5. Bölüm

332 35 27
                                    

Merhaba, merhaba ejderha okuyucularım. Şimdi siz soruyorsunuz bayram değil seyran değil Meryem, nam-ı diğer Ejderiçe neden bölüm yayınlıyor normalde cumartesi gecesini pazara bağlayan zamanlarda yayınlardı (düpedüz yalan söylüyorum bildiğiniz Pazar 00.30 gibi yayınlıyorum J Please forgive meeeee (Lütfen beni affedin) ) her neyse. Hafta sonu geziye çıkıyorum ben de erken yayınlayayım kurtulayım dedim. Bir de tabi 3 gündür okulda boş boş bilgisayarla durunca. Yemin ediyorum odtünün ders seçim sistemi kadar zor bir şey görmedim. Öldüm ya. 3 gün uğraştım ama gene de dersi alamadım ya. Odtü ye gelecek olan gelmek isteyen varsa bana ulaşsın özelden ders seçme dersi veriyorum. İlk gün bir arkadaşım 8 ders ekledim. Benden kaçmaz yani ;) Her neyse. Geçen defa size sormayı unuttum. Ankara da oturan ejderha okuyucularım siz depremi hissettiniz mi? Evet, sormak için harika bir yer. Sabah 2 defa oldu bir de akşam oldu ama akşam ki çok hafifti. Öyle işte. Sorayım dedim. Bir de hikâye akışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Fesatlı günler dilerim. Haftaya cumartesi görüşmek üzere.

Not: Sorularınızı buraya yorum atarsanız çooook sevinirim.

Mert korkuyla ile titredi Selina Teyze'nin evinden çıktıktan sonra. Bu kadar saatin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Asıl sorun Selina Teyze'nin onu daha çok didikleyip Miray, prenses hakkında her şeyi öğrenmek istemesiydi. Ve Mert garip bir şekilde sanki ağzındaki düğüm çözülmüş gibi her şeyi, ama her şeyi anlatmıştı. Onu gördüğünde hissettiklerini, neden olduğunu anlamadığı hislerini, ...

Selina ise bunları sanki normal bir şeymiş gibi hafif gülerek dinlemişti. Mert'e hiç normal gelmiyordu. Asla olmayacak, olmaması gereken bir ilişkiydi bu. İlişki gibi bir şey de ortada yoktu ama Mert'in düşündüğü kelime ilişkiydi nedense. Sonuçta o iki ejderha-insandan doğmuş Su gücüne sahip bir ucubeydi, Miray ise bir Ejderha Prenses'ti. Yani asla gerçekleşmeyecek bir hayaldi onunkisi.

Ama şu an evine yürürken bile Selina Teyze'nin dediği şey aklında yankılanıyordu. "Hiçbir şey imkânsız değildir, biz istediğimiz sürece." Demişti yüzünde garip bir gülümseme ile.

Bu doğru olabilirdi. Mert istediği sürece ulaşabilirdi hedefine. Bir de tabi ki yardımla. Tabi Mert bunu bilmiyordu.

Mert etrafına bakmadan düşünerek yürürken birden küçük bir şeye çarptığını hissetti. Başını eğip baktığında başını ovuşturan küçük bir kızla karşılaştı.

"Önüne bakmalısın yürürken." Dedi Mert gülerek.

"Asıl siz önünüze bakmadan yürüyordunuz bayım." Dedi küçük kız çemkirerek başını ovmaya devam edip yere bakarak.

"Kabul edelim ikimiz de bakmıyorduk. İyi misin?" dedi ve yere diz çöktü Mert küçük kıza bakmak için ama küçük kızın gözlerini gördüğünde buna pişman olur gibi oldu. Bakışları öyle hüzünlüydü ki, kalbi eriyip gitmişti Mert'in nedense.

Kızın gözleri buz mavisi ile kahverengi karışımıydı. Saçları kahverengiydi ve 6 yaşında gösteriyordu. Elinde portakalı andıran onun boyundan biraz kısa bir bebek tutuyordu. Kızın üstünde mor bir elbise vardı. Ama önemli olan görünüşü değildi. Gözleriydi önemli olan, hayır gözleri de değildi, bakışlarıydı.

Bakışları nedense Mert'e, Miray'ı hatırlatmıştı ama bunun saçma olduğunu düşündü Mert. Belki de herkesi Miray sanacak kadar aşk sarhoşuydu. Kafasını salladı mert. Hayır aşk değildi bu. Aşk olmamalıydı. Ama tabi ki insan ne zaman kalbine söz geçirebilmişti ki?

Küçük kız (Evet adını söylememeye devam edeceğim) gözlerini dikmiş şaşkınlıkla karşısında duran Mert'e bakıyordu. Başını ovmayı bile bırakmıştı. Elindeki bebeği bile bırakıp onunla aynı hizaya gelmeye çalışan Mert'e sarılmıştı.

Ejderha Kız 5: Çarpıtılmış GerçeklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin