Minel duyduğuyla tereddüte düşünüp ıslak gözlerini sildi ve yalpalayarak ayağa kalktı.
"Emin misin Zenan y-yani oraya dönmeye" dedi. Bu sorusu ile gülmeye başladım.
"Sen şaka mı yapıyorsun. GÖRMÜYOR MUSUN HABERİ! Ha,ya benim abime bir şey olursa? Burdan mı,gazetelerden mi okuyacağım her şeyi? Ben gidip abimi bulacağım. Sen kesmiyorsan bileti ben keserim." Hemen yanıma gelip sımsıkı sarıldı. Çok değişik bir histi. En sevdiğini kaybetme düşüncesi bile bazen insanı ürkütürken o şeyin gerçekten başına geleceğini hiç düşünür müydü insan. Sanki sevdiğimiz herkes her an yanımızda kalacakmış gibi... halbuki o korku, o kaybetme korkusu öyle korkunç bir histi ki. Gülüşünden,sesinden,kokusundan,varlığından,birlikte yaşanacak daha bir sürü güzel anıdan mahrum kalacak olmak onsuz bir hayata alışacak olmak... asrının önünde dikilip kardeşini abim öldürmedi diye serzenirken asıl gerçeği atlamıştım. Onun kardeşi ölmüştü. Haklıydı.Öfkesi kızgınlığı, kırıcılığı, mutsuzluğu...Sonuç olarak onun da kardeşi ölmüştü. Benim Azat abim ölmemişti biliyordum. Ama onun kardeşi ölmüştü ve kendi elleriyle gömmüştü. Onun ne hissettiğini artık anlıyordum ama eğer benim canımı benden alırsa bu kez ben onu öldürürdüm. "Tamam özür dilerim zenanım ben ikimize de kesiyorum birlikte gidiyoruz." Dedi.
"En erkene kes ama bu sırada bende eşyalarımızı toplayayım." Dedim. O başıyla onayladıktan sonra bende odaya geçip dolabın üstündeki valizi indirdim. Dolapta ne varsa hepsini koydum çünkü o gidişin bir daha dönüşü olmayacaktı. Hızlıca tüm elbiseleri yerleştirdikten sonra minelin odasına geçtim. Minel bileti bir saat sonraya kesmiş kendi için de çanta hazırlamıştı. Üstümdeki pijamaları çıkarıp giymek için ayırdığım tişört ve kotu hızlıca üstüme çektim.Gitmeliydim, azata bir şey olmasına asla dayanamazdım o benim canımdan öteydi ona bir şey olmamıştı biliyordum. Valizleri aldığımız gibi havaalanına gitmek üzere yola çıktık...Asrından
Çalan yabancı numaranın ısrarla aramasına dayanamamış açmıştım. "Ulan şerefsiz asrın ne diye ağaları toplattın yine senin derdin ne kardeşimi aldın benden kapandı gitti bu dava ne diye peşimdesin?" arayan Azattı. her şey istediğim gibi gidiyordu. Av tuzağa düşmüştü bile.
"Madem öyle gel tepedeki boş deponun oldugu yere de görelim hesabımızı kana kan dişe diş..." hırıltılı nefesini duymuştum. Onu bu tuzağa çekmek hiç zor olmamıştı. Zenanın gelme bileti abisi azattı ve azat bu bileti kesmişti bile. Küçük aklıyla bana oyunlar oynayan Zenan hanım kendi ayaklarıyla buraya gelecekti. Ben getirmeden ayağıma gelecekti. O zaman asıl oyun nasıl oynanır ona gösterecektim. Kapanan telefonun ardından arabayı keyifle sürmüş depodaki adamlara geleceğimizi temkinli olmalarını ve Azat geldiği gibi onu bağlamalarını söylemiştim. Planım gazeteye yayımlayacağımız o yalan haberi zenanın görmesini sağlamaktı. Tabi bunun için iki gün kadar Azata dayanmam gerekiyordu.Deponun önüne geldiğimde arabayı park edip araçtan indim. Bağırma sesleri geliyordu. demek azat bey soluk bile almadan burda bitmişti. İçeriye girdiğimde beni görünce " Tam senlik hareket asrın çağıran. Yemiyor tabi beni serbest bırakmak." güçlü bir kahkaha attım. bu onu daha da sinirlendirmişti. " Siz o küçük aklınızla beni kandırabileceğinizi sandınız öyle mi? basit bi oyunu çözemem sandınız." dediğimde azatın gözlerinden geçen o tedirginliği hemen yakalamıştım "neden bahsediyorsun sen asrın ne oyunu biz senin yüzünden kardeşimizi kaybettik." bu söz benim heybetlenmemi sağlıyordu. " Kardeşini kaybettin azat öyle mi ? nasıl hissediyorsun mesela anlatsana biraz. tüm yediklerin boğazına oturuyor mu mesela, ya da bütün dünya ayaklarından kayıyor gibi mi hissediyorsun, içtiğin su bile ateş oluyor mu içine, gözlerin arıyor mu mesela kardeşini onun sesini varlığını arıyor musun kafanı koyduğun o yastık rahatça uyuduğun o yatağın cehennemdeymiş gibi mi hissettiriyor? sen kimi kandırıyorsun ha kimi. Ulan sen kardeşini göm bi toprağa göm de ne hale geliyorsun göreyim seni. sakın beni aptal yerine koymayın sakın." azat küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladı karşımda."Kafamı rahat koymuyorum. her gece aklıma yediğim bok geliyor. kim ister kim yanlışlıkla öldürür birini de rahat uyur ha ? ben onu orda kurtarmaya çalıştım Allahta biliyor ya orda ölmesin de ben onun yerine öleyim istedim yemin ederim onun ölmemesi için her şeyimi verirdim ama gel gör ki elimde patladı o silah.Zenan bu hikayede en masum. ben onun yerine tüm bedelleri ödemeye razıyım ama bırak, bırak o benim yerime çekmesin o cezayı. gelmesin buraya. çek o silahı vur beni eğer rahatlayacaksan yap bunu. ama o içindeki ateş tüm mardini öldürsen bile sönmeyecek. " dişlerim kırılacak gibiydi daha fazla dinlemek istemiyordum. depodan çıkmadan adamlara ona iyi bakmalarını yemek yedirmelerini söyledim.
Zenandan
uçak boyu ağlamıştım elim kalbimdeydi. nasıl bir acıydı bu. Asrın nasıl dayanmıştı buna. Kendi elleriyle canını nasıl gömmüştü? derin nefesler aldım uçaktan koşar adım inip bindiğimiz taksi evin önüne geldiğinde konağın kapısındaki adamlardan bavulları taksiden almalarını söyleyip hışımla içeri daldık. Bütün ağalar avluda oturuyordu. Beni gören kalendar ağa ve babam ayağa kalkmıştı. Kalendar ağanın gözlerindeki şaşkınlık babamın korkusu...
"Zenan kızım... s-sen ne yaptın? nasıl geldin ha nasıl?" dedi babam. kalendar ağa hala şokla yüzüme bakıyordu. "baba sen bilmez misin azat benim canımdan ötedir onun tırnağı kırılsa dayanamam ben." kalendar ağa şoku atlatmış olacak ki gelip koluma yapıştı "Sen sen nasıl ölmedin ne hakla ne cürretle oyun oynadın da kaçıp gittin hem,hem suya atlamadın mı sen ?" gülmüştüm
"siz, siz gencecik bi kızın bütün hayatını mahvettiniz. gözünüzün önünde dayak yedim ahırlara kilitlendim aç bırakıldım yetmedi her fırsatta beni ezdiler oğlunuza eşinize tüm olanlara sessiz kaldınız.nasıl merhametli bir ağaysanız her şeye sustunuz sırf Ailemi görmek istedim diye çatıdan atılıyordum. artık dayanamadım kaçtım kurtulmak için o zaman öldürülmeye götürüldüm. evet o suya atladım ama Allahın işi işte çobanın teki gelmiş kurtarmış hayatımı. Ölmedim diye üzüleceğinize oğlunuz abime ne yaptı onu söyleyin!" babam ve bütün ağalar şok ile dediklerimi dinlemişti. İlk defa, ilk defa kalendar ağanın başı utançla eğilmişti yere. bana yaptıklarını sesli duyması mı dank etmişti aklına. daha fazla dinlemeyip içeriye geçtim asrını bulacaktım abime ne yaptığını nereye götürdüğünü öğrenecektim eğer olur da abime bir şey yapmışsa onu bu kez kendi ellerimle öldürecektim. minelle içeridekilerin şokunu atlattıktan sonra annemle de özlem gidermiştim ama artık azatı bulmalıydım. Asrını aramalı nerdeyse gidip yüzleşmeliydim. gözümü karartmıştım bi kere beni görmesi belki öldürecek olması bile umrumda değildi artık. "Minel asrını bulmalıyız. Azata bi zarar vermeden onu bulmalıyız."
"önce telefon numarasını bulup nerde oldugunu öğrenmeliyiz zaten senin yaşadığını öğrendiği gibi burada bitecektir." o sıra elimdeki telefona bi mesaj gelmişti. gizli numaradan gelmişti " durmaz tepesinin önündeki boş depo." minelle okuduktan sonra anlamaz gibi birbirimize bakıyorduk. Bu neydi şimdi Azatla mı ilgiliydi ? her ne olursa olsun gitmeliydik. konağın arka kapısından çıkacaktık ön kapıda bir sürü ağa vardı ve daha hakkımda hüküm verilmemişti. gizlice arkadan çıktıktan sonra taksi bulmaya çalışıyorduk taksiyi bulduğumuz gibi adresi vermiştik. çok ıssız yerlerdeydi. "minel acaba azat burda mı ya tehlikeli bir şey varsa?" minelde tedirgindi ama mecburduk. "ihtimal ihtimaldir zenan mecburuz." taksiden indiğimizde temkinle depoya doğru girdik. azat bağlıydı beni gördüğü gibi gözleri korkuyla açıldı minel hemen koşmuş kollarını çözmüştü "Sen naptın Zenan nasıl gelirsin nasıl her şeyi mahvettin" anlamaz gibi baktım "hadi susta kimse gelmeden gidelim Asrına yakalanmayalım.
Tam depodan çıkacaktık ki arkamda hissettiğim nefes ve bedenle duraksadım
"Bir yere mi gidiyorsun zenan"...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORLU BERDEL (ASKIDA)
Подростковая литератураYüzüne yapıştırdığı tokatla birlikte Saçlarından tutarak avlunun ortasına fırlatmıştı. O an hayalkırıklığı yaşayan kız bu anı hafızasına silinmeyecek üzere kazıyordu. "Bu kızı adam yerine koyup benim azabımı kabul eden bununla aynı yeri boylar. Ona...