8. Bölüm|İki Beden Bir Ruh

49 5 29
                                    

Bu bölümü bilerek kısa yaptım. Sonraki bölüm emin olun çok daha uzun olacak. İyi okumalar, sizi seviyorum :))
.

Akın'ın geldiğini gördüğümde içim büyük bir coşkuyla dolmuştu. Bana yavaş yavaş yaklaşıyor, ne diyeceğini bilmiyordu.

"Hadi gidelim bir kafeye. Bir şeyler içeriz"
"Olur" diyerek gülümsemiş, kalabalık bir sokakta yürümeye başlamıştık. Sokağın bir başında gülen sevgilililer, bir diğer yanda sohbet ederek yürüyen arkadaşlar, bir yanda ise telefonuna bakarak yolunu bulmaya çalışan insanlar vardı...

Sadece yürüyorduk, arada birbirimize bakıp gülümsüyor sonra tekrar yürümeye koyuluyorduk...

"Annem, babam ve beni küçükken bırakıp gitmiş" diye söze başladığında ne diyeceğimi bilemez bir şekilde yüzüne bakmış, kalbim göğüs kafesimden çıkacakmışcasına atıyordu.

" Babam zaten ben küçükken de iyi değildi. Bir köşede içip içip eve gelir sonra da annemi döverdi. Annem gittiğinde babam hala aynısını yapıyordu. Tek değişen şey üzerinde şiddet uygulanan kişi annem değil ben olmuştum."

Duyduklarımla birlikte ağzım bir karış açılmıştı. Nedensizce ağlamak  istiyordum...

Dışarıdan hep güçlü dururdu. Hiçbir şeyi takmayan, yakışıklı olduğu için her kıza yüz veren acımasız ama bir o kadar da tatlı birisine benziyordu.

"Ama tabi ki hiç takmadım" diyerek şakaya vurduğunda hem gülmüş hem de gözümden bir yaş gelmişti. Görmemesi için hızlıca gözyaşımı silmiş, saçımla yüzümü örtmeye çalışmıştım.

"Devamını anlatmayacak mısın?" diye sorduğumda gerçekten de merak ediyorum.

"İleride öğrenirsin işte boşver. Hadi girelim şu kafeye" diyerek geçiştirmiş ve beni sinir etmişti. Saatlerce sohbet etmiştik. Bazı şeylere o kadar çok gülüyorduk ki artık gözlerimizden yaşlar süzülüyordu. Game of thrones'un, la casa de papel'in, friends'in, okulun, öğretmenlerin, sınavların, oyuncuların kısacası her şeyin sohbetini yapmıştık. Konudan konuya atlıyor birbirimize komik anılarımızı anlatıyorduk. Daha doğrusu o anlatıyor, ben dinliyordum. Kafeden çıktığımızda yavaş adımlarla ıssız sokaklarda yürümeye başlamıştık. Niyahet evimin önüne gelmiş, içeri girmek üzere vedalaşacaktım...

"Seni seviyorum"

Dediği şeyle şok olmuş, ne diyeceğimi bilemiyordum. Sadece yüzüne bakmakla yetiyordum...

"Bu sefer farklı. Sana, diğer kızlara baktığım gibi bakmıyorum. Seninle eğleniyorum, gülüyorum. Daha doğrusu gülebiliyorum..."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ona inanmak ve onunla olmak istiyordum...

Yavaşça üzerime eğilmeye başladığında kalbim durmak üzereydi. Dudaklarımı zoraki bir şekilde aralamış, onunkilerle buluşturmuştum. Sokağın ortasında 2 beden, 1 ruh vardı. Birbirimizi öptükçe ruhlarımız birleşiyor, vücutlarımız ortak bir bedende buluşuyordu...

O anın hiç bitmesini istemiyordum...

isimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin