Dersler nihayetinde bitmiş, eve gitmek üzere çantamı hazırlamaya koyulmuştum. Kafam dağınıktı. "Heeey sana diyoruz" diyen Ece'nin sesini duyduğumda kendime gelebilmiştim.
"İkidir sana sesleniyoruz, daldın gittin uzaklara" diye sitem eden Ezel'i umursamamış, kalemlerimi gelişigüzel çantama atmıştım. 'Noldu?' dercesine bakıyordum.
Ece "Bir şey yok sadece bu akşam bir şeyler içmeye çıkalım mı?" dediğinde istemsizce duygulanmıştım. Eskiden geceleri arkadaşlarıyla eğlenmek için dışarı çıkanları gördüğümde çok kıskanırdım, özenirdim. Şimdi ilk defa bu teklif önüme sunulmuştu. Tabii ki evet diyecektim! Heyacanlanlı bir şekilde başımı evet anlamında salladığımda Ezel ve Ece mutlu olmuş gözüküyordu.Onlar yavaş yavaş otobüse yönelirken ben de ters yöne dönmüş, evimin yolunu tutmaya başlamıştım. Yine düşüncelerimle baş başa kalmıştım. Neden mutlu olamıyordum? Tam mutlu olacağım sırada neden moralimi bozan şeyler olmak zorundaydı? Doğrusu ismisizin benim gibi her kıza yüz verdiğini öğrenmek canımı yakmıştı. Bir an salak gibi özel olduğumu falan düşünmüştüm.
Çıkmaz bir sokağın içindeydim ve birilerinin beni bulmasını istiyordum. Sanki biraz daha olduğum yerde kalsam nutkum tutulacak, nefessiz kaldığım için ölecektim.
"Hey Eylül" diye arkamdan boğuk sesler geliyordu. Düşüncelerimden tamamen uzaklaşmış, hızlıca arkamı dönmüştüm. Birkaç adım uzakta beliren ismisizi görünce kalbim hızlanmış, hışımla önüme dönüp yoluma bakmıştım. İstemsizce hızlı yürüyordum. Ayak seslerini duymaya başladığımda daha da hızlanmıştım. Nafileydi... Yanımda belirince adımlarımı yavaşlatmış, nefesimi düzene sokmuştum. Anlamaz gözlerle bakıyordu. Bu ifadesiyle bile tatlıydı.
"Sana seslendim, arkana döndün ve beni gördün. Ona rağmen neden hızlıca uzaklaştın?" diye sorduğunda ne diyeceğimi bilmiyordum. İyice heyecanlanmıştım. Ne diyecektim ki? Ayrıca neden salak gibi kaçmıştım?
"Biraz acelem vardı da o yüzden hızlandım" deyiverdim. Sonuçta en mantıklı cevap buydu. Pek inanmışa benzemiyordu ama belli ki konuyu uzatmak da istemiyordu.Evimin yolundan sapmıştık. Sohbete dalmış, evi tamamen unutmuştum.
Öylece yürüyorduk. Çıkmaz yolun bizi nereye götüreceğini bilmeden yürüyor, gülüyor, eğleniyorduk. Birkaç satır önce bahsettiğim nefessiz kalma olayı buydu sanırım. Yüzüne baktıkça nutkum tutuluyor, yolları aştıkça nefessiz kalıyordum...
Akıl edebilmiştim. Sonunda. Sonunda akıl edip ismini sormuştum.
"Bu arada adın ne?" diye sorduğumda heyecanla cevabı bekliyordum. Allahım neydi bu heyecan?"Akın" değinde kalbim ermişti. İsmi Akın. İsmsiz'in adı Akın. Beni heyecanlandıran kişinin adı Akın. İnanmıyorum. İsmi Akın.
Fark ettim de saçma sapan düşünüyordum. Her kıza yüz veren bir insandan bahsediyordum sonuçta. Şu an onunla konuşmam bile hataydı."Neyse geç oldu ben eve gidiyorum" dediğimde aniden "Neden?" diye sordu. Nedeni mi vardı salak? Geç olmuştu işte. İç sesime susmasını söyleyerek yüzüme bir gülümseme kondurdum.
"Dediğim gibi geç oldu, görüşürüz" diyerek önüme baktım. Fazla mı suratsız söylemiştim sanki. Bilmiyordum ama ne olursa olsun onu umursamamam lazımdı. Her kıza yaptığı gibi ilk önce bana yüz verecek, zaman geçtikten sonra beni bir kenara atacak ve hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edecekti. Aynen böyle olacaktı.Çıkmaz yolun sonuna gelmiştik. Nefesimi düzene sokmuştum iyi güzel ama neden hala nutkum tutuluyordu. Neden o aklıma geldikçe kalbim çarpıyordu. Onu düşündükçe neden hissizleşiyordum?
Eve vardığımda bedenim yorulmuş, beynim duş al sinyalleri veriyordu. Hızla duşa girmiş, kendimi suyun altına sokmuştum.
Hiçbir şey hissetmiyordum. Beynim; kalbimle çelişiyor, onu düşünmemem gerektiğini söylüyordu. Kalbim ise ters bir tepki veriyor ve onun yüzünü zorla hatırlatıyordu. Gülüşünü hatırlatıyordu. Kahkasını, huzur veren gülümsemesini...
Hızla duştan çıkmış, heyecanla üstümü giyinmiştim. Birden kapının açılma sesini duyduğumda irkildim ve telefonumu alarak kapıya yöneldim. Yalpalayarak içeri giren annemi gördüğümde kendinde olmadığını anladım. Ona acıyarak baktım. Yine aynıydı. Hiçbir zaman değişmeyecek ve beni şaşırtmayacaktı.
Dışarı çıktığımda güzel bir nefes aldım. Kulaklıklarımı takmış, yoluma odaklanmıştım.
Zihnimde dolanan düşünceler beynimin bir taraflarını kemiriyormuş gibi hissediyordum. İşittiğim şarkı sözleri daha çok düşünmemi sağlıyor ve beynimi daha çok yoruyordu.
'O benim güneş sistemim. Alacalı bikinisinde saklı, deniz yıldızları, uzay taşları, arkadaşları 'Şarkı sözleri, o ve ben kadar uyumluydu, uyumluyduk...
Ece ve Ezel'le buluşacağımız mekana varmıştım. Bir masada oturmuş gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. Yanlarına gitmiş, bir sandalyeye oturmuştum. Hala gülüyorlardı. Ne vardı bu kadar gülecek? Anlamaz bakışlarla baktığımda Ezel anlatmaya başlamış, Ece ise Ezel'e anlatma dercesine öldürücü bakışlarını yolluyordu.
"Bak şimdi bu Ece 1 sene önce Akın'ı seviyordu..." işte tam şu anda moralim düşmüştü. Kendimi gülümsemek için zorluyor, hikayenin devamını merak ediyordum.
"... tabi sen Akın'ı tanıyorsun, koridorda konuştuğun kişi. İşte biz 1 sene önce kantinde oturmuş birbirimize hayvan taklitleri yapıyorduk. Kantinde kimse kalmayınca Ece gaza geldi ve kendi kafasından uydurduğu sakat maymun taklidini yaptı..."
Ezel anlatırken bir yandan gülüyor bir yandan da Ece'nin 1 sene önce yaptığı maymun taklidini yapıyordu. Tam o esnada kahkayı patlatıvermiştim. Tam rezil olunacak bir hareketti. Ezel'in yaptığı taklit o kadar komikti ki gülmekten gözümden yaşlar süzülüyordu. Ece ise belli etmiyordu ama o da gülmek istiyordu.
Ezel, "... işte bu garibim Ece taklidi yaparken Akın ve Serhat kantine girdi ve bunun yaptığı taklidi gördüler" dediğinde daha çok gülmeye başlamıştım. O kadar kötü bir durum değil demek isterdim ama malesef öyleydi. O kadar kötü bir durumdu. Ece'nin hala Akın'ı sevip sevmediğini merak ediyor, sormak istiyordum.
"Hala seviyor musun onu" diye sorduğumda yine, yine ve yine beynim konuşma duyumla aynı anda hareket etmişti.
"Yok be sadece bir hoşlantıydı, şu an sevmiyorum" dediğinde rahatlamıştım. Mutluydum. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar çok gülmüştüm...Üçümüz koyu bir sohbete dalmış, eğleniyorduk. Ezel ve Ece'nin önceki senelerde yaptığı şeyleri dinliyor, gülmekten yarılıyordum. Sadece gülüyordum, gülüyorduk. Hiç bir şeyi umursamadan.... Kafeden çıkmış, kendimize büyük bir dondurma almış, evimizin yolunu tutmuştuk. Sallana sallana yürüyorduk. Önünden geçtiğimiz bir kafede kulaklarıma aşina olan bir şarkı çalıyordu.
'O benim güneş sistemim. Alacalı bikinisinde saklı, deniz yıldızları, uzay taşları, arkadaşları...'
Aklıma o ve ben gelmişti... Dudaklarıma küçük bir tebessüm kondurarak içimden şarkıyı söylemeye başlamıştım. O ve ben.
Akın ve ben...
Yolları yavaş yavaş aştıkça aklım bunalıyor, bedenim hissizleşiyor, kalbim kocaman bir yangın yerine dönüşüyordu...
.
Selam! Evet isimsizin ismi Akın 🤭. Aslında isim tahminleri kısmında Gülden, Zeynep ve Kübra bilmişti.
Ama ben yine de söylemek istememiştim :).
Bölüm nasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isimsiz
Teen FictionHızlı adımlarla yanımdan ayrılmaya başladığında arkasında öylece kalakalmıştım. Ne diyeceğimi ya da o an ne yapacağımı bilmiyordum. Teşekkür etmem gerektiğini fark ettiğimde arkasından seslenecektim. O an sadece ağzımdan çıkan tek kelime "ismisiz" o...