Yedinci sınıfın son haftasıydı ve hava gece olmasına rağmen sıcaktı. Sirius Black, Astronomi Kulesi'ne geldiğinde soluklanarak sıcak havanın yorgunluğunu üzerinden atmaya çalıştı. Küçük adımlar ile kulenin ucunda oturan ve bakışlarını gökyüzüne dikmiş olan cadının yanına ilerledi. "Son defa ceza almaya mı çalışıyorsun?"
Today Poison gülümseyerek başını tepesinde dikilen büyücüye çevirdi. "Hayır, o işi sana bıraktım."
Sirius gülerek yere, Today'in yanına çöktü. Sarışın cadı "Yine haritadan beni mi izliyordun ?" diye sordu Sirius'un buraya gelmesini yorumlayarak.
Sirius Black kafasını iki yana salladı. Siyah saçları alnına döküldü. "Hayır, James Lily'i izlerken seni gördüm." Gri gözleri Today'in yüzünde dolaştı. "Niye buradasın?"
Today kafasını sakince Sirius'un omzuna yasladı. "Astronomi Kulesi'ne gelmek gibi bir planım yoktu." diyerek konuşmaya başladı. "Ama sonra bir anda bir hafta sonra her şeyin değişeceği gerçeği ile yüzleştim. Ve bu sanırım beni korkuttu."
Sirius "Her şey değişmeyecek." diyerek fikrini belirtti. "Sadece artık öğrenci olmayacağız."
"Bu ne demek biliyor musun?" diye sordu Today Sirius'a kendisi cevabını bilmesine rağmen.
Sirius gözlerini Today'den çekerek yıldızların boyadığı gökyüzüne çevirdi. "Artık gerçekten savaşın içinde olacağız." Bu cümleyi söylerken aklı istemsizce küçük kardeşi Regulus'a kaydı. Sirius'un gelecek için pek korkusu olduğu söylenemezdi. Doğru olanı yapmayı sürdürmeyi, dostları ile hayatına devam etmeyi planlıyordu. Voldemort'un etrafını saran ölüm yiyenlerin çoğuyla aynı soyu paylaşması onu hep sinirlendirse de bu kişilerden herhangi birinin karşısına çıkma ihtimaline dair bir endişesi yoktu. Ama Regulus ne olursa olsun farklıydı ve Sirius küçük kardeşi ile yüz yüze gelmeyi tercih etmezdi.
Sirius'un kendi hayatı için beslemediği tedirginlik, yanındaki cadı için geçerli değildi. Sirius her zaman yanında olacağına söz verdiği Today'in zarar görmesinden korkuyordu. Bunu ona hiç söylememişti. Sonuçta cesur olan oydu. Ama sarışın cadının ikiz kardeşi onu bekleyen tehditlerden sadece biriydi. Sirius Black, gözlerini yine Today'e çevirirken öyle bir günün hiç gelmemesini umdu. Hayatın planlarının kendisinden çok farklı olduğunu öğrenmesi için birkaç yıl beklemesi gereken Sirius havayı değiştirmek için "Hogwarts'ı özleyeceğim." dedi.
"Ben de." dedi Today. "Yedi yıl, böyle bir yer için yeterli değil."
Sirius gülümsedi. "Belki buraya geri dönersin."
Today yüzünü ona çevirdi. "Nasıl?"
Sirius düşünüyormuş gibi yaptı. "Profesör olabilirsin."
Today memnun bir biçimde gülerek "Hayır." dedi. "Öğretmenlik bana göre değil."
"Cincüceler öyle mi?" diye sordu Sirius, Today'in gelecek için hedeflediği kariyeri düşünerek.
"Evet, öyleler." diyerek onayladı Today.
Sirius kolunu Today'in omzuna dolarken samimiyetle "Geleceğin aşırı kötü olacağını sanmıyorum ama bu zamanları cidden özleyeceğim." dedi.
Today gülümsedi. "Profesör olması gereken sensin."
Sirius muzip bir sırıtma ile "Mcgonagall emekli olduğunda belki." dedi.
Today kafasını Sirius'un omzundan kaldırarak sevimli ve şaşkın bir şekilde ona baktı. "Mcgonagall işinde gözün olduğunu bilmiyordum."
Sirius ellerini havaya kaldırarak "Ben de öyle." dedi masumca. Bambaşka bir hayatta Sirius Black için bu olasılık belki gerçek olabilirdi ama başka bir hayat yoktu. Bundan habersiz olan ikili bastıramadıkları kahkahalarını serbest bırakırken yanlarına gelen Mrs. Norris ile sessizleştiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK POISON //Sirius Black// AU
FanfictionSirius Black ve Today Poison İki safkan, İki asi, İki arkadaş, İki aşık. Bu onların hikayesi... Tüm hakları Sirius Black'in asaletinde saklıdır.