Today Poison asabi bir tavırla sandalyesinde oturuyor ve uzun, siyah saçlı bir adamla konuşmakta olan abisine bakıyordu. Abisi ani bir kararla Today'in St. Mungo'daki koğuşunda olan birkaç parça eşyayı toplamış ve Today'i bu büyük, kasvetli eve getirmişti. Sarışın cadı abisinin bir şeyden endişe duyduğunun farkındaydı ama ne olduğunu tam olarak kestirmesi yarım yamalak anıları ile oldukça güçtü. Abisine neden kendisini buraya getirdiğini sormayı istiyordu.
Fakat o hem siyah saçlı adam ile konuşmakla meşguldu hem de ne yazık ki Today abisinin ismini o an hatırlayamıyordu. Canı sıkkın bir şekilde iç çekti. Bunun olmasından o kadar çok nefret ediyordu ki. Kendisini aptal gibi hissediyordu. Yeşil gözlerini kapının eşiğinde konuşan iki adamdan çekti. Siyah saçlı adamı tanımıyordu. En azından zihni ona yabancıydı. O eve geldiğinde şömineyi temizlemekte olan yabancının yüzünde oluşan ifadeyi düşündü Today. Adam onu görünce mutlu olmuştu. Gri gözleri ona sıcacık bakmıştı. Today içinde kimliksiz bir duygunun dolaştığını hissetmişti. Adamı tanıyor olmalıydı. Saçlarının alnına düşüşünde bile tanıdık bir şey saklıydı sanki.
Ama Today bu eski oymalı sandalyeye oturduğundan beri beynini zorlamıştı. Adamı hiçbir şekilde hatırlamıyordu. Yabancı veya en iyi ihtimalle daha önceden gördüğü biriydi sadece. Fakat Today zekiydi, hatıralarının yokluğu onu saflaştırmamıştı. Bedeninde, kalbinde gezinen o his öylesine olamazdı.
Sarışın cadı yara izinin mühürlendiği eliyle şakaklarını ovdu rahatsızca. Düşünmek onu delirtecekti. Abisi ve sözde yabancı olan adam onun yanına geri döndüklerinde Today elini başından çekip onlara baktı. Yabancı adamın yüzünde saklamaya çalıştığı tuhaf bir mutluluk vardı. Today kaşlarını çattı ama nedense adamı mutlu görmek onu sevindirmişti. Yabancı onu izlerken, abisi ona bazı güvenlik sorunları sebebiyle bir süre bu kasvetli evde kalması gerektiğini anlatıyordu. Today söz konusu olan güvenlik sorununun ne olduğunu hakkında hiçbir fikre sahip değildi. Fakat olanları August'tan dinleyen Sirius er ya da geç bunun olacağını biliyordu. O ölüm yiyen geri geldiğinden beri yaşanacak olanları büyük ölçüde tahmin etmişti. İlginç bir biçimde Sirius Black'in tahminleri bu sefer doğru çıkmıştı.
Today Poison, bir süre Grimmauld Meydanı'nda Sirius ile birlikte, dış dünyadan uzak bir vaziyette kalacaktı. Bunun sebebi ise o sabah Gildeory Lockhart' ın suratını yapıştırıp dışarıyı izlediği pencereden birini görmesiydi.
Lockhart her zamanki gibi odasından çıkmış, imzalayabileceği bir şeyler aramakla meşguldu. Şifacılar bunun, hafızasının yavaş yavaş yerine geldiği için olan bir şey olduğunu düşünüyorlardı. Lockhart Gelecek Postası'nın eski, okunmuş bir sayısını bulduktan sonra odasına geri dönmek için hareketlenmişti fakat genellikle kapalı olan pencerelerden birinin açık olduğunu fark etmiş ve dışarıyı izlemek için yaklaşmıştı. Yolda ilerleyen büyücüleri ve cadıları bir süre izleyen Lockhart, hastanenin karşı duvarında siyah cübbesi ile ona bakan cadıyı görünce gözlerini kısarak bakmıştı. Cadının siyah kukelatısından taşan sarı saçlarını tanıyınca "Günaydın, Miss Poison!" diye bağırmıştı dışarıya doğru.
Cadı onun bağırışı ile hareketlenerek gözden kaybolurken görevli olan şifacılar Lockhart'ın yanına gelmişlerdi. August Poison'ın kızı Catherine Poison da onlardan biriydi. Pencereden dışarıya neşeyle bakmaya devam eden Lockhart'a tatlılıkla "Kime sesleniyorsunuz?" diye sordu.
Lockhart "Miss Poison'a ama gitti hemen!" dedi. "Ona imzamı vermek istiyordum."
Catherine aile mirası olan yeşil gözleri hasta adama dikti. "Miss Poison mı? Today'den mi bahsediyorsun?"
Lockhart kendisine diğer şifacı tarafından uzatılan parşömenleri alırken "Evet. Bir dakika, o neden dışarıya çıkabiliyor? Bana buradan çıkmaya çalışsam kızıyorsunuz!" diye sitem etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK POISON //Sirius Black// AU
FanfictionSirius Black ve Today Poison İki safkan, İki asi, İki arkadaş, İki aşık. Bu onların hikayesi... Tüm hakları Sirius Black'in asaletinde saklıdır.