8.

97 2 0
                                    

"Efken indirir misin şu silâhı?" Aynı cümleyi kaç kere daha tekrarladım bilmiyorum ama gözü dönmüş Efken silahı sımsıkı tutuyor ve pek bırakıcakmış gibi durmuyordu.
"Efken sana şu silahı bırak dedim."
"Afra sen sus. Karışma."
"Iyi karışmıyorum. Öldür."
Sinirlenerek odadan çıktım. Bizimkilerin yanına gelip oturduğumda hepsi 'ne bu surat' der gibi bakıyordu.
"Siz sormadan ben söyliyim. Efken kafayı yemiş. Hastaneyi falan arayın gelip alsınlar. He bir de polisi arayın birazdan katil olucak çünkü."
Dediklerimden bir şey anlamamış olacaklar ki suratıma şaşkınca bakmaya devam ediyorlar. Anlamamaları normal çünkü bende hayatımda ilk defa böyle bir olaya şahit oluyorum ve nasıl anlatacağım hakkında pek bir fikrim yok.
"Ay bakmayın öyle. Efken eline silah almış. Yerdeki örümceğe tutuyor. Öldürücekmiş."
"Ne?"
Abim ve Kumsal'ın verdiği tepki bu olsa da Eymen hiç şaşırmayarak " Ben de bir şey oldu sandım." dedi ve ardından kumandaya uzandı.
"Eymen dediğimi duymadın galiba. Elinde silah var ve örümceği öldürücekmiş"
"Her zamanki şeyler ya. Sakin olun."
"Nasıl her zamanki şeyler ya. Kafayı mı yediniz. Bir şey yapsana."
"Ne yapmalıyım. Silahın önüne geçip ona vurma bana mı vur diyim? "
"Bence gayet mantıklı." diyerek Eymen'i saatlerdir yapıştığı koltuktan kaldırmaya çalıştım ama sonuç imkansız.
"Abi bari sen bir şeyler yap."
"İş başa düştü." diyerek ayaklandı abim.
"Hele şükür."
Odaya peş peşe sessiz adımlarla ilerledik. Efken iki elini başına koymuş, düşünüyordu. Yavaşça yanına yaklaşan abim elinden silahı aldı ardından yerdeki örümceğide alıp camdan aşağı attı.
"İyi misin?"
"İyiyim." diyerek odadan çıktı Efken. İyilik de yaramıyor çocuğa.
"Örümcekten korkuyor da biraz." dedi Eymen.
"Onu anladık." diyerek odama doğru ilerledim. Acil üstümü değiştirmem lazımdı. Bir an önce dışarıya çıkmak istiyordum çünkü. Her gün yaptığım gibi bol tişörtlerimden birini üstüme geçirdim altıma da siyah şortumu giydikten sonra hafif bir makyaj ve yaklaşık yarım saat süren saçlarımla olan boğuşmanın ardından odadan çıktım. Açık bıraktığım uzun saçlarım her ne kadar  beni bunaltsada böyle kalmak zorundalar çünkü saçımı toplamaya üşeniyorum. Ayrıca yakışmıyor.

Merdivenlerden inerken canım sakarlığım yine beni yalnız bırakmadı sağolsun. Tişörtümü bağlarken önüme bakmadığım için basamağa tam olarak basamamıştım ki bu da düşmeme sebep oldu. Aslında olmadı. Belimi saran iki güçlü kol son anda düşmemi önledi.
Gözlerim anında gözlerini bulduğunda belimi bırakıp yanımdan geçip gitti. Öküz!

"Evet gençler. Şimdi o kıymetli popolarınızı koltuklardan kaldırma vakti. Dışarı çıkıyoruz."
"Allah'ım çok şükür bana böyle bir kanka nasip ettiğin için" diye ayağa kalktı Kumsal ardından boynuma sarıldı. Eliyle oturduğu yeri gösterip bana üzgün bakışlar attı." Bir an o iğrenç gelin kaynana programı hiç bitmeyecek sandım. Eğer bir iki saat daha o koltukta otursaydım sinirden patlayıp ölecektim. Bu durumdan beni kurtardığın için sana minnettarım canım arkadaşım." Sonlara doğru sanki konuşma yapıyormuş gibi yükselen Kumsal'a şaşkınca bakıp "Birazcık abartmıyor musun?" dedim. Parmaklarıyla dudaklarımın üstünü örtüp "Şşt ne çektiğimi bir ben bir Allah biliyor." diye kendini bana acındırdı.
"Ya kıyamam ben sana." diyerek saçlarını okşadım ardından abim ve Eymen'e ters ters bakıp "On dakikanız var biz bahçede bekliyoruz."demeyi ihmal etmedim ardından  Kumsal'ı alarak bahçeye çıktım.

Onlar hazırlanıp gelene kadar biz Kumsalla nereye gideceğimiz hakkında konuşuyorduk. Pek başarılı olduğumuz söylenemezdi. Sadece akşam lunaparka gidelim diye karar vermiştik o kadar. Abimler gülüşerek kapıdan çıktığında bakışlarımızı anında onlara çevirdik. Bu üç büyük  çocukla  bugün başımız beladaydı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Hiç bir fikrimiz yok."
"Sinema."
"Hayır ya."
Ne kadar itiraz etsem de yeni çıkan ve baya izlenen ama benim nedense hiç beğenmediğim oyuncuların oynadığı filme gittik. Tatile gelip sinemaya gitmek de ne biliyim yani. Her neyse ilerleyen günler için bu akşam Kumsal'la ' gezilecek yerler' listesi oluşturacaktık.
Efken işi olduğunu söyleyerek filmin diğer bölümünde gitti. Ben ise abimin omzunda uyumaya çalışıyordum. Çünkü film gayet sıkıcı ve klasikti. Bakışmaları bir saat süren çift, iki kere bakışsa film bitti tamamdır. Yönetmen yine döktürmüş. Helal olsun!
 Ön koltukta oturan çocuğun bakışlarından yeterince rahatsız olmaya ve sabrımın sınırlarına gelmeye başladığım için filmin ilk dakikalarında bitirdiğim koca patlamış  mısır paketini kafasına geçirdim. Çocuk neye uğradığını şaşırarak kafasındakini çıkardı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Ay pardon. Bilerek oldu."
"Terbiyesiz."
"Ben mi terbiyesizim. Sabahtan beri film izler gibi arkanı dönüp bizi izliyorsun boynun kırılacak boynun. Bir de gelmiş bana terbiyesiz diyor pislik."
Sinirle ayaklandığımda artık herkes sıkıcı filmi bırakmış bizi izliyordu. Kumsal da çoktan ayaklanmıştı. Ama abim ve Eymen hâlâ oturuyordu. Ikisinin de aynı anda kollarını sıvadığını görünce Kumsalla birlikte  insanları daha fazla rahatsız etmemek amacıyla zorla dışarı çıkardık.
Hava kararmıştı. Şehrin ışıkları her yeri aydınlatıyordu. Araba ve insanların yoğunlaştığı yer dikkatimizi çekti ve adımlarımızı oraya doğru çevirdik. Kalabalığın ortasında yerde boylu boyunca baygın bir halde yatan kadın ve yanında sarı kıvırcık saçlarıyla dikkat çeken beş altı yaşlarında bir çocuk vardı.
"Yardım edin!"
Çocuğun acı dolu feryadıyla abim hızlanarak kalabalığı aştı. Ardından yerde baygın yatan kadının yanına oturarak nabzına baktı. Babam sayesinde abim ve bende doktor olmak istiyorduk ve abim bu amacına yakındı.
Çocuğun yanına yaklaşarak annesinin yanından biraz uzaklaştırdım ve sakinleştirmeye çalıştım.
"Adın ne senin ufaklık?"
"Tuna. Annem iyi olacak mı?"
"Evet canım. Abim emin ol şimdi onu iyileştiricek."
Aniden boynuma dolanan kollarla bende ona sımsıkı sarıldım. Ağlama sesleri kulağıma geliyor ve her hıçkırdığında yüreğim hopluyordu. Sonunda birbirimizden ayrıldığımızda elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
"Iyi ki geldiniz. Çok korktum ben."
"Şşt tamam sakin."
Tekrar sarıldığımızda abim gelerek Tuna'yı benden ayırdı.
"Hey biraz da bana sarılsan. Anneni kurtardım o kadar." Abim yine egosunu konuşturmuştu. Boynumu bırakan küçük kollar abime sarıldı. Hem ağlıyor hem de teşekkür ediyordu.
Ağlama faslı bittikten sonra kalabalık yavaş yavaş dağılmıştı. Tuna ve annesiyle biraz sohbet edip bol bol teşekkürlerini aldıktan sonra gideceğimiz lunaparka doğru yürümeye başladık.

Içeri girdiğimizde tabi ki dikkatimi çeken sadece dönme dolap vardı. Dönme dolaba binince nedensizce kendimi çok iyi hissediyordum. Huzur veriyordu sanki.
Sıra bize gelirken yerime geçerek oturdum. Dönme dolap yukarda biraz durunca gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ardından aşağı baktım. Tek kelimeyle harikaydı.
Aşağı indiğimizde Efken de gelmişti ama tek değildi. Yanında en fazla 1.50 boylarında sarışın bir kız vardı. Çakma sarı!
Efken'e yalvarmaları bittiğinde sonunda ikna olan Efken dönme dolaba bindi kız yüzsüz gibi Efken'e sokularak oturuyordu. Daha hareket etmeden korkuyorum diye söylenmeye başlamıştı. Aklıma gelen sinsi fikirle onlar en tepedeyken görevli adamın yanına gidip ondan biraz daha tutmasını rica ettim. Insanlardan homurtular çıkmaya başlamıştı bile. Adam artık yeter der gibi bana bakıp tekrardan hareket ettirdi.
Sonunda geldiklerinde kız resmen Efken'e yapışmıştı. Ve bu durum gerçekten sinir bozucuydu. Homurdanarak yanlarından uzaklaştım. Eymen, Kumsal için oyuncak bir ayı kazanmıştı. Şimdi ise bir sürü fotoğraf çekiniyorlardı. Gülümseyerek onlara baktım. Beni gören Kumsal koşarak yanımıza geldi.
"Ay hadi fotoğraf çekinelim."
Hepimiz yan yana dizilmiş  etrafta fotoğrafımızı çeken biri arıyorduk ki Kumsal telefonu sarışın kızın eline tutuşturdu.
"Bizi çeker misin?" Ardından kızı eliyle ileri ittirdi. Yeterince poz verdiğimizde  Kumsal telefonu alarak fotoğraflara baktı.
"Ee ama sen ne biçim çekmişsin be kızım."
"Beğenmediysen başka birine çektir."
"Tabi ki."
Kumsal yeterince sinirlenmişti. Kızın gıcıklığına bizi çekmediğine emindim.
Kumsal elini kaldırarak selfie çekiyordu ki bücür kız yüzsüz gibi gelerek araya girdi. Sen misin araya giren. Önüne geçerek bende poz verdim. Zaten 1.50 olduğu için gözükmüyordu.
"Önüme neden geçtin. Gözükmedim."
"Uza da gel yavrucuğum."
Uzun saçlarımı savurarak yanından geçip gittim.
Çarpışan arabalara bindiğimizde abimle ben, Kumsalla Eymen, Efkenle adının Ece olduğunu öğrendiğim gereksiz kız arabalara binmiştik. Çarpışan arabaya biniyorsak çarpışmamız gerekti. Memnuniyetle. Süre bitine kadar her saniye gidip Efkenlerin arabasına çarptım. Abim oldukça sıkılmış olacak ki yanımda telefonla oynuyordu.
Son durağımız korku tünelinede bindiğimizde artık ciddi anlamda yorulmuştuk. Sabahtan beri  Eceyle dalga geçmiştim ki bu çok eğlenceliydi.
"Efken elimi tutar mısın? Örümcek var burda?"
"N-ne örümceği? Sus lan!"
Kumsalla birlikte yaptığımız taklite herkes gülerken Efken göz devirdi.
"Komik mi?"
"Evet."
Bir kahkaha daha attığımda sonunda karnımın acıktığını farkedip yiyeceklerin olduğu yere doğru ilerledim.
"Merhaba güzellik ? Ne veriyim?"
"Bana bol kaşarlı bir tost verir misin?"
"Bol kaşarlı tost mu?"
"Evet."
"Ama şu arkandaki buraya doğru gelmekte olan kızı kullanmam gerekecek."
Arkamı döndüğümde Ecenin buraya doğru geldiğini gördüm. Dişlerimi sıkarak geri önüme döndüm.
Çocuk elindeki içeceği bana uzattı ardından göz kırparak" Bence hak ediyor." dedi.
Bence de.
Yaklaşık iki dakika sonra  etraftaki herkes o iğrenç çığlık yüzünden dönüp bize baktı. Evet şimdi kavga başlıyor.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Pardon görmedim."
"Kör müsün?"
"Hayır canım. Göremeyeceğim kadar aşağıdasın."
Ece sinirle dişlerini birbirine bastırırken Efken yanımıza geldi. Ve bana ters ters baktı. Ardından üstüne giydiği hırkayı çıkarıp Eceye giydirdi ve önünü de kapattı. Al işte. Yine sinirlendim.
Kolumu sertçe tutan Efken beni kolumdan çekerek uzaklaştırdı. Çenesi sinirden kırılacak gibiydi.
"Ne yapıyorsun lan sen?"
"Kolumu bırak."
Kolumu sertçe bıraktığında tekrar cevap ister gibi yüzüme baktı.
"Bir şey yapmadım. Hak etmişti bende yaptım."
"Bir daha o piçle konuşmak yok."
Yanımdan hızla giderken Eceyi alarak motoruna bindirdi. Iyi de Eceye yaptığıma kızmamıştı. Ayrıca o çocukla konuşmam onu neden bu kadar ilgilendiriyor?
Ağrıyan kolumu ovuşturarak abimlerin yanına gittim. Büyük ihtimalle moraracaktı. Abimlerin hiç bir şeyden haberi olmadığı için sadece az önce ki çığlığın kimden geldiğini sordular. Bende kadının biri yükseklikten korkuyormuş  diyip geçiştirdim.
Eve geldiğimizde kendimi yatağa zor atmıştım. Kızaran koluma bakıp malca hayallere daldıktan sonra uyuyakalmışım. Başucumda duyduğum sesle gözlerimi hızla açtım. Efken yanımdaydı.
"Uyu baş belası." diyerek saçımı okşadı. Gülerek gözlerimi kapattığımda rüya olmadığını aklıma gelince yatakta hızla doğruldum.
"Senin burda ne işin var?"
"Yarın konuşacağız. Şimdi uyu." diyerek gözlerini kapattı. Acıyan kolum yine kendini belli ettiğinde Efken'i yere ittim.
"Sana iyi geceler."
"Acıyan popomla pek iyi bir gece olacağını sanmıyorum."dedi poposunu ovuşturarak
"Onu benim kolumu acıtmadan önce  düşünecektin."
"Özür dilerim."diyerek yerden kalktı ve koluma ,tam acıttığı yere, öpücük koyarak odadan çıktı.

Küçük bir ElvedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin