzeyecek hiçbir şey kalmamıştı neredeyse. Tüm koltukların üzeri beyaz çarşafla örtülmüş, evin herhangi bir yerinde göze çarpan bir eşya kalmamıştı.

"Hızlısın bakıyorum."

Jeongin anlamayarak bana baktığında evi işaret ettim.

"Haa şey evet. Abimden yardım istedim. Yarın gitmiş olacağım."

Kafamı sallamakla yetindim. Artık konuya girmem gerekiyordu.

Boğazımı temizledim. Jeongin'in gözlerine bakarak konuşmak istesem de elimde olmadan o hariç her yere baktım.

"Jeongin, bana yazdığın mektup..."

Derin bir nefes aldım.

"Ben seni çoktan affettim Jeongin. Kendime itiraf edemesem de etmiştim. Yazdıklarını okuyunca artık kaçmanın bir manası olmayacağını düşündüm. Senin de acı çektiğini görebiliyorum artık. Senden çok nefret ettim, seni görmeye dayanamadım, her şeyin suçlusuydun gözümde. Ama bilmediğin şeyler var."

Jeongin'e kısa bir bakış attıktan sonra sözlerime devam ettim.

"Daehwi'nin bana yazdığı mektup, varlığını bilsen de içeriğini bilmiyorsun. O... O hastaydı Jeongin. Kafasında her geçen gün büyüyen bir tümörle yaşıyordu."

Sesimin çatlamaması için büyük uğraşlar verirken yanımdaki ikilinin şaşkınlığını hissedebiliyordum.

"Yazdığı mektubu okuyana kadar ben de bilmiyordum bunu. Neden diye düşündüm çok kez. Neden hiçbir şey söylemedi? O da bıkmıştı çünkü. Çaresizlikten, bilinmezlikten bıkmıştı."

café • hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin