5.

193 63 110
                                    

🎼 deathbyromy ft.blackbear- dangerous

Hayatımız döngülerden oluşuyordu. Döngüler bizi bir uçtan bir uca sürüklediğinde bir bakıma merkezde kalmamıza da yardımcı oluyordu ve biz yanlızca buna ayak uyduruyorduk. Devamı ise sadece olası sonuçlardan oluşuyordu. Bu yüzden bilmiyorduk sadece birkaç saniye sonra neler olabileceğini. Bu yüzden bilemiyorduk geleceği. Tahminler ve olasılıklar vardı yanlızca.

Tam olarak önünde durduğum bu kapıdan içeriye girince ne olacağını tahmin bile edemiyordum. Düşünme yetim terk etmişti sanki o saniyelerde beni. Gitmek istiyordum buradan. Gitmek istiyordum. İçeriye girmek istemiyordum.

"Hey çocuk,"

Kulağıma dolan kalın sesle irkilmiştim. Sesin geldiği yöne döndümde uzun boylu, cüsseli bir adam başımda bekliyordu. Çoktan titremeye başlamış vücudum şiddetini arttırmıştı.

"Gireceksen gir artık."

Adamın bıkkın sesini işitmemle kaşlarım çatılmıştı. Bir bakıma haklıydı. Burada yaklaşık beş dakikadır bekliyor olmalıydım. Kafamı iki yöne salladım.

"Giriyorum."

Adam başını sallayıp kapının önünden çekildi. Soğuk havayı en derinlerime buyur ettim. Tek bir soluk girmemişti ancak yine de ciğerlerime. İçeriye adımladım.

Aynıydı.

Her şey fazlasıyla aynıydı. Alışmıştım bir bakıma buraya. Tanıdıktı bu duvarlar, bu koku, bu müzik benim için. Kazınmıştı artık beynimin bir yerlerine. Biliyordum artık ben burayı. En kötü anılarıma ev sahipliği yapan bu yer benim için alışılmışlıktan ibaretti artık.

İndim merdivenlerden. Hızlıydım. Yeterince atiktim. Bir an önce Jimin'i bulup çıkmak istiyordum buradan. Eve gitmek istiyordum. Onun olmadığı bir yere gitmek istiyordum.

Telaşlı adımlarımla oradan oraya ilerliyor normalden daha kalabalık olan bu yerde Jimin'i gözüme kestirmeye çalışıyordum. Bulamıyordum ama. Yoktu.

Arka cebimden telefonu çıkarıp Jimin'in numarasını tuşladım. Telefon birkaç çalışta açılmıştı.

"Neredesiniz?"

Gürültüden kendi sesimi zar zor duyuyordum. Ahizeden gelen sesle oraya odaklandım.

"Attığım konumu görmedin mi?"

Adamın alaycı sesini yeniden işittiğimde yüzümü buruşturdum.

"Attığın konuma geldim. Barın neresindesiniz?"

Duyması için yüksek sesli konuşuyordum. Birkaç kişinin odak noktası olmuştum bu yüzden.

"Ah, gelmiş."

Telefondaki kişi ahizeyi kendinden uzaklaştırıp başkasına söylemişti bu sözcükleri. Jimin'e söylediğini düşünüyordum.

"Arka kapının oralardayız. Geldiğinde fark edersin zaten."

Yüzüme saniyesinde kapanan telefonla afallamıştım. Telefonu kulağımdan hışımla çekip dediği yere doğru ilerlemeye çalıştım. Önümde yaklaşık yüz kişilik bir topluluk vardı ve buradan geçmek pek de kolay sayılmazdı.

Bedenlerini birbirine kenetlemiş insanlar arasından sıyrıldığımda arka taraflara geçmeyi başarmıştım. Fazla kişi yoktu yine. Birkaç masa doluydu yanlızca. Kısık led ışıklarla aydınlatılmaya çalışılmıştı. Karanlıktı ancak. Yine.

Yutkundum.

Duraksadığımı yeni fark ettiğimde tonlarca ağırlaşmış ayaklarımı hareket ettirmiştim. Zorlaşmıştı ancak nedense. Bir güç çekiyordu sanki beni oraya gitmemem için. Dizlerim bağlanmıştı. Gidemiyordum. Gitmek istemiyordum.

duende/taekook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin