Harry Potter, sihirle büyüyen papatyalarla kaplı mezara son defa baktı, güçlükle yerinden kalkarken tanımaya şansının olmadığı cadıya veda etti. Harry, kontrolsüz bir şekilde, hayatına dokunan, onu seven kişilerin hayaline daldı.
Annesi Lily, onu en çok sevenlerdendi, uğruna yaşamını feda etmiş, ölümünden sonra bile yaptığı büyüyle oğlunu korumaya devam etmişti. Babası James, kopyası olarak gezdiği büyücü, onu her şeyden daha çok sevmişti, onu ve Lily'i korumak için bir saniye bile tereddüte düşmemişti. Vaftiz babası Sirius ise yıllarca acıyla yaşamış, Harry ile geçirdiği her zamanı eşsiz kılmış, onunla bir baba gibi ilgilenmişti, öyle ki tıpkı babası gibi Sirius da hayata veda etmişti. Remus, Harry'e patronus yapmayı öğreten kurtadam, her zaman nezaketi ile yanında olmuş, Harry'i desteklemişti. Today, her şeyi ve herkesi unutan cadı kendisinkinden çok Sirius'un hayatına dokunmuştu ama Harry bazı şeyler farklı olsaydı bu cadının da yaşamında önemli bir yer tutacağına emindi. İçine saplanarak nefes aldığı acı verici kaderiyle bile Harry'i etkilemiş, onun bazı şeyleri daha yumuşak bakışla görmesini sağlamıştı. Şimdi ise Today ile beraber bütün bu yetişkinler sonsuzluğa karışmış, dünyayı terk etmişti.
Today, Harry'e bir noktada hep bütün onların nefes alan anısı gibi bakardı. Hiçbir şeyi net olarak hatırlamayan bir cadı için ironik olan bu tanım bir açıdan gayet yerindeydi. Today'in ruhuna kazınmış davranışlarında Sirius'u görmek hep mümkündü. Harry bunu savaştan sonra düzenli olarak yaptığı ziyaretler sırasında fark etmişti. St. Mungo'da yaşamak zorunda kalan bu cadı ile vaftiz babasıyla aynı özgüvene, inatçı tavırlara ve küçümsemeye sahip olduğunu Harry bir süre sonra anlamıştı. Hafızasının zayıflığına karşın çok zeki olan Today'in aptalca bir şey duyduğunda devirdiği yeşil gözleri, Sirius'un kimi zaman alaycılık ile parlayan gri gözlerine bir noktada benzerdi. Harry, ikisinin hayatına dair daha fazla şey bilmeyi çok isterdi.
Mezardan uzaklaştı. Uzakta kendisini bekleyen minik kalabalığa bir bakış attı. Bir sürü kızıl nokta ve aralarında göre çarpan koyu renkli bir kafa. Weasley'ler ve Hermione Granger onu bekliyordu. Harry onlara bakarken yitirdiği ailesine karşın hala bir ailesi olduğunu bir kez daha anladı. Ron ve Hermione el ele en yakın arkadaşlarını beklerken, annesinin yanında olan Ginny, Harry'in görüp görebileceğinden emin olmayarak teselli edici bir biçimde kırık bir tebessüm sundu. Harry onlara doğru ilerlemek için atıldı fakat omzunda hissettiği ağırlıkla arkasına döndü. Jason Poison ona bakıyordu.
"Merhaba." dedi Harry arkadaşına. Jason, Harry'in önyargılarını kırarak arkadaşlık kurduğu ilk ve tek Slytherin olmuştu. Bütün Poison ailesi gibi zehir yeşili gözleri taşıyan Jason "Merhaba."dedi."Konuşalım mı biraz?"
Harry başını olumlu bir biçimde sallarken sarışın çocuğun sadece birkaç yılda ne kadar çok değiştiğine bir kez daha şaşırdı. Hogwarts Savaşı, herkesi etkilemiş, değiştirmişti. Jason ise en belirgin, gözle görülür değişimleri yaşayanlardandı. Sol gözünden yanağına doğru uzanan derin yara izi, savaşın onda bıraktığı fiziki, somut bir izdi. Harry, bu izin çok ötesinde olanları ise birinci ağızdan, Jason'dan işitenlerdendi. Jason'a bu izi, babasının kardeşi, Azkaban'dan Voldemort tarafından çıkartılan June Poison armağan etmişti. Jason ise kendisine göre iyi bir yeğen olarak bu hediyeyi karşılıksız bırakmayı uygun görmemişti. "Lanetler sadece onlara ait değil." demişti Harry'e ve Today Poison'ın hayatını karartan cadının sonunu getiren kişi Jason olmuştu. Bu eylemi ise genç çocuğu tahmin ettiğinden daha fazla etkilemiş, bir yerde olgunlaştırmıştı. Bu, Jason'ın kendisinden beklemediği ama o an gereken bir eylemdi.
Poison ailesi darmadağın olmuş, ayrı trajedilerle yaşamış bir aileydi. August Poison, burada kurtulan ve bir hayat kazanmayı başaran tek kişi olmuştu. June Poison, karanlığı seçmiş ve başta ikizi olmak üzere birçok kişinin hayatını bu karanlığa hapis etmişti, sonunda ise bir zamanlar öldürmek için hamle yaptığı küçük çocuk tarafından yok edilmişti. Today Poison ise bir noktaya kadar mutlu yaşamıştı. Hayal edemeyeceği kadar güzel dostluklar edinmiş, asla pişman olmayacağı bir aşk yaşamıştı ama güzel günleri sadece bir gecede, birkaç saat içinde yok olarak onu kendi zihnine ve sihrine ölene kadar hapis etmişti. Hayatındaki her felaketin içinde dolanan sihir onu hayattan kopardığında ise Today Poison çoktan yaşama veda etmeye hazırdı. Aklı buna kör olsa da, kalbi sarışın cadının acılarına tutunmuş ve yalnızlığına ağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK POISON //Sirius Black// AU
FanfictionSirius Black ve Today Poison İki safkan, İki asi, İki arkadaş, İki aşık. Bu onların hikayesi... Tüm hakları Sirius Black'in asaletinde saklıdır.