Kai soyunma odasına girdiğinde Baekhyun'u baştan ayağa süzdü ve herhangi bir hasar görmediğinde onaylarcasına kafasını salladı.
''Güzel, hayattasın.''
''Neden? Olmamam mı gerekiyordu?'' Baekhyun önündeki dolaba eşyalarını atarken yüzünü buruşturdu, birkaç acırcasına bakış kazanmıştı.
''Eh, günlüğü olan sensin...'' Kai kaşlarını kaldırdı. ''Nerede?''
''Bilmiyorum. Muhtemelen kendini canlı canlı gömmeye falan çalışıyordur. Ama zamanında burada olur, merak etme.''
''İyi olur. Çünkü gelmeye zahmet etmediği için kaybedersek kıçını şaplaklarım.''
''Ah, sen ve kıçıyla olan planların...''
Kai uzanıp Baekhyun'un kafasına vururken tereddüt etmemişti bile, diğeriyse karşılığında küstahça güldü.
Fakat Kai'nin büyük olanın saçmalığı için zamanı yoktu. Maçın başlamasına bir saatten az bir zaman vardı ve Kyungsoo, Luhan ve Sehun hâlâ gelmemişti. Kaptan için bu oyunun şakası yoktu – kendisi takımın lideriydi, o kadar zamandır bu herifleri zorluyordu, onlarla çalışmış, antrenman yapmıştı. Hepsi de kazanma amacıylaydı.
Kimse gelmediği için kaybederlerse sorumluları muhtemelen çıplak elleriyle öldürürdü.
''Eee, Kyungsoo geldiğinde saklansam mı ki?'' diye sordu Chen yüzünde sinsi bir sırıtmayla soyunma odasının diğer tarafından. Kai'nin dudakları, bakışlarını Baekhyun'a çevirirken hafifçe kıvrılmıştı. ''Demek istediğim, o taraklarda bezi yoksa eğer bir erkekle yiyişmeye zorladığım için kendimi biraz kötü hissederim.''
Kısa olan omuzluklarını takarken kafasını kaldırıp yüksek sesle hahladı.
''Saklanmak mı? Kal daha iyi. Muhtemelen kurabiye falan getirir.''
''Kurabiye mi?''
''Evet, çünkü, bilirsin...minnettarlık?''
Chen Chanyeol ve Tao'yla kahkahaya boğulduğu an Kai'nin kaşları çatıldı. Omuzluklarının kayışları üzerinde kollarını çaprazlayarak Baekhyun'a döndü ve diğeri anında gülümsemeyi kesip numaradan bir ciddiyetle kafasını salladı.
''Zavallı çocuğa hayat iyi davranmamış. Yıllardır kimseyle oynaşmadı. Yani yaşayan bir canlıyı nihayet öpebildiği için çok mutlu olmalı, bilirsin, elma ya da bir başka şeyi değil...'' dedi Baekhyun. Kai'nin kaşları daha da çatılmıştı.
Doğru, Kyungsoo'nun dün akşamki öpücüğü pek de tecrübeli olmadığının ipucunu vermişti zaten fakat kötü değildi. Aslında Kai oldukça keyif almıştı. O baştan çıkarıcı dolgun dudakların kendi dudaklarının üzerinde olması felaket iyi hissettirmişti ve bir kez daha olmasında sakınca görmeyeceğinden emindi.
Fakat 24 saatten daha az bir süre içerisinde Jongin, Kyungsoo'yu öpme şansını sırf Chen bir aptal olduğu (sevdiği bir aptal) için elde edebildiğini ve Kyungsoo'nun kendi isteğiyle öpmediğini kendine bir kez daha hatırlatmak zorunda kaldı. Bunun bir oyun olduğunu da.
Bunun yanında, şu anda bir maçları vardı. CUBE geçen sene oldukça iyiydi ve Kai üniversite ligindeki ilk rakipleri oldukları gerçeği karşısında iki büklüm oluyordu. Bu hiç hoşuna gitmiyordu ve kafasını oyuna vermeliydi, Kyungsoo'ya değil.
Bu yüzden en yakın soyunma dolabına vurdu ve odadaki kahkaha ve kıkırtılara son verdi.
''Her neyse. Acele edin, maç birazdan başlayacak!''
-----------
''Neredeydin lan sen?!'' diye tısladı Baekhyun, Kyungsoo soyunma odasına adım atar atmaz. Zamanında varmak için koştuğundan dolayı nefes nefeseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Right
Fiksi RemajaHayatı basitti - ye, antrenman yap, uyu, kazan. Basit bir seçmenin her şeyi değiştireceğini kim bilebilirdi? ©jongnugget tarafından yazılmış, çeviri için izin alınmıştır.