Bölüm 12

21.8K 732 22
                                    

Gelen rojbindi. Düşmanımın Eline düşmüş gibiydim. "N-ne işin var senin benim odamda" dedim sesimin özgüvenli çıkması için çabalamıştım. Bana kıs kıs gülerek "asıl sen söyle nereye bakalım canım benim" hızla üstüne doğru atılarak kolunu tuttum "sana hesap mı vericem ben" dedim. Bu bi nevi kendimi korumaya çalışmamdı. "Konuşmalarının hepsini duydum. Telefon kullanman da ayrı bişey zaten. Acaba bu konuştuklarını ve abinin birazdan gelecek olmasını asrın duyarsa Ne olur ?" Odamın kapısını hızla kapatıp kilitleyerek rojbine döndüm " duyduklarını birine dahi anlatırsan seni öldürürüm benimle sakın oynama rojbin"
Kolumdan hızla tutarak "bana baksana sen şu an benimle böyle konuşamazsın anladın mı herşey tek sözüme bakar." Açılmaya çalışan kapıyla irkilerek kapıya Doğru döndüm
"Niye kilitli bu kapı açsana lan kapıyı Ne oluyor orda ?" Asrın ağa tabi ki zamanlaması Harika bi şekilde gelmişti. Hiçbir şekilde rojbinin konuşmasını dinlemeden aşağı inmeli sonra da abimi görmeliydim. Rojbine öldürücü bi bakış atıp kapıyı açtım. "Ne karıştırıyorsun akşama misafir var ikinizin de burda işi ne ?" Diyerek kükremişti. Ben ise cevap vermeden hızla odadan çıkıyordum ki arkadan rojbin "asrın ağam sana anlatacaklarım var" diye asrını durdurdu. Mıhlanmış gibi yerimde durarak bacaklarımı yürümeye zorladım ama olmuyordu. Bi türlü yürüyemiyordum. Aklıma gelen abimle birlikte her ne pahasına olursa olsun koşarak aşağı inmiştim hızla kapı avlusuna yürürken duyduğum bağırmayla birlikte rojbinin herşeyi anlattığını anladım. İşte şimdi bitmiştim bu yüzden daha hızlı koşmalıydım. Avlunun kapısını açtığımda korumaların öğle yemeği molası vaktine denk geldiğim için Allah'a binlerce kez şükrettim. Nefes nefese abimin arabasını ararken kaldırımın kenarında ağaçların arkasında  olduğunu farkettim tam arabaya ilerlerken
"Eğer zenan, eğer bir adım daha atarsan.."
Asrın ağa gelmişti. Aramızda mesafe olmasına rağmen gözlerindeki aleve ilk defa şahit olmuştum. Cümlesini devam ettirerek kükrercesine "abinin göreceği ilk şey cesedin olur" korkuyla ona dönmüştüm. Koşarak bir hamlede bana yetişmiş hızla saçımdan tutarak abimin görmesini engelleyerek duvarın arasına almıştı. "Naptığını zannediyorsun ha o küçük beyninle bana oyun oynayabileceğini mi zannettin ?" Saçlarımı kökünden tutmuş koparırcasına çekiyordu. "Acıyor bırak. Sadece ailemi görmek istedim. Ufacık bir an görmeyi istedim. Nefes alamıyorum anlasana. Üstümdeki bu nefretle yaşayamıyorum daha fazla da yaşamak istemiyorum" elini arkasındaki silaha atarak kafama doğrultmuştu. Hayatımda ilk defa hissettiğim bu soğuk Demir parçası mavi gözlerimi kocaman yaparak kalbimin hızla çarpmasına sebep oldu. Ama ölüm ilk defa bu kadar cazip gelmişti. "Yaptıklarımı basit bir tehtid olarak algılama. Yoksa bi dahakine bunun ucundaki kurşun ile beynini dağıtırım. " diyerek saçlarıma yine yapışarak konağa sürükledi. "Kaçmanın bedelini canınla değil ruhunla ödeyeceksin. Herşey ölümden daha zor olacak zenan afran" 

Girdiğimiz Konak'ta herkes avluda bekliyordu. Nedense kimse benim için endişeleniyor gibi değildi. Asrının annesi,teyzesi, rojbin hepsi sevinmiş gibiydi. Sadece yonca ve ceylinin gözündeki acıma duygusuyla sarsılmıştım.

Yüzüme yapıştırdığı tokatla birlikte saçlarımdan tutarak avlunun ortasına fırlatmıştı. Bu yaşadığım anı hayalkırıklığıyla ve nefretle unutmamak üzere aklıma kazıyordum. Asrın ağa bağırarak "Bu kızı adam yerine koyup azabımı kabul eden bununla aynı yeri boylar." Damağıma gelen metalik kan tadıyla ağzımdaki kanı ağa bozuntusunun ayaklarına tükürerek "tüm bu insanların önünde Mardin şahidim olsun ki beni sevdiğinde ve pişman olduğunda bende seni adam yerine koymayacağım." Kara gözlerinin solgunluğu ağzımdan akan kana takılmıştı. Ne yani üzülmüş müydü. O an rüyadan uyanmışçasına irkilerek yine eski haline dönmüş. Kolumdan tutup yerden kaldırarak beni atların bulunduğu yere getirip boş bulduğu bir at yerine kilitleyip gitmişti. İlk defa hıçkırıklarımı gizlemeyerek bağıra bağıra ağlamıştım. Dudağımdaki acıyla elimi yavaşça dudak kenarıma getirmiş kurumak üzere olan yaraya dokunmuştum. Şimdiden vücuduma izini bir tokatla bırakmıştı. Nefret kelimesi içimdeki alev için az bile kalırdı. Ben yaşam dolu bir kızdım. Gerçekten her ne olursa olsun yüzümdeki gülümseme asla eksik olmazdı. Ama sanki birisi o duygularımı alıp kenara atmış gibiydi. Geldiğimden beri yaşadıklarım beni daha Ne kadar yaşlandırabilirdi bilmiyordum. Bişeylerin düzelme umudu içimde hep vardı ama asrın ağa gibi lanet bi insanla bırak düzelme Hiçbirşey yaşanmazdı.
Kendime verdiğim mutlu olacağım sözlerini bi kenara bırakarak başımı yasladığım samanların arasında saatlerce düşündüm. Karanlık çöktü. Araba sesleriyle misafirlerin geldiğini anladım. Sessizce yerimde sallanarak ağlamaya devam ettim. Ağalık bu muydu? Kadınına el kaldırmak onu kilitlemek miydi ? Sahiden bu adamlık bile değildi. Asrın ağa içindeki kardeş acısını benim üstüme çıkartıyordu. Peki şimdi misafirlere ne diyeceklerdi? Gelininiz nerde sorusuna ahıra kilitledik mi diyeceklerdi. Psikolojim bozulmuş gibi kahkahalarıma engel olamayarak ağlarken gülmeye başladım. Bu sırada duyduğum ayak sesleriyle birisinin gelmiş olduğunu anladım. Gelen evin kız çalışanlarından birisiydi. Kilidi açtıktan sonra "gel kurban olam abla sana sen üzülme bu Konak'ta seni en çok ben sever sayarım hiç gönlüm el vermez şu haline. Asrın ağam seni çıkarmamı söyledi. sonra da giyinip aşağı insin Dedi. Sabahtan beri taş üstünde oturmaktan ayağa kalkamamıştım. Selvinin yardımıyla doğrulmuştum. Hissiz gibiydim. Bana sıkıca sarılmasıyla bende hızla karşılık vermiştim. Bu sadece onun gözlerinde gördüğüm sevgisindendi. Mutfak kapısından kimseye görünmeden merdivenlere ulaşmış hızla odama çıkmış kapıyı kilitlemiştim. Kendimi banyoya atarak duş almıştım. Aynanın karşısına geçtiğimde gözlerimin ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu mavilerimin daha da belirgin olmasını gördüm. Göz kapaklarım da ağlamanın etkisiyle şişmişti. Dudağımın kenarında ise her saniye o tokatı anımsatan yara duruyordu. Daha fazla uğraşmayarak üstüme düz gri spor elbisemi geçirip ayaklarıma da benliğime dönmeye karar vererek siyah sporlarımı geçirmiştim. Saçlarımı kuruttuktan sonra başıma uydurduktan bi şal atmış odadan çıkmıştım. Gözlerim donuklaşmış gibiydi. Mutfağa geçip sandalyeye oturmuştum. Selvi hemen bi su getirip gizlice önüme koymuştu. Asrın ağanın sözlerinden sonra kimse yanaşmamıştı bile bana. Mutfağa gelenler beni görüp acıyarak bakıp gidiyordu. Misafirler yemek odasına yerleşmişti. Herkes yemek yerken kızlar da odalarına geçmişti. Mutfakta yanlız başıma oturuyordum ki arkadan duyduğum
"Bana bir su verebilir misiniz ?" Sorusuyla usulca yerimden kalkmış arkamdaki kapıya bakmadan su doldurmuştum. Arkamı dönmemle gördüğüm suret gözlerimden şaşkınlık geçmesine sebep olmuştu. Bu sürekli babamdan beni isteyen ve yıllardır bana aşık olan gencerdi. Hani şu evlenmedim diye pişmanlık duyduğum. "Z-zen-zenan senin ne işin var burda bu halin ne?" Gözyaşlarım hızla yine dökülmeye başlamıştı.
"O benim karım Gencer ağa"

ZORLU BERDEL (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin