Zil sesi, içindeki eşyalardan daha karanlık olan Borgin & Burkes'ün içinde çınladı. Ardından siyah pelerinli genç cadı içeriye adım attı.
Eldivenli elleri, pelerinin başlığını geri çekti ve altındaki siyah buklelerin omzularına dökülmesine izin verdi. Parmakları onların içinden bir kez geçti. Ardından okyanus mavisi gözlerini dükkanda gezdirdi.
Zil sesiyle birlikte Caractacus Burke'ün gelmesi gerekiyordu ancak hala ortada yoktu. Kaşlarını çattı, bekletilmekten hiç hoşlanmıyordu.
Sonunda arka odadan birisi çıktı. Etrafında döndü ve Burke'e çıkışmak için hazırlandı. Fakat gördüğü kişi, yaşlı ve çirkin Caractacus Burke'den çok farklıydı. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.
"Buyrun." hatırladığında daha güzel bir sesti. Ve gözleri, baktığı insanı büyülüyordu. O an olduğu gibi.
Bekledi ve sonunda gözlerini yakışıklı yüzünden çekip aldı. "Burke nerede?"
"İşi var, hanımefendi. Ben yardımcı olabilir miyim?"
Onun sesinden böyle bir hitabet duymak hoşuna gitmişti. Kırmızı dudakları kıvrıldı. "Bana adımla seslenebilirsin." ince parmakları tekrar saçlarından geçti.
"Isabella Ryle Smith."
Yeşil gözler öylece baktı ona. "Kim olduğunu biliyorum."
"Elbette." diye mırıldandı Isabella, "Tom Riddle. Kusursuz Slytherin."
Isabella'nın söyledikleri karşısında Tom hiç bir mimik oynatmamıştı. Kızın dalga geçmek için yapmadığının bilincindeydi. Kendinden iki sınıf büyük olan, Slytherin evinin baş belası ve buzullar kadar soğuk cadısını tanıyordu.
Isabella yavaş adımlarla dükkanda dolanmaya başladı.
Cam bir fanusta saklanan siyah güle baktı, etrafında döndü ve diğer tarafa yaklaştı. Bir çok karanlık nesne raflarda parıldarken başını eğdi. Aradığını bulamamış gibi geriye döndü. "İtiraf etmem gerek, seni burada görmeyi beklemiyordum."
Tom alayla güldü. Yakışıklı yüzü bununla daha çekici bir hal aldı.
Ne kadar çekici olduğunun farkında mı yoksa bu bilinmeyen tavırları sırf oyun olsun diye mi? diye düşündü Isabella onu izlerken.
"Neden? Çalışıyorum diye mi."
Isabella yüzünü buruşturdu. "Hayır, daha iyi yerlerde olursun sanıyordum." eliyle camdan dışarısını gösterdi. "Knockturn yolu hariç bir yerlerde."
"Halimden memnunum."
Isabella'nın kaşları bir kez daha havadaydı ancak bu sefer alaya sahipti. Omuzlarını sen bilirsin diyerek kıvırdı ve tezgaha yaklaştı.
"Caractacus'un benden istediği bir kaç şey vardı." elini pelerinin içine soktu ve iki tane bordo kadife kese çıkarttı. Keseleri tezgaha bıraktıktan sonra mavi gözlerini Tom'a çevirdi. "Bunları ona vermen yeterli, ne yapılacağını biliyor."
Tom Riddle, keselerden birisini eline aldı ve kaldırdı. Bağlı keseyi incelerken Isabella'da ona bakıyordu. Sonunda yeşil gözlerini ona çevirdi.
"Büyü kesesi." bir sorudan ziyade bir teyitti. Isabella yeniden gülümsedi. Kibir dolu gülümsemesi, yüzünde oldukça güzel görünüyordu.
"Bir Tılsım Ustasıyım."
Tom'un gözlerinde anlık bir ışıltı belirdi fakat Isabella ne olduğunu anlayamadan gitmişti.
"Oldukça iyi olmalısınız Miss Smith." keseyi bıraktı. "Mr Burke, sizinle iş yaptığına göre."
Gelen övgüde ziyade bizzat ondan gelen övgü, Isabella'nın kalbini hızlandırdı. Gururu onu çabucak sarmaladı. Bu övgü karşısında genç adama gülümsedi.
"En iyisiyim Mr Riddle."
Alçakgönüllü olmak hiç bir zaman ona göre olmamıştı ve olmayacaktı. Gelen övgülere kucak açar, eleştirelere sert bir şekilde karşılık verirdi.
Tom'dan bu sefer gerçek, içten bir gülümseme almıştı. Kazandığı zafere içten içe gülümsedi Isabella.
Ardından pelerinin şapkasına uzandı. Onu yeniden gece siyahı saçlarının üstüne çekti, güzel bukleler arkasında kayboldu. Isabella şimdi gölgelere karışabilecek bir şekildeydi.
"Bunu ona iletebileceğine göre daha fazla oyalanmadan eve gitsem iyi olur."
"Merak etmeyin. Mr Burke, sizden bir teslimat bekliyordu zaten."
"Güzel." diye mırıldandı ve sonra başlığı biraz geri çekerek doğrudan gözlerine baktı. "Aslında, Burke seni bu konuda uyardı mı bilmiyorum ama," başını sallayıp iç geçirdi. "halam, Herpizah Smith buraya gelirse, asla benim gelip gittiğimi söylemezsen sevinirim."
Söylediğine şaşırmadığı için, Burke'ün onu uyardığını anladı Isabella. Rahat bir nefes aldı, yeniden başlığını düzeltmeye döndüğünde Tom "Neden bilmesini istemiyorsun?"
Bedeni dondu kaldı. Kimse ona bir şeyleri neden yaptığını sormazdı. Soramazdı. Fakat Tom başkaydı. Sesine gizlediği emir tonuyla bunun cevaplanmayacak bir soru olmadığı aşikardı.
"Halamın saçma kuralları mevcut. Uymaktan hoşlanmıyorum." Bütün ailesi Hufflepuff olan ama o bizzat annesine benzeyerek Slytherin olan Isabella, onlarla birlikte yaşamaktan hiç hoşlanmıyordu.
Onların saçma kurallarından, gereksiz aile toplantılarından ve boş aile yaşamlarından haz etmiyordu. Üstüne üstün, kan haini diye adlandırdıkları bir çok aile ile görüşmeleri ve Isabella'yı da buna alet etmeleri işi daha da zora sokuyordu.
"Kan hainleri." diye mırıldandı kendi kendine. Sonra nerede olduğunu hatırladı. İrkilip, gözlerini tezgahın arkasında duran Tom'a çevirdi.
Onu duyup duymadığını gösteren bir ifadesi yine yoktu ancak yeşil gözlerinde tatmin olmuş bir ifade vardı.
"Merak etme, sırrın benimle güvende." dudaklarından ismi döküldü. "Isabella."
Sesinin tınısı, bütün bedenine yayıldı. Sevmediği ismi o an kulağına öyle güzel geldi ki! Şaşkındı. Birisinin adını böyle güzel söyleyebileceğini bilmiyordu bile.
Ritmi değişen kalbini görmezden geldi, başlığını düzeltirken gülümsedi.
"Teşekkürler, Tom." ardından dik ama sessiz adımlarıyla, dışarı çıktı.
Okyanus mavisi gözler, son kez baktı ormanın en derin yerinin yeşilliğine ev sahipliği yapan gözlere ve ardından Knockturn'un karanlık sokaklarına karıştı.
~~~
Hepinize merhaba!
Dayanamadım ve bir başka hikayeye başladım. Bir Tom Riddle hikayesine.
Aslında aklımdaydı ama bu kadar hikaye arasında yazıp yazmamakta tereddütteydim. Fakat şöyle düşündüm. Bütün bölümler birbiri ile bağlantılı olmayacak, belirli tarihleri belirli olayları içerecek bir hikaye olacak. Hem böyle Isabella & Tom'un hikayesini öğreniriz, hem de Slytherin Prensesi'nde olan boşlukları doldururuz dedim.
Bölümler bu şekilde kısa kısa olacak, böylece daha sık gelecek.
Umarım beğenmişsinizdir.
Yeni bölümde görüşmek üzere.
Sevgilerimle,
Mells.

YOU ARE READING
The Ocean And The Forest
FanfictionMavi yükseliyor, yeşil yayılıyordu. Gökyüzü kararıyor, yeryüzü sallanıyordu. Okyanus taşıyor, orman yanıyordu. Ve Isabella taht yolunda yürüyor, Tom gücüne güç katıyordu. Onlar bir bütün değillerdi. Onlar bir bütün olmaktan çok uzaktaydılar. Ancak y...