- Bayan Olivia...
Yaşlı cildini ama ona rağmen sönmeyen parlak kırmızı gözleri ile yavaşça kafasını bana çevirdi. Hafifçe gülümseyerek- Ohh Jennie. Uzun zaman oldu.
Bayan Olivia saçlarımı okşarken yanımda olan Lisa 'ya döndü.
- Lisa. Ne kadar güzelleşmişsin.
Lisa kafasını aşağı eğerek gülümsedi.
- Efendim. Bildiğiniz gibi Tae 'yi getirmek için uzun zamandır bir araştırma yapıyorum.
Bayan Olivia ciddileşerek kaşlarını çatıp beni dinlemeye devam etti.
- Ve yavaş yavaş sonuç almaya başladık. Bahsedilen kitabı bulduk ve artık uygulamaya geçeceğiz. Bunun için Bay Cullen 'dan yardım almamız gerek.
- Jennie. Bu işin zor olduğunu biliyorsun değil mi? Bu çok ciddi bir iş ve bunun için hazır olduğuna emin misin? Sonuç alamaya da bilirsin. Tae ile iletişim kursan bile işin burada biteceğini düşünmüyorsun değil mi?
Herşeye hazırdım elbette. Gözüm hala kördü. Sadece onu düşünüyordum. Onun geri dönmesi için herşeyi yapacaktım. Ucunda ölüm olsa bile deneyecektim.
Kafamı hafifçe yukarı aşağı salladım. Bayan Olivia gülümsedi. Oturduğu yerden değnek yardımıyla kaldı.
- Beni takip edin.
Büyük bir kapının önünde durduğumuzda okulda daha önce böyle birşey olduğunu fark etmemiştim. Bu yeri kimse bilmiyor olmalıydı. Yaklaşık 3 metre boyunda bir kapıydı bu ve üstünde garip işlemeler vardı. Bayan Olivia kapıyı 3 kere tıklattığında içeriden yaşlı bir adamın sesi duyuldu. Bayan Olivia kapının oldukça büyük olan kulbundan tutarak itti. Kapı gıcırdayarak açıldığında Bayan Olivia bize doğru dönerek eli ile odaya geçmemizi işaret etti.
Tavanı çok yüksek olan geniş bir odaya girdik. Bütün duvarla boyunca uzanan kitaplıklarda eski kitaplar doluydu. Odanın ortasında büyük ve eski bir masa vardı. Bay Cullen masada oturuyordu. Elindeki eski kalemiyle yoğun bir şekilde çalışıyordu. Masanın üzerinde adamı görmemizi zorlaştıran boydan boya kitaplar vardı. Oldukça sessiz bir ortamdı. Lisa ile odanın mermerlerinde topuk seslerimiz yankılanıyordu. Bay Cullen bizi fark etmemişti. Masanın önünde durduk.
- Bay Cullen. Efendim.
Gözlüklerinin üzerinden uzattığı kırmızı gözleri ile bize baktığında ciddiyetini bozmuş birşekilde gülümsedi.
- Jennie, Lisa hoşgeldiniz. Ne işiniz var burada?
- Efendim size bir takım sormamız gereken şeyler var.
Lisa 'ya kitabı çantasından çıkarması için işaret ettim. Hemen çıkarıp masanın üzerine koydu. Bay Cullen gözlüklerini düzelterek kitaba daha dikkatli baktığında şaşkınlığını gizleyemedi. Gözlerini kocaman açarak bir bize bir kitaba bakıyordu.
- Kızlar. Bunu nereden buldunuz?
- Efendim 3 yıldır bu kitabı arıyordum. Yer yüzündeki bütün adı çıkmış kütüphanelere baktığımı söyleyebilirim. Fakat kitabı eski ve kuytu bir kütüphanede buldum. Ve gerçek olduğuna eminim. Bu o kitap.
Diyerek gülümsedim. Bay Cullen kitabın sayfalarına bakarak dikkatli bir şekilde inceledi.
- Kitapta farklı bir dil kullanılmış. İzin verirsen birkaç gün bende kalsın. Dilini çözmemiz gerek.
Gözlüklerinin üstünden baktığında gergindim. Kitap çok değerliydi ve Bay Cullen 'a güvenebileceğimi düşünüyordum.
- Tabiki efendim. Yarın tekrar burada olacağım.
Kafasıyla selamladıktan sonra odadan çıktık. Sessizce yürüyüp okuldan çıktık. Bayan Olivia 'ya da selam verdikten sonra eve doğru karanlık bir ara sokaktan yürümeye devam ettik. İkimizde konuşmuyorduk. Konuşamıyorduk. Bundan sonra ne olacağını bilmiyorduk. Korkuyor muydum? Belki biraz. Ama bu korku farklı bir korkuydu. Ya Tae gelmek istemezse. Ya gittiği yerde mutluysa. Bir inanca sahip değildim. Bu yüzden ölüm sonrası neler yaşandığını kestiremiyordum. Belkide bu yüzden korkuyordum. Bilinmezlikten her zaman korkarsınız. Bilmediğiniz şeylerin sizi yutabilecek güçte olduğunu düşünürsünüz. Bu yüzden amaçlarınız için risk almak istemezsiniz. Ama aşk duygusu güçlüdür. Herşeyden. Kendi benliğinizi unutmanızı sağlar ve sizi peşinden sürükler. Bazen bir cennetin içinde bazen bir uçurumun dibinde bulursunuz kendinizi. Ben ise bu duyguya esir kaldım. Tek bir kapıya doğru koşuyorum. Kapının ardında ne olduğunu bilmeden. Bilinmezliğe doğru gürleyerek gidiyorum.
Oy vermeyi unutmayın🖤~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Kiss | kj x pj
FanfictionDudaklarımız buluştu ay ışığında. Gözlerini artık daha yakından görebiliyordum. Kırmızının en güzel tonuydu o. Kalbimdeki kıvılcımı delirten kırmızısı...