Remus Lupin içeri girdiğinde böyle bir görüntüyle karşılaşacağını hiç düşünmemişti. Salonun zemini kırık camlarla doluydu, mobilyalar ise hareketlenip yerlerinden ilerlemiş, birkaç sandalye de devrilmişti. Salonda tek temiz ve güvenli gibi duran ufak yerde ise çökmüş iki kişi vardı. Sirius Orion Black ve onun göğsüne yaslanmış vaziyette ağlamakta olan Today Poison. Sirius'un eli, Today'in elektriklenmiş gibi görünen sarı saçlarını okşarken dudakları hareket ederek Today'e bir şeyler fısıldıyordu. Today Poison ise gözyaşlarının arasında derin nefesler alıp, titriyordu. Bu merak uyandıran görüntünün nasıl ortaya çıktığını Remus Lupin, yaklaşık bir saat sonra dostu Sirius Black ile konuştuğunda öğrenecekti.
August Poison, Sirius'un yoğun ısrarlarına daha fazla kulak tıkayamamış ve Today'i aynı hafta içinde ikinci kez Grimmauld Meydanına getirmişti. Sirius bunun için fazlasıyla minnettardı. August yaklaşık on beş dakika kardeşinin yanında durduktan sonra ayağa kalkmış ve gitmek için yönelmişti. Peşinden kalkan Today "Gidiyor muyuz? Daha yeni geldik?" diye sormuştu.
"Ben gidiyorum ve sen burada kalıyorsun."demişti August kardeşine.
Today kaşlarını çatmış ve çoktan unuttuğu Sirius'a kaçamak bir bakış attıktan sonra tekrar konuşmaya başlamıştı."Bilmediğim bir yerde neden tek başıma kalıyorum ki?"
"Tek değilsin, Sirius burada." diye açıklamıştı August. Today ise Sirius'un kalbini sızlatacak bir biçimde cevap vermişti. "Yani? Onu tanımıyorum ki."
August, Sirius'un düşen ama saniyesinde toparlamayı başardığı yüzüne hüzünlü bir biçimde bakmış ve ardından Today'i ikna edecek bir ses tonuyla konuşmaya özen göstererek "Bakmam gereken birkaç hastam var. En fazla üç saat sürer, zaten sonrasında buraya geri gelmem gerekiyor."
Sarışın cadı bir süre dudak bükerek abisine bakmıştı. Halinden memnun olmayan bir tavırla kafasını sallayarak onaylamış ve kalktığı sandalyeye geri oturmuştu. Today çenesini mutsuz bir biçimde eline yaslayarak gözlerini salonda gezdirirken, Sirius gitmekte olan August'u geçirmek için salondan çıkmıştı.
"Pek memnun olmadı." diye başladığı konuşma August'un "Merak etme, seni geçen sefer hatırladı. Bu defa da hatırlayacaktır."demesiyle kesilmişti. "Ben gelene kadar evi yıkmasına izin verme yeter."
"Tamam, dikkat ederim." diye mırıldanmıştı Sirius. Bu ona eskiden Harry'e veya Jason ile Catherine'e bakıcılık yaptığı zamanları anımsattı. Tabi o zamanlar pek dikkatli olması gerekmezdi çünkü çoğunlukla Today yanındaydı. Sirius bir nevi yine bakıcılık yapacaktı ama bu zamana kadar ilgilendiği kimse hem onu bu kadar mutlu etmemiş hem de bu kadar kalbini acıtmamıştı. Derin soluk alıp, yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti. Today onu yine hatırlayacaktı. Hatırlamalıydı.
Today hala olduğu yerde oturuyordu, ellerini masadan çekmiş ve sandalyeye yaslanmıştı. Sirius da kendi sandalyesine oturmuş ve sessizce ona bakmaya başlamıştı. Birkaç dakika konuşmadan birbirlerine bakıp durmuşlardı, bu Sirius'u epey zorluyordu. Bu sessizlik sanki on dört sene önceki cadılar bayramının somutlaşmış haliydi. Birbirlerinden koptukları günün, dostlarını kaybettikleri günün, Today'in Sirius'un varlığını unuttuğu günün nefes alan haliydi bu sessizlik. Sirius bu düşünce derin bir nefes alıp vermişti. Today ona bakmayı bir süre daha sürdürdükten sonra dudaklarını aralamış ve ikisini de yıkacak felaketten önce mutluluk veren tatlı bir sohbeti başlatmıştı. "Seni tanıyor muyum?"
Sirius gülümsedi. Bu acı taşıyan bir gülümsemeydi. Neredeyse evleneceğin adamdım demek yerine bir yutkunmanın ardından "Evet, Hogwarts'ta aynı dönemde okuduk." demekle yetinmişti.
O felaket gece olmasaydı gerçekten evli olabilecekleri düşüncesi ile kalbinin büzüştüğünü hissetti. Yaklaşık o geceden bir iki hafta önce, Today'e bir konuşma esnasında gündelik bir şeyden bahsedermiş gibi sormuştu. Beraber eve yürüyorlardı, hava rüzgarlıydı. Today'in sarı örgüsünde kurtulan saçlar yüzüne çarparak sallanıyordu, Sirius'un siyah saçları ise alnına vurup duruyordu. Sokakta yanlarından geçen bir kediye uzanmayı deneyen Today'i izlediğini, sarışın cadı kedinin kafasını okşarken "Bunu benim önümde yapmak zorunda mısın?" diye yakındığını hatırlıyordu. Today gülmüş ve "Kıskanma Sirius, sen benim her zaman en sevdiğim hayvan olarak kalacaksın." demişti. Kedi sıkılıp yoluna devam etmeye karar verince Today üzerine bulaşan tüyleri silkelerken, Sirius "Sence artık belgelenme vaktimiz gelmedi mi?" diye sormuştu. "Belgelenme mi?" demişti Today kaşlarını çatarak. Sirius başıyla onaylandıktan sonra "Bana evlenme teklifi mi ediyorsun?" diye sormuştu genç cadı. Sirius saçlarını geriye itip, görüşünü açtıktan sonra "Evet, ediyorum." demişti. Today minik bir kahkaha atmış ve "Böyle tanımladığını ilk kez duyuyorum." demişti. Ardından kafasını hafif yana yatırarak Sirius'a bakmış ve sırıtmıştı. "Tamam.Bir ara belgeleniriz, sen bir pire ilacı alınca mesela." Sirius kolunu Today'in omzuna attıp gülmüştü. "Pirelerim o kadar çok değil." diyerek itiraz etmişti. "Seninle evlenmeyi kabul ettim, pirelerinle değil." Eve vardıklarında Sirius Patiayak'ken daha temiz olacağına söz vermiş ve Today'den bir öpücük kapmayı başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK POISON //Sirius Black// AU
FanfictionSirius Black ve Today Poison İki safkan, İki asi, İki arkadaş, İki aşık. Bu onların hikayesi... Tüm hakları Sirius Black'in asaletinde saklıdır.