↬7↫

1K 31 8
                                    

Oflaz: *konum*

Oruspu: Yarım saate ordayız.


Aysel'le beraber şehir merkezindeki küçük ama şık bir kafeye gelmiştik. 

Pencere kenarında dört kişilik bir masaya oturup Taha ve kardeşinin gelmesini bekledik. Bu sırada ben de içecek bir şeyler söylemiştim. 

"Aysel bak çocuk çok yakışıklı ve siz birbirinize baya yakışırsınız bundan eminim." Onlar gelmeden Aysel'e, çocuğu kabul etmesi için gaz veriyordum. 

"Önemli olan yakışıklı olup olmaması değil, sadece anlayışlı olsun yeter." 

"Sen öyle diyorsan. Tanışıp anlaşırsınız." Onaylarcasına başını salladı. O sırada girişten içeri giren taha ve bir kardeşini gördümde oldukları yöne el salladım. Taha beni görmesiyle sırıtıp masaya doğru geldi. 

"Hoşgeldiniz." Kalkıp ikisiyle de el sıkıştıktan sonra hep beraber oturduk. Birbirlerine isimlerini sorup tanıştılar. E artık onları yanlız bırakmamız gerekiyordu.

"Taha kalk biz dışarı çıkalım, siz de rahatça konuşup anlaşın."diyerek Taha'yı dürttüğümde onaylayıp ayağa kalktı ve kafeden çıktık.

"Yalnız kız güzelmiş, bizim şişkoya bakmaz ki." 

"Kız dış görünüşe bakmıyormuş, anlayışlı olup olmamasına bakıyormuş o yüzden bilemeyeceğim." 

"O zaman hiç birlikte olamazlar." Gülerek yanıtlamıştı. Bu çoçuk gülünce çok güzel oluyordu. Ben de gülümsedim.

"İlerdeki banka oturalım mı biraz?" Onayladığında banka doğru yürüdük.

"Hava ne kadar güzel öyle değil mi ?" diyerek gökyüzüne doğru derin bir nefes aldım.

"En az senin kadar güzel." diye yanıtladığında içimi garip bir his doldurmuştu. İltifatlara hiç bir zaman açık değildim ve bunu Taha'nın söylemesi garip hissettirmişti. Ama umursamaz davranmalıydım.

"Ah güzel olduğumu biliyorum." Sırıtarak banka oturdum, o da yanıma oturmuştu.  

"Biraz mütevazi olabilirsin." 

"Asla." Beni umursamadı gözlerini karşıdan gelen sarışın çocuğa dikmişti. Resmen ağzının suyu akıyordu. Çocuk yaklaşana kadar onu baştan aşağıya süzdü. Ardından sırıtarak bana döndü.

"Şimdi beni iyi izle, erkek nasıl tavlanır onu göstereceğim." Yüzüne anlamsızca baktığımda oturduğu yerden kalkıp çocuğun olduğu yöne doğru yürümeye başladı. Fazlasıyla kararlı görünüyordu, umarım başına bela açmaz.

"Pardon, kısacık bir şey sorabilir miyim?" Aramızda pek bir mesafe yoktu bu nedenle konuştuklarını duyabiliyordum. Merakla ne yaptığını izledim.

"Evet, dinliyorum." Çocuk soğuk ve ciddi bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Parfümünün markası ne?" Gülememek için dişelerimi sıktım. Ne yani taktiği bu muydu? Aptal.

Çocuğun kaşları çatıldı ve sesini yükselterek konuştu. "Kardeşim dalga mı geçiyorsun?" 

Taha ise hala pişkin pişkin çocuğun suratına bakıyordu. "Buradan geçerken gelen o güzel kokun başımı döndürdü. Ve parfümünün markasını öğrenmek istiyorum, aynısını alıp her zaman yanımda taşıyacağım. Böylelikle her an seni hatırlayacağım güzelim." Rahatça konuşuyor olmasına şaşırmıştım. Çocuğun homofobik olmadığına nasıl bu kadar emin olup cesaret şovu yapıyordu anlamıyordum.

Çocuk yumruğunu sıkıp küfürler yağdırmaya başladı. "Siktir git, oruspu ağzını yüzünü kırdırtma bana!"

Taha ise hâlâ rahat bir tavırla konuşmak için çabalıyordu. "Ne yaptım ki ben şimdi? Sadece minicik bir şey istedim, ne diye küfür ediyor-" Çocuk Taha'nın yüzüne kocaman yumruğunu geçirip üzerine eğildi ve yüzüne rastgele yumruklar savurmaya başladı. Ben ise güleme isteğimi bastırıp hızla yanlarına gidip çocuğu Taha'nın üzerinden ayırmaya çalıştım. Ama çocuk yerinden kalkmıyordu, ne ile besledilerse artık. 

"Kardeşim sakin ol, bırak çocuğu!" O kadar sinirlenmişti ki beni duymuyordu bile. Neyseki etraftakilerin yardımı sayesinde ayırmıştık onları. Çocuk küfürler yağdırıp sinirle yoluna devam etti. Ardından etraftaki insanlar da dağılmaya başladılar. O sırada ben de Taha'nın yerdeki haline bakıp içimde tuttuğum kahkahayı patlattım.

Sinirli görünmeye çalışarak konuştu. "Ne gülüyorsun be!" 

Daha çok kahkaha attım, kendimi durduramıyordum, şu anda gözümde sadece zavallı olarak görünüyordu ve ben buna gülmeden edemiyordum.

Yüzünün yarısını kan kaplamıştı, hâlâ yerde olan bedeniyle ayağıma vurmaya çalışıyordu. "Gülmekten götün yırtılacak puşt, onun yerine kalkmama yardım etsen ha?"

Zor da olsa gülmeyi kesip yanıtladım onu. "Yalnız güzel dayak yedin sayın oruspu." 

Bu sefer yüzüme gerçek bir sinirle baktı. "Ha ha ha sizi eğlendirebildiysek ne mutlu bize sayın bok." Eliyle ağzına doğru akan kanı sildi. Yüzü gerçekten kötü haldeydi ve hasteneye gitmesi gerekiyordu.

Söylediklerini umursamadan onu kaldırmak için elimi uzattım. "Her neyse.. yüzünün hali çok kötü, kalk hastaneye gidelim." 

Sırıtarak yanıtladı."Beni düşünmen hoşuma kaçtı." Her şeyi dalgaya alıp kendine çekme huyundan hiç hoşlanmıyordum. Normal bir insan olsa yine aynısı yapardım çünkü yüzü berbat haldeydi.

"Cıvıtma, hadi ver elini." pis pis sırıtmaya başladı, açıkcası biraz tırmıştım. Çünkü bu Taha'ydı herşeyi yapabilirdi. Yavaşca elini uzattığında ürkekçe elini tuttum. Yüzüme doğru sırıtıp hızla beni kendine çekti. Üzerine düştüm, bedenlerimiz ve dudaklarımız birbirine yapıştığında anlamsızca gözlerinin içine bakıp kalmıştım. Ağzıma metalik bir tat geldiğinde dudaklarımı çektim, ama gözlerimi gözlerinden bir saniye bile ayıramıyordum. Sanki beni etkisi altına almış gibiydi. Ne yapmaya çalışıyordu bu?  Memnun olmuş bir tavırla sırıttı. Alt tarafımın sertleştiğini hissettiğim sırada hızla üzerinden kalktım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Afallamıştım ve bütün vücudum uyuşmuştu. 

Hala aptal sırıtışı ile beraber ayağa kalktı. Tek başına da kalkabiliyormuş oruspu. "İntikam alıyorum hayatım, o güzel kahkahalarının bir bedeli olmalıydı değil mi?"

Sinirle bağırdım."Erkek oruspususun sen!"

↝↝↝↝ Tanrım feelsss geçiriyorum, çok güzelsiniz bebeklerim.

Bol bol yorum yapın kuşlarım ben kaçıyorum xd 

ORUSPU ~bxb~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin