_"Müsaitsen bugün sana bir öykü anlatmak istiyorum oğlum. Şanlı bir tarihe, sürpriz bir geleceğe aşka ihtirasa sevgiye nankörlüğe ve gerçek yolculuğa götüren bir öykü."Genç adam yanı başında kendisine bu sözleri sarf eden nineye baktığında oldukça şaşkın ifadeleriyle sessiz kaldı.
Daha kendisine kimsiniz diye soracaktı ki bir anda etrafında yoğunlaşan sesleri fark etti.
Kıyameti andıran kalabalık ve grup halinde sağa sola dağılan insanları algıladığında sanki dev bir ekrandan izliyormuş gibi gördüklerine duygusuzca bakmaya başladı.
Koca bir karmaşanın ortasında öylece etrafa bakarken, neden burada olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.
Öylesine donakalmıştı ki ne hareket edebiliyor ne de tepki verebiliyordu.Yarı kambur, uzandığı yerinden sol koluyla doğrulmaya çalışırken eline değen ıslak toprağa gözlerini kısarak baktı. Elleri nemli toprakla temas edince toprağın kokusu geldi burnuna.Ellerine bulaşan toprağı temizlemek için avuçlarını bir hışımla üstüne sürerek silkelemeye çalışırken kıyafetlerine kaydı gözleri.
Yeşilin açık ve koyu tonlarındaki eskimiş tozlu ve yıpranmış kamuflaj, sanki aylardır harbin içinde yaşayan birine ait gibiydi. Ayağındaki botlar, su matarası..Telaşla bir kez daha ne olduğunu anlamak için elleriyle anlını ovaladı, gerginlikle burun direğini sıkarken gözlerini tekrar tekrar açıp kapadı.
Çaresizlik içerisinde ne yapacağını bilemeden öylece kalakalmıştı. Şaşkındı ve görünen o ki şaşırmaya devam edecekti.
Nasıl hareket edebilirim diye düşünürken aklına kendisiyle konuşan nine geldi.Hızlıca az önce nineyi gördüğü yöne doğru baktı, lakin orada ayağı ve kolu sarılı iki küçük çocuktan başkasını göremedi.
Çocuklar el işlemeli karışık renk tonlarıyla birlikte kırmızıya hakim eski delik deşik kilimin üzerinde uzanmış, gözlerine endişeyi yüklemiş öylece bekliyorlardı. Öyle ki bir kaç parça bezden yapılan pansumandan akan kanı hiç umursamaz halde kargaşalı kalabalığa takılı kalmıştı gözleri.Kalkıp onların yanına gitmek istedi. Evet artık kalkmalıydı, gücünü toparlayıp doğrulmaya gayret edince kamuflajın içindeki metalin soğukluğu göğüsünü yaktı. Ne olduğunu yoklamak için ellerini bir-iki göğsüne vurduğunda boynunda zincir olduğunu belirten zıngırtı sesi geldi.
Gerçi şuan hiçbir şey normal gibi görünmüyordu
Merakla elini göğüsüne sokup onu dışarı çıkarttığında uzunca zinciri olan bir künye olduğunu gördü. Dedesinin künyesi. Neden kendisine yabancı gibi geliyordu kiKünyeyi parmaklarının arasına alıp incelemeye başladığında üzerindeki yazıları yeni fark etti. Okumak için kendine doğru yaklaştırdı. Daha ne olduğunu anlamamıştı ki koca bir gürültü koptu arzda.
Bir kıyameti andıran sesin şiddeti o kadar kuvvetliydi ki, onu olduğu yerden savurarak öteye fırlatmıştı. Evet! evet yanlış anlamamıştı, bu bir bombaydı. Düşmenin sersemliğiyle bir süre yüz üstü toprakta kala kaldı.
Boynundaki künyenin bir ucu göğüsüne battığında sızısını ta derinde hissetti. Sinir uçları harekete geçince dişlerinin arasında hafif bir sızlama hissetti...
Elleriyle topraktan güç alarak doğrulmaya çalıştıkça üzerinde ince bir tabaka oluşturan tozlar havaya karışıyordu. Bedeninde kalan son gücüyle kendini zorlayarak tamamen ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKVİM
Fantasy"Aklını mı kaçırdın ?" diye hışımla sordu Cemşit."Ver künyeyi bana.." "Aklımı kaçırdıysam bana göre hava hoş"diye cevap verdi Katâde. Katâde;süvari demek.Onun belirgin özelliği plancılıktı.Hayatının her alanında planlı haraket etmek..Belirsizlikten...