bölüm 9: yaklaşmazsan sevinirimden daha büyük kaos.

318 45 47
                                    

"Ne yani?"

Dünkü kaçıştan sonra Ten ve Johnny'i bugün görmüştüm. Kun beni çağırdı annem benim o olmasa zaten bu Ten eşeğinin canı sıkılınca çağırası düşer aklına.

"Kun ne ne olacak bu çocuk Yukhei'den daha psikopat çıktı işte."

"Ben psikopat biri gibi mi duruyorum?"

"Ten ömrü boyunca saçmalıyor full izle."

Johnny üçümüzden alakasız Jaehyun'un gelmesini beklerken bir anda susmamızı dedi.

"Bu senin kız değil mi?"

Binadan Jungwoo çıkarken el sallıyordu.

"Artık değil."

"Yani öyle hitap etme Johnny bak kısmeti kapanacak..."

Bir anda gözleri parladı Ten'in cümlesini bitirmeden.

"Şimdi dang etti Jungwoo buraya geliyor ama yaklaşmazsan sevinirim dedi sana yaklaşıyor bir şeyler olacak."

"Of felaket misin oğlum gitsene ya sen Johnny al şuradan Ten'i ağzını neyle kapatıyorsan kapa ne saçma şey varsa aklımıza sokuyor ne olacak sanki geçip gidecek."

Karşıdan gelen beşli ile tokalaştı.

"Bak şimdi gitti Kun, gidiyor."

Ten dalga geçerken Kun ayağa kalktı.

"Şom ağızlı bunlar yukarı mahalleden."

Johnny ileri doğru bakıp bir fikir sundu.

"Topuklasak mı Jaehyun'un evine?"

Daha fazla dayanamadım ve konuştum.

"Yeter ulan ne saçma konuşuyorsunuz sanki bize geldiler, geldilerse bile ne olacak sanki ödlek gibi kaçacak mıyız kendi mahallemizde."

Dükkanın yanındaki binanın merdivenlerine oturup sesli şekilde konuşmaya başladıklarında Ten kafasını salladı.

"Azıcık ekşın biraz fekşın olaydı ne olurdu."

Kun iç çekip oturdu merdivenlere. Bir iki dakika sonra yakışıklı biri gelip bize selam verdi. Evrimi ayağının altına alıp ezmiş, suyunu çıkarmış sonra da afiyetle içmiş bir Jaehyun. Bizim apaçi dayıların dayısı Yoon Oh mis gibi manken bir çocuk olmuş iki yılda.

"Ev yaramış kardeşime."

Johnny omzunu patlayınca Jaehyun güldü.

"Aramızda en uzun süre görmediğimiz kişi kim acaba?"

"Babamın vefatından beş sene geçti. Ve sadece şu iki oç ile görüşüyorum beş senedir. Son zamanlarda Kun katıldı iyi ki."

"Buradaki dükkanı açmışsın sevindim."

"Yıllardır bu anı bekliyordum. Hep beraberiz, teyzemlerdeyim ama en azından dükkanım var. Keşke annem de olsaydı."

Kun boğazını temizledi.

"Bu tatsız konuyu kapatalım çünkü daha iyisi aklımdan geçmiyor."

Kafamla onayladım. Annem kanser hastasıydı, küçüklüğümde bu mahallede oturuyorduk. Babamın dükkanı şimdiki benim dükkanımdı. Babam annemi çok seviyordu, sırf onun için Kore'deydik. Annem ölünce Kore'den ayrılık. Kore'deki evi sattı ama dükkanı benim için satmadı. Babama göre birinin öldüğü evde yaşanmazdı. Israrıma rağmen Çin'deki ev - dükkan döngüsünü değiştirmedi. Bunu Kore'de de yapabilirdi. İşte bir sürü bahaneler... Çin inadı tuttu da diyebilirim. Kore'deki dükkanı bile satmayı düşünmüş olabilirdi. Ama ölüm döşeğinde iken tam tersi Kore'ye gitmemi dedi. Dese de demese de gidecektim. Fakat gitmemi demesinde amacı farklıymış. Bu amaç pek de önemli değil çünkü o denilen kişiyi bile henüz hatırlamıyorken neyi öğretmemi isteyebilir ki? Ben bir ayakkabıcıydım, neyin ne olduğunu, kimin kim olduğunu bilen kişi veya varlık değildim. Yani öyle bir varlık varsa... belki Tanrı ama Tanrı değilim sonuçta.

Her neyse, salak Yoon Oh'un olmadığı zamanlar dükkanı açmıştık.

"Kız meseleni unuttun mu?"

"O konu kapanalı seneler oluyor be Yukhei."

"Oğlum unuttuysan kaç sene geçmiş olabilir beyinsiz?"

"Birkaç gün sonra telefonuma gelen mesaj sayesinde toparlanma aşaması hızlı geçti. Kızın büyük ifşası geldi elime."

Ten sorgulamaya girişmişti. Jaehyun'un ağzı kırılmadan bu sorgulama bitmeyecek gibi gözüküyordu. Ben de bir el tokat atarım sonuçta arkadaşız. Bir tokat için ne hallere düştüm keşke Jisung da olaydı en azından arada güme girerdi de sevgilisi ile romantik buluşmadaydı.

"Kim attı?"

"Ne bileyim?"

"Daha sonra mesajlaştın mı?"

"Yo', hayır."

"Aptal, gerizekalı, mal madem atlattın neden bizimle buluşmadın?"

"Canım istedi bahane öne sürdüm."

"Yalan söylüyorsun, mesajlaştın ve sevgilisiniz."

"Hayır dedim ya bir salın kaç yıllık arkadaşlarıma yalan mı söyleyeyim? Yalan dedektörü gibi birisine hem de."

"Sonuçta söyledin."

"Ama evden çıkmadım. O kızın izleri silinse de yerine gelen kişinin izleri yer etti. Bir türlü tanışamadık ama hem gecem hem de gündüzüm olmayı başardı. Evden dışarı adım atmanın mümkünatı yoktu."

"Hıyarsın."

Avucunu ovuşturup Ten'in omzunu sıktı. Kısa bir soluklanmanın ardından konuşmaya devam etti.

"Maçlarda kıçına attığım golleri hatırladın mı Yukhei?"

"Orospu çocuğu senin yüzünden oturamıyordum."

Sohbetin dibine vurmuşken arkadan bir ses duyduk.

"Hacılar! Bizimle maç yapsanıza."

"Yaklaşmazsan sevinirimden daha büyük kaos."

"Ten!"

+++

+++

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
『 The Girl İs Mine 』 ;  luwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin