Bölüm 8

22.6K 744 11
                                    

Sabah ezanının sesiyle kalkmıştım etraf zifiri karanlıktı. Bacaklarımı kendime çekip yatakta yatan asrını izledim. Dağınık yatıyordu. Sert yüz hatları uyurken bile değişmiyordu. Yine camın önündeki sedire geçip dışarıyı izliyordum. Bir mahkum gibiydim. Özgürlüğüne hasret bir köle gibi yaşayacaktım. Hayat hep böyle mi olacaktı bana ? Ömrüm bana düşman bir ailenin içinde yalnız  kalarak mı geçecekti. Allah kimseye taşıyamacağından fazla yük vermezmiş. Bu aile de benim sınavımdı. Bir yıl önce babamın dostunun oğlu,Diyarbakır aşiretinden Gencer beni istemişti. İyi kalpliydi tam 4 yıl boyunca bana aşık kalan birisiydi. Onu reddetmemin sebebi ise onun evinin Diyarbakır'da olmasıydı. Ona hep abi gözüyle bakmıştım ve sonradan beni istemesi bozguna uğrama sebebim olmuştu. Şimdi ise genceri seçmememin pişmanlığı ile yanıyordum. Onu seçseydim istediğim zaman Mardin'e gelmeme izin verirdi. Hiçbirşey böylesine kötü olmazdı. Şimdi ise Benden nefret eden kocam dediğim adam ve ailesiyle bir evde yaşıyordum. Tabi buna yaşamak denilirse...


Belki saatlerce aynı yerde oturup düşündüm. Başımı bu düşüncelerle daha fazla çatlatmadan dolabın önüne Geçtim. Asrın ağa hala uyumaya devam ediyordu. Elime aldığım Zümrüt yeşili etek beyaz gömleği üstüme geçirdim başıma da attığım şalla odadan çıktım. Asrın ağanın odası yani bizim odamız ve mendi abilerin odası ve bir çalışma odası üçüncü kattaydı. Bir alt katta ceylinin, Ümran hanım ve kalendar ağanın odası en alt katta ise kocaman salon mutfak vb. Şeyler vardı. En alt kata inip Mutfağa geçtim. Kafam dağılsın diye mutfakla ilgilenmem Daha iyi olacaktı. İçeri girdiğimde kızlara günaydın dedim. "Baksanıza size nasıl yardım edebilirim" hepsi utanarak yüzüme bakıyordu. "Olur mu öyle şey gelin hanımım. Geçin biz hallederiz." Dedi içlerinden sarışın tatlı görünümlü bir kız. "Olur olur hadi söyleyin ne eksik dur bak buldum. Mıhlama yapayım." Esmer adının rehşan olduğunu öğrendiğim kız "ay gelin abla ellerin dert görmesin çok iyi olur kalendar ağa aylardır istiyor yaptığımızda da beğenmiyor hep bi kusur buluyor belki seninkini beğenir." Kalendar ağanın da Benden nefret edebileceğini benim mıhlamamıda beğenmeyebileceğini düşündüm ama her ne hikmetse kafam dağılsın diye girişmiştim artık bu işe. Neyse diyerek dolaptan aldığım has tereyağını tavanın üstüne koyup erittim. Bu güzel koku mutfağın dört bir yanını sarmıştı. Mıhlama olmak üzereyken içeriye giren ceylin ve yonca abla beni gördüklerinde şaşırdıklarına  şahit olmuştum. Hazır olan mıhlamayı tavandan boşaltmaya kalkan rehşana "dur rehşan bunun tadı ancak sıcak tavasında çıkar hem bak millet geçmiş sofraya sen git onu soğumadan koy." Bu sırada yonca "vay efendim vay zenanın elinden mıhlama yemekte varmış. Yemek için sabırsızlanıyorum günaydınlar bu arada." Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle karşılık vermiştim yonca ablaya. Bu sırada utanarak bana bakan ceylini gördüğümde yüzüm düşmüştü. Belki de benle konuşmak istemiyordu. Sonuçta dün annesi onu tehdit etmişti. Kısık sesiyle söylediği günaydın kelimesine karşın bende başımı bi kez sallayarak aldım selamını. Bu sırada içeriye giren rehşan "hadi hepiniz geçin hazır oldu millet de yerleşti" ben kendime hazırladığım tabağı elime alıp mutfaktaki masaya geçtim. Yonca ve ceylin bana baktığında ise elimle gidin gidin şeklinde bişeyler saçmaladım işte. Sabah sabah bi de Ümran hanımla uğraşamazdım. Kızlarla ettiğim sohbetle birlikte yavaş yavaş kahvaltımı yiyiyordum. Kızlar ise sofradan kalkan milletle birlikte sofrayı toplamak için salona geçti. Tek kaldığım mutfakta biten tabağımı dökmek için tezgahın önüne geçtim. Bu sırada arkamdan geçen birisinin varlığını hissettiğim gibi hızla geriye döndüm. Elinde su bardağı ile az önce kalktığım yerde oturan asrın ağayı görünce elimdeki tabak az daha yere düşüyordu. Sakince suyunu içiyor aynı anda donuk bakışlarla yüzüme bakıyordu. "Mıhlamayı sen mi yaptın?" Duyduğum sesle durakladım. Omuzumun üstünden baktığım asrın ağa bir cevap bekliyor gibiydi. Kafamı evet anlamında salladım. "Ailem için kahvaltı hazırlaman falan bunlar da mı mecburiyetten zorunluluktan?" Yine konuşmalarıyla canımı sıkacağını anladığımda konuşmasına devam etmesini istemeden ellerimi kuruladıktan sonra arkama dönerek "ailemi görmeye gitmek istiyorum." Dedim. Ona karşı hissettiğim nefret yüzüme bile vuruyordu. Aynı onun baktığı gibi donuk bakarak cevap bekledim. Sakince yerinden kalkarak kravatını düzelttikten sonra "otur evinde. Hiçbir yere gitmiyorsun. " Dedi. Birbirimize ters ters baktığımız sırada içeri giren kızlardan birisi "gelin hanım kalendar ağa seni çağırdı " işte korkunç olan durumla şimdi karşı karşıyayım. Hadi bakalım...

ZORLU BERDEL (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin