0.0

576 48 26
                                    

Tahta kapıyı yavaşça araladığımda yine bütün anılar beynime hücum etmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tahta kapıyı yavaşça araladığımda yine bütün anılar beynime hücum etmişti. Birkaç yıldır tek başıma yaşadığım bu minik ev, her seferinde beni üzüntüye boğabiliyordu. Tahtadan kapı ve zeminleri, tuğladan ve yarım yamalak boyanmış duvarları suratımı astırabiliyordu.

Ailem yıllar önce, ben daha dokuz yaşındayken, canice katledilmişti bu evde. Ben ise onları gizlice izlerken, sessizce ağlamıştım sadece. Daha sonra komşuların, akrabaların yanında yetişmiştim.Reşit olduğumda ise ilk işim evimize gelmekti.

Şimdi ise bir terzide yardımcı olarak çalışıyordum. Çok büyük bir miktar kazanamasam da yetiyordu işte. Kapıyı arkamdan kapatarak şöminenin yanına gittim. Aralık ayında burası çekilmez derecede soğuktu, maalesef. Bir iki odun attıktan sonra kibriti de aralarına bırakıverdim.

Radyoya yöneldim ardından. Eve geldiğimde saat geç oluyordu ve yatmadan önce biraz haber dinlemek iyi geliyordu. Bulduğum haber kanalıyla beraber tozlu kanepeye uzandım.

Birkaç -saçma diye tabir ettiğim- haberden sonra ilginç olarak nitelendirdiğim haberle gözlerimi büyüttüm.

"Evet sayın dinleyiciler, gelen acil bilgilere göre bu duyuruyu yapmalıyız. Tehdit derecesinde nitelendirebileceğimiz bu hastalık, ölümcül. Nedeni ve tedavisi bulunmuş değil fakat yaklaşık bu teşhisten yüz elli beş kişi hayata gözlerini yumarken binlerce kişi sağlık ocaklarında. Tedbirinizi almanızı öneriyor ve şimdi diğer habere geçiyoruz..."

Yutkunarak yerimde doğruldum. Yüz elli beş kişi... Bu berbattı. Gıcırdayan tahta merdivenlerden odama çıkarken titrediğimi hissettim. Hayır Yerim, sakin olmalısın. Sen hasta değilsin.

Odama girdiğimde, spikerin söyledikleri yankılanıyordu aklımda. Binlerce kişi sağlık ocaklarında... Gözlerimi kapatıp kendimi yatağıma bıraktım. Annem canlandı gözlerimin önünde. Kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu,acımasızca.

Zaten gerçek annem değildi. Gerçek annem beni babamla bırakmıştı, daha ben üç aylıkken. Gerçek anne sütünden mahrum büyümüştüm anlayacağınız. Babama da pek güvenmezdim, kendisi ajandı. Başka devletlere sızdırırdı ülkenin sırlarını. Bir de bir üvey kardeşim vardı. Daha üç yaşındayken, hepsi canice biçilmişti.

Hepsi babamın başımıza açtığı şeyler yüzünden olmuştu. Üvey annem, önümdeydi. Bir şeyler geveledi.Ağzını okudum. "Sen hastasın, Yerim." Başımı iki yana salladım. "Değilim!" diye bağırdım. Kendi kendime psikolojimi bozuyordum. Bir haber beni bu kadar mı etkisi altına alabilirdi?

Sadece bir haber değil, Yerim. İnsanlar ölüyor, Yerim. Yataktan hışımla doğrulup minik aynamın yanına gittim. Ah, Yerim. O kırmızı sıvı, burnumdan aşağı süzülüyordu. Hayır, Yerim. Sen hasta değilsin.

Umarım ilginizi çekmiştir.
1967 yılında geçiyor hikayemiz. Ona göre canlandırın aklınızda:)
Ve bu kitabı birine ithaf etmek istiyorum<3
Sevgili, _Yerikitty_ hep yanımda olup kitaplarımı desteklediğin için sana minnettarım. Umarım ki sevdiğin bir kitap olur.

Sizleri seviyorum💘

sickness||jungriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin