10

211 30 44
                                    

-Juvia.-

"Juvia... gelebilir miyim?" Gözlerimi tıklatılmış kapıma çevirip göz yaşlarımı silip toparlandım.

"Gel Natsu."

Kapıyı sessizce açıp girdikten sonra aynı sessizlikle kapamıştı. Yatağımın kenarına oturup bana buruk bir tebessüm yollamıştı.
"İyi olmadığını biliyorum, az evvel gözyaşlarını sildin değil mi?"

Derin bir nefes alıp gülümsedim.
"İyiyim ben, alt tarafı abim bana ihanet etti o kadar. Bizim ailemizde genetiktir bu, annem bile tüm ailesine ihanet edip herkesi öldürmüştü sonuçta." Histerik bir şekilde güldüm." Annesinin oğlu."

"Jellal seni çok seviyor, Juvia. Bunu görememek için aptal falan olmak gerekiyor, sen ortadan kaybolduğunda Fernandes'i yıkabilecek tek şeyin sen olduğunu fark ettim. Senin için her şeyi yapar."

"O eskidendi." Dedikten sonra titrek bir nefes vermiştim." Erza'dan önceydi."

"Hâla öyle, ancak insan kimi seveceğini seçemez."

"Avcıların doğaüstü yaratıklara aşık olması yasak!" Demiştim sinirle.

"Bu kuralı kim koymuştu?" Diye sordu Natsu.

"A-annem..." diye mırıldandım.

"Annesi gibi olmak istemeyen bir kızın, annesine bu denli benzemesi oldukça korkutucu."

Gözlerim dolmuştu. Başımı iki yana salladım.
"Hayır... ben onun gibi olmayacağım."

"O zaman aralarına girmekten vazgeçmelisin."

Gözlerimi devirdim.
"Onun doğaüstü biriyle birlikte olmasını istemiyorum."

"Erza'ya haksızlık ediyorsun, kadının sana olan bakışlarını gördün mü bilmiyorum. Ancak sana kesinlikle kardeşi gibi davranıyor, sebebini bilmediğim bir şekilde."

"Argh! Çıldıracağım şimdi!"

"Üstelik..."dedikten sonra, yatakta bana biraz daha yaklaşmıştı.
"Kendi türünden olmayan birini seven tek kişi onlar da değil."

Merakla ona bakıyordum.

Dibimde bittiğinde, nefesi yüzümü yalıyordu.

Sertçe yutkunmuştum.

"Ben de seni seviyorum..." diye fısıldadı, dudaklarımın üzerine." Oldukça çok seviyorum hem de."

Öleceğim şimdi.

"N-n-natsu..." diye fısıldadım, ancak o dudaklarını dudaklarıma bastırarak lafımı söylememi beklememişti.

Öpücüğünü kabul ederek, acemiliğimle karşılık vermeye çalıştım. Bu onu gülümsetmiş olacak ki, dudaklarının arasından bir kıkırtı fırlamıştı.

İyice utanmıştım.

Son kez dudağımın üstüne minik bir öpücük kondurup geri çekildiğinde, ellerimle yüzümü kapadım.
"Lanet olsun, bu çok utanç verici..."

Bana sarılıp gülümsemişti.
"En güzel anılarımdan birisi olacak sanırım." Dedikten sonra gülümsemişti.

"Kes şunu!"

Yanağıma bir öpücük kondurup gülümsemeye devam etmişti.

-  -  -

Gece herkes uyuduktan sonra, uyku tutmadığından aşağı inerek koyu kırmızı deri koltuğa oturmuştum. Birisi televizyonu açık unutmuştu.

Kumandayı elime alıp kanalı değiştirecekken "bunu yapmasan iyi edersin." Sözünü duymuştum.

Başımı hafifçe arkaya çevirerek elinde Mısır kasesiyle gelen Gray'i görmüştüm. Yanıma oturup, ağzına bir Mısır attı.
"En sevdiğim korku filmlerinden birisi başlayacak."

"Saat epey geç oldu, neden uyumuyorsun?"

"Sen neden uyumuyorsun?" Diye sormuştu.

Gözlerimi devirdim.

Eliyle çenemi tutup, bana doğru yakınlaştı. Gözleri dudaklarımda olduğu için utançla titremiştim.

Çenemi bırakıp benden birazcık uzaklaştı.
"İyi miydi bari?"

"N-ne?" Diye sordum.

Alayla gülümseyerek kırmızı dudaklarını yaladı.
"Sakurayla öpüşmek."

Belli oluyor muydu ki?!

"Dudaklarının rengi solmuş, oradan anladım." Başını iki yana sallayıp gülümsemeye devam etti.
"Ah tanrım... bir bakireyle işi gerçekten zor."

"Kes artık şunu Gray, bekaretimi kullanmaktan vazgeç."

Omuz silkti.
"Beni ilgilendirmez tabi, ancak deneyimsiz bir kızda ne bulmuş merak ediyorum." Gözlerini gözlerime dikmişti." Okyanus kadar derin gözlerin hariç. Çünkü onlara baktıkça boğuluyor gibi hissediyorum." Önüne tekrar dönüp ağzına bir Mısır daha atıp sırıttı.
"Ama ben yüzmeyi gerçekten iyi bilirim."

Gözlerimi devirdim.

"Üstelik ne kadar üzücü."

"Üzücü olanda ne?" Diye sordum.

"Abisinin bir cadıyla olmasını istemeyen küçük kız kardeş, ejder adamla yiyişiyor."

"Gerçekten nerede duracağını bilmiyorsun." Diye homurdanmıştım.

Dudağını ısırıp güldüğünde, başımı onun önüne eğdim.
"Ne? Ne oldu? Komik bir şey mi dedim?"

"Sadece... gerçekten nerede duracağımı bilmeseydim, o yerde ilk öpücüğünü alan kişi ben olurdum." Gözlerini gözlerime diktiğinde, yüzünde alaycı bir sima vardı." Üstelik kendini bana teslim bile etmişken, devamını da getirebilirdim."

"Niye yapmadın o zaman?" Diye sordum, yapmamasından rahatsız değildim kesinlikle hatta daha iyiydi ama merak etmiştim.

"Çünkü tatlım, ben gerçekten beni tamamen arzulamayan biriyle beraber olmam. Üstelik..." önüme düşen saçımı kulağımın arkasına ittirmişti.
"İlkin olarak sana yüksekte bir başlangıç yaratmak istemedim. Eğer benimle olsaydın... eğer benim olsaydın sahiden uçardın."

Gözlerimi devirdim ve geri çekildim.

Kaseyi bir kenara koyarak, üzerime doğru eğildi. Sertçe yutkunup ona baktım.

"Ama seni yoldan çıkarmak oldukça eğlenceli olacaktır. Seni sakuradan çalmayı planlıyorum."

"Sen kafayı yemişsin."

"Deliliği besle, o da seni beslesin." Dedikten sonra gülmüş, kenara çekilmişti.
"Hepimiz kötüyüz, sadece bazılarımız bunu saklamakta oldukça yetenekli o kadar."

"Sen neden saklamıyorsun peki?"

"Ne gerek var ki? Kötü olmayı seviyorum." Göz ucuyla bana bakmıştı." En azından ben kiminle olmak istediğime de karar verebiliyorum, sen sahiden acınılası bir durumdasın prenses."

"Ne saçmalıyorsun Gray?"

"Vücudun yanımdayken her zaman arzuyla titriyor ve sana onca laf etmeme rağmen yanımdan kalkıp gitmedin." Hafifçe yanaşmıştı." Yoksa beni istediğini mi anlamalıyım buradan?"

Ayağa kalkmıştım.
"A-aptal aptal konuşma..."

Gülerek önüne dönmüştü.
"İyi geceler Prenses."

Avcı.||Jerza+Gruvia.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin