15.

116 16 8
                                    


🎼 Weathers- problems

Karanlıktı.

Karanlıktı ve ben öylece koşuyordum, ancak bir bok gördüğüm de yoktu işte. Dizlerim sızlıyor, topuklarım kanıyor, ciğerlerim patlayacak gibi hissediyordum. Bilmiyorum belki de gözlerimden akan bu yaşlar görmemi engelliyordu. Ancak koşuyordum işte. Bir yere. Gitmem gerektiğini hissettiğim bir yere.

Kaçıyordum belki de, kim bilir.

Bilmediğim bu duygulara esir düşmekten kaçıyordum.

Kulaklarıma arkadaşımın sesi ulaşıyordu arada. Peşimden geliyordu sanırım. Bir süre sonra zihnimde yok oluyordu bu ses. Size yemin ederim her yer öylesine karanlıktı ki. Yemin ederim en ufak bir şeyi seçemiyordum. İçimdeki bir ses bana yön gösteriyor çaresizce onu takip ediyordum. Kulaklarımda bir kelime çınlıyordu. Her hecesine şükrettiğim tek bir kelime.

'O, uyandı'

Yutkundum yeniden. Adımlarım iyice yalpalamaya, nefeslerim artık soluk borumu yakmaya başlamıştı. Titreyen elimi gözlerime götürüp yavaşça ovdum sızlayan göz kapaklarımı. Görüşüm yavaş yavaş netleşirken sırtımı duvara yaslamıştım. Göğsüm inip kalkıyordu. Sık nefeslerimin sesi kulağıma doluyor yine de o sesi bastıramıyordu işte. O sesi, ölüm uykusundan azat edilmiş bir çocuğun sesini.

Buruk bir tebessüm oluştu birden yüzümde.

İlkti bu. Tanrı ilk kez sesime kulak vermişti belki, şansım ilk kez yaver gitmişti. Zihnime o çocuğun sesi doluştu sonra. İlk tanıştığımızda. İlk gün, nefesimi kesen o soruyu sormuştu ya.

'Tanrıya inanır mısın Kim Taehyung?'

Yutkundum. Sanki şimdi sormuştu bu soruyu. Sanki ben asla cevaplamamıştım onu. Sanki o kristal gözlerinin içindeki yalancı merakının pırıltılarıyla bakıyordu yine bana. Ne cevap vermiştim acaba o gün ona? İnandığımı söyleyip yalan mı konuşmuştum? Daha bugüne kadar beni siklemeyen bu ilahi varlığa inandığımı mı söylemiştim? Hayır, sanmıyorum. Ben böyle desem bile onun bu yalana kanacağından da şüpheliyim zaten.

"Taehyung,"

İsmimi işitmemle sesin geldiği yöne döndüm. Jimin nefes nefese kalmış, ellerini dizlerinin üzerine yaslamış kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Derin bir nefes alıp doğruldu.

"Neden bir anda koşmaya başladın? Arayan kimdi?"

Yüzümdeki ufak tebessüm öylece dudaklarıma yer etmişken cevapladım onu.

"O uyanmış Jimin. Jungkook, uyanmış."

Benim gibi güldü o da. Yanıma gelip sıkıca sarıldı. Ben de kollarımı onun beline dolamamla öylece kalmıştık bir süre. Bir şey çarpıyordu ancak göğsüme. Göğsüme kurşundan daha çok acıtan bir şey vuruyordu. Jimin'in kalbi bir serçenin yüreği gibi hızlı hızlı atıyor, çarpışını göğsümde hissediyordum. Soluklarım kesildi bir an. Yüzümdeki tebessüm yağmurlu havada kaybolan bir gölge gibi yok oldu yavaş yavaş. Gözlerim doldu. Alt dudağım titremeye başladı. Sarıldığımız tüm bu süre zarfı boyunca saklandı içimdeki sevinç dolu küçük çocuk. O bile anlamıştı çünkü. O bile farkındaydı yaptığı yanlışın.

Ah, benim biricik dostum. Sana ne acılar yaşattım kim bilir.

Kollarını belimden ayırıp yeniden gülümsemişti capcanlı bir şekilde. Anlamamıştım ancak o an. Yüzündeki bu gülümseme yalan mıydı? İçindeki acıyı bu şekilde mi bastırıyordu? Yoksa sen mutluysan ben de mutluyum demeye mi çabalıyordu? Anlayamamıştım. Anlayamayacaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 11, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

duende/taekook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin