1.

1K 103 340
                                    

🎼 Chase atlantic- devilish

Bazı geceler vardır; gözlerin kapalıdır, aklın bulanık... Uyuyamazsın, ama açık da değildir bilincin. Kendi hayatının kabusundan uyanmak için uyursun. Hayatının karanlığını görmemek için kapatırsın gözlerini, bırakırsın kendini karanlığa. Öyle bir gecedeydim sanırım o gün. Kulaklarımı kanatan  aptal bir melodi dışarıdan gelip kulaklarıma dolarken öyle hissediyordum işte. Uyuyamıyordum ama bırakmıştım kendimi karanlığa.

Kulaklarımda yankılanan yüksek volümlü ses sanki her geçen saniye daha da artıyordu. Elimi sesin geldiği yere atıp telefonu aldım. Çağrıyı meşgule alıp hafifçe aralanan gözlerimi geri kapattım. Telefon bir daha çaldığında sinirlenmiş ve telefonu tümden kapatmıştım.

Sessizliğin verdiği huzura kavuştuğumda gözlerimi  kapattım yine. Çok yorgun hissediyordum ve başımın ağrısı beni çıldırtmak üzereydi. Yatakta diğer tarafa döndüğümde göz kapaklarımdan içeriye sızan güneşin parıltılı ışıkları gözlerimi yakmıştı. Üzerimdeki yorganı yüzümü kapatacak şekilde çektim. Karanlık, geceyi bırakıp zihnime yer edinmişti şimdi. Gündüzden nefret ederdim bu yüzden, karanlıkta saklanan acıları gün yüzüne çıkartıyordu sinsi ışıklar. Tüm acılarımız ortaya çıkıyordu ve biz saklayamıyorduk.

Saklanamıyorduk.

Gözlerimi ağır bir şekilde açtım. İrislerim ilk önce belimdeki kolda gezmiş sonra tanımadığım bu odaya değinmişti. Başımdaki amansız ağrı, üstümdeki iğrenç alkol kokusu ve hafızamın bulanıklığı neden burada olduğumu açıkça belirten niteliklikteydi.

Uyuşuk bedenimi belimi sıkıca sarmış olan kollardan kurtarıp yatakta doğruldum. Sabahın erken saatleriydi güneşin ışıkları yeni yeni saçılıyordu şehre. Yanımdaki uyuyan yarı çıplak bedene baktım. Pencereden süzülen parlak altın renk keskin hatlarına yansıyordu.

Üzerimdeki soğuk yorgandan bir çırpıda çıktım. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp soğuk parkelere bastım.  Soğuk tenime zehir gibi yayılıyordu. Sanki vücudumdaki her bir hücre bana bir şeyi anlatmaya çalışıyordu.

Yataktan kalkıp ayaklandığımda arkamda kalmış yabancının bir şeyler mırıldandığını duymuştum.

Sehpanın üzerindeki zippo çakmağı ve sigara kutusunu alıp içinden bir dal çıkardım. Dudaklarıma yerleştirdiğim ince dalı alevlendirip ciğerlerime zehri buyur ettim.

Balkonun kapısından çıkıp kendimi sabahın soğuk esintisine bıraktım. Üşüyordum. Çıplak vücuduma çarpan soğuk iğne misali batıyordu her bir yanıma. Balkon demirine dirseğimi dayayıp çoktan yarısı bitmiş olan sigaramın dumanını temiz havaya bıraktım.

Aynıydı her günüm. Her sabahım. Her güne farklı bir odada farklı bir bedenle başlayışım. Sıkıcıydı bir yana bu. Hayatımın koca bir dejavudan oluşması oldukça sıkıcıydı.

Boynuma sarılan kollarla yüzümü buruşturdum. Burnuma dolan ağır parfümün kokusu midemi bulandırmıştı.

"Günaydın."

Kalınlaşmış sesinden çıkan sözleri umursamayıp kısık bir 'günaydın' mırıldandım.

"Neden bu kadar erken kalktın?"

Omuzlarımı silkip kollarının arasından sıyrıldım.

Dudaklarımın arasındaki sigarayı uzun, kemikli parmaklarıyla almış ve dolgun dudaklarına yerleştirmişti.

"Kahvaltı yapalım mı?"

Kafamı iki yana sallayıp balkondan ayrıldım. Yerde duran siyah, baskılı tişörtü üzerime geçirdim.

duende/taekook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin