Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
sen özelsin, sen diğerlerinin yapamadıklarını yapabilirsin.
Sallanan bedenim ağrıyla beraber bütünleşmiş beynimi kemiriyordu. Gözlerimi zorla açtığımda kendimi arabanın arka kısmında uzanmış olarak bulmak, ürkütücüydü. Zorla kaldırdığım kafamı ön tarafa çevirdim.
Yoongi arabayı sürüyordu ve Seungwan, kafası yana düşmüş bir şekilde öylece duruyordu. Derin bir nefes alıp ellerimi Seungwan'ın boynuna yönelttim. Soğuk boğazı ellerimle buluştuğunda gözümden akan yaşlar dışarıdaki fırtınadan farksızdı.
Nabzı atmıyordu. Gözlerimden akan yaşları umursamayarak Yoongi'ye döndüm. Yüzü solgundu ve yola odaklanmıştı. Arabanın silecekleri bir o tarafa bir bu tarafa giderken gözlerimi yola diktim.
"Neden yaptınız bunu?" dedim isteksizce. Yutkunarak aynaları kontrol etti. Oysa Seungwan'la aralarında bir şey olduğunu düşünmüştüm ama emirler. Emirlere uymazsanız boğazınız kesilir ve kimsenin umurunda olmazdınız.
"Onun varlığı hepimiz için bir tehditti." Dedi derin bir nefes alarak. Mantıklı gelmiyordu. Tamam çok önemli bir ailenin çocuğuydu ama akıl sağlını kaybetmiş bir kız ne yapabilirdi onlara?
"Anlamıyorum, nasıl?" Boğazımda duran yumru her şeyi açıklıyordu. Hayatım son üç günde yerle bir olmuştu ve daha nereye varacaktık merak ediyordum. Yoongi aynadan bana baktı.
"Seungwan her şeyin farkında olsaydı, başkanın yerinde olması gerekiyordu." Büyüyen irislerim titreyerek öylece duran Seungwan'ı süzdü. Hiçbir şeyden haberim yoktu.
Yutkundum,"Ama o akıl hastasıydı ve... bir şey yapamazdı." Yoongi başını iki yana salladı. Yarım bir sırıtışla aynadan gözlerimin içine baktı. "Sen vardın. Ona doğru yolu gösterirdin ve plan yaparak bizi yoketmeye çalışırdınız."
Sinirle kaşlarımı çattım. "Eğer benim yüzümden ona bunu yaptıysanız, sizi mahvederim." Tehditti,apaçık. Sırıtarak cevap verdi sözlerime.
"Kusura bakmayın prensesim. Ben sizin lafınızdan hiç çıkmam. Şimdilik beni maruz görün ama Seungwan sizin için bir tehditti."
Dalga geçtiğini düşünüp ona cevap vermek yerine cama çarpan yağmur damlalarını izledim. O ise öksürerek ilgiyi onda toplamaya çalıştı. "Ben ciddiyim..." lafını bölen ses telsizden gelen cızırtılardan ibaretti.
"Yoongi,beni duyuyor musun?"
Kalın bir adam sesiydi bu. Kaşlarımı çatarak konuşmayı dinlemeye koyuldum. "Evet efendim, sorun nedir?" Yoongi ağaçların arasından dar bir yola girdi. "Jungkook hastalanmış ve bunu Yerim'in yaptığını söylüyor." Dedi telaşla.
Yoongi sert bir şekilde bana baktı. "Ne yapmam gerek?" Sesi gerginleşmişti bir anda. "Onu buraya getir. Ona başkanın mesajı ise şöyle; pişman olacak."
Büyük bir hayal kırıklığı. Jungkook'a güvenerek bu işe girişmiştim ama şimdi... bu bir tehditti. Yoongi ani bir kararla ormanın içine doğru sürmeye başladı. Aşırı hızlı gittiğinden dolayı kalbim zangırdıyordu. Yine ani bir hareketle arabayı durdurdu.
Kapıyı açtığında içeri giren soğuk hava ve yağmurla suratımı buruşturdum. O ise diğer kapıdan Seungwan'ı kavrayıp aşağı indirdi. Koltuk tamamen kan olmuştu. Ne yapacağını çok merak ediyordum.
Suratı asık bir şekilde onu izlemeye koyuldum. Eline aldığı bir şişedeki sıvıyı Seungwan'ın üzerine dökmeye başladı. Onu yakacaktı. Oh,hayır. Hemen arabadan inip yanına gittim. Soğuktan titriyordum ve şu an hiç umurumda değildi. Yoongi'nin elindeki şişeyi hırsla çektim. O ise sinirle bana baktı. "Bunu yapamazsın, o böyle uğurlanmayı haketmiyor." Sesim karanlık ormanda yankılanmıştı.
Elimde duran şişeye göz gezdirirken Yoongi aniden kavradığı şişeyi ağzıma götürmüştü. Debelenip yutmamaya çalışsam da yapamıyordum ve midemin benzinle dolduğunu hissediyordum. Yoongi'nin gözleri dönmüş bir şekilde şişeyi ve ağzımı tuttuğu eline kafa atarak kurtuldum.
Ölecektim. Kendimi kusturmak için elimi ağzıma yöneltsem de Yoongi sinirle bir tokat geçirdi yanağıma. Geriye doğru sendeleyerek ona baktım, korkusuzca. Elimi yumruk yapıp çenesine sert bir darbe indirdim. "Senden nefret ediyorum!" Bütün orman sesimi duymuş olmalıydı.
Ama içimdeki öfke hâlâ dinmemişti. Sinirle nefes alarak gözlerimi, çenesini düzeltmeye çalışan Yoongi'ye çevirdim. "Sen bittin." Boğazımı temizleyerek üstüne yürüdüm. Yakasından tutup kendime çektim onu.
"Bunu yapmayacaktın." Sesimdeki karanlık onu birazdan öldürebilirdi. O ise sırıtarak kollarımı tutup ittirdi. Bu son damlaydı. Ciddi anlamda ne yapacağımı bilmiyordum ama onu öldürmeliydim. Ruhunun gidişini görmeliydim işte.
Bana doğru hızla geldiğini görünce ellerimi onun yüz hizasına yönlendirdim. Gözlerimi kapatarak alacağım darbeyi bekledim. Ama darbe gelmedi. Gelen şey Yoongi'nin çığlığıydı. Gözlerimi açtığımda elimden çıkan ateşle beraber Yoongi'nin yandığını görebiliyordum.
Gözlerimi kapatıp ellerimi indirdim. Nasıl olabilirdi bu? Şu an bir rüyada mıydım? Tekrar gözlerimi açtığımda hâlâ yanıyordu ve içimdeki hiçbir istek ona yardım etmek istemiyordu. Yandı acıyla. Geceye bir duman bıraktı.
Kül oldu. Ve benim canım hiç yanmadı. Ben normal değildim.
Ben sadece bir meteor değildim. Ben özeldim ve onları cezalandırabilirdim. Ben tanrı değildim belki ama
tanrının bana bahşettiği yeteneğe sahip bir güneştim.
❦
İşler çok farklı bir boyut kazanıyor! Hazır mısınız bakalım kaosa? Sizleri seviyorum 💘