Hareketlenmesine neden olan ışık olmuştu.
Gözlerini açmadı, hayır. Sadece çok yorgun hissediyordu. En ufak bir hareket, hatta göz kapaklarını açmak bile çok fazla enerji alıyor gibiydi. Hafifçe nefesini bıraktı, düşünüyordu.
Hatırladığı son şey her nedense bulanıktı. SM'in maçı kazandığını, bayıldığını, sağ tarafındaki berbat acıyı ve birinin muhtemelen onu kucağına aldığını hatırlıyordu. Ondan sonrası koca bir boşluktu.
Belki de bu yüzden iki dakikalık bir düşünmeden sonra bir gözünü tembelce açtı. Güneş yüzünden birkaç saniyeliğine gözünün önü karardı ancak tekrar görmeye başladığında beyaz perdeleri, duvarları ve yatak örtülerini fark ederek hastanede olduğunu anladı. Bu kolundaki iğneyi açıklıyordu. Alçıyı da.
Aniden oldukça rahatsız hissetti. Bir anlığına panik olduğunu hissetti. Nihayet odayı daha fazla incelemek için kafasını çevirdiğinde yatağın kenarına yaslanmış bir baş gördü. Görebildiği tek şey koyu kahverengi saç tutamlarıydı ama bu kim olduğunu anlamasına yetmişti.
Jongin yatağının yanındaki sandalyede oturmuş huzurla uyuyorken başı kollarının üzerindeydi. Erkek arkadaşının başını okşamak için alçıyla kısıtlanmamış olan işlevsel durumdaki elini kaldırırken dudaklarının kıvrıldığını hissetti.
Diğer her şey bulanık olsa da Jongin'in yaptığı şeyi unutmamıştı. Kaptanın maçı seçmek yerine onu seçtiği gerçeğini unutmamıştı. Topu aldığında iç sahadan sadece birkaç metre uzak oluşunu, sayı yapmak için sadece birkaç saniye uzaklıkta oluşunu unutmamıştı.
Kaskın altındaki gözlerinin nasıl büyüdüğünü, topu kenara atışını ve yere düştüğünde ona doğru hızla koşuşunu unutmamıştı.
Kyungsoo bir kez daha kendi kendine gülümsedi ve Jongin'in saçını hafifçe itti. Kaptanın derin bir uykuda olmadığını biliyordu ki bu da aniden yerinde sıçrayıp uykulu bakışlarını birkaç saniyeliğine etrafta dolandırdıktan Kyungsoo'nun yüzünde durduğunda kanıtlanmış oldu.
''Uyanmışsın.''
''Evet.'' Kyungsoo başını salladı. Erkek arkadaşının rahatlamayla nefesini dışarıya verip yatağın yakınına çektiği sandalyeye çökmesini ve iki eliyle sol elini kavrayışını izledi.
''Nasıl hissediyorsun?''
''Bok gibi.''
''O şerefsiz Song Mino'yu bulduğumda yemin ederim onu mahvedeceğim.''
''Sadece bir maçtı, Jongin...'' Kyungsoo gözlerini devirdi ve kendini yarı oturur pozisyona getirmek için hareketlendi. Daha sonra Jongin'e sert bir bakış attı. ''Zahmet olmazsa yardım eder misin?''
Genç olan bir kez daha yerinden fırladı. Kyungsoo bunun oldukça komik ve hoş olduğunu düşündü. Jongin onu yakından tutup yukarıya doğru çekerken Kyungsoo kendi kendine sırıtıyordu. Genç olan geri çekilmek üzereyken Kyungsoo parmaklarını tişörtüne doladı ve sol elindeki tüm gücü onu yakınında tutmak için kullandı. Genç olan karşı çıkacakmış gibi görünmediğinden çok zor olmamıştı.
Kyungsoo'nun çenesi Jongin'in omzunda ve Jongin'in de çenesi onun omzundayken tamamen sessizlik içerisinde durdular, ta ki Kyungsoo tişörtü tutan elini sıkılaştırıp nefesini dışarıya verene kadar.
''Teşekkürler.''
''Ne için?''
''Burada benimle kaldığın için. Benim...benim yüzümden maçı riske attığın için. Bana inandığın için.''
''Bunlar için bana teşekkür etmene gerek yok.'' Jongin geri çekildi, elini Kyungsoo'nun yanağına götürüp tenini hafifçe okşadı. ''Aksine, teşekkür etmesi gereken ben olmalıyım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Right
JugendliteraturHayatı basitti - ye, antrenman yap, uyu, kazan. Basit bir seçmenin her şeyi değiştireceğini kim bilebilirdi? ©jongnugget tarafından yazılmış, çeviri için izin alınmıştır.