16. Bölüm

100 10 5
                                    

Merhaba ejderha okuyucularım. Nasılsınız? Evet 20 gün önce atmıştım yeni bölümü ve şimdi yenisini atıyorum. Bu bölümü en başından beri beni destekleyen ilk okuyucum olan biricik kardeşime adıyorum.  Erol Ateş'e. Geçen bölüm onun da beni zorladığını yb için, yazmayınca okumayacaktı az kalsın bölümü. Seviliyorsunuz hepiniz Ejderha Okuyucularım. Fesatlı günler dilerim.

Mert hızla evine girdi. Koşarak geldiği için neredeyse nefes nefese yere yığılmak üzereydi. Ama bu hali umurunda bile olmadı. Kendini banyoya atıp soğuk suyu açtı. Ellerini fayanslara yasladı ve başından aşağı akan soğuk suyu hissetti. Elleri karıncalanıyordu. Gitmeden önce Miray'a dokunduğunda görmemesi gereken şeyler görmüştü ve normal olarak vücudu tepki vermişti. Alev alevdi resmen vücudu. Aklında sürekli Miray'ın kırmızı geceliğini yırttığı sahne dönüp dolanıyordu ve kendini durduramıyordu. Bütün vücudunu öptüğü zaman aklına geliyordu. Kalbi hızla atıyordu. Onun içine girmek istemişti. Adını sayıklamasını istiyordu. Soğuk su bir işe yaramayacak gibiydi. O nedenle aklındaki düşünceler ile kendini rahatlatmaya çalıştı.

Üstündeki her şeyi çıkarıp soğuk suyla duş aldı işi bitince. Havluyu beline sarıp banyodan çıktı sonra. Mutfağa gidip su ısıtıcısını çalıştırdı, kahve ona iyi gelecekti. Daha sonra salona geçti ve saçını eline aldığı havlu ile kurutmaya başladı.

Fark etmemişti ama Miray ona geldiğinde oturduğu yerde oturuyordu tam olarak. Saçlarını kuruturken Miray'ı düşünüyordu bir yandan da hayır banyoda düşündüklerini düşünmüyordu ya da düşünmemeye çalışıyordu.

Okuduğu kitabı anlattığı bir an vardı. Gözleri parlayarak ona kitaptaki karakterlerin kendileri gibi olduğunu demişti. Onu öpmek istemişti ama öpemezdi.

Yatağa uzandıkları bir an vardı, Mert kitap okuyordu ona ve bir eli Miray'ın karnındaydı. Miray iyice yanına sokulmuştu. "Sesini ikimiz de çok seviyoruz." Diye mırıldanıyordu yarı uyuklarken.

Bu anıların nereden geldiğini Mert'te bilmiyordu, sadece ne zaman Miray'ın elini tutsa veya saçlarını okşasa aklına bu gibi görüntüler geliyordu. Sanki Miray bilerek o an yerleştiriyordu aklına. Şu an bile gidip ona dokunmak istiyordu Miray'a. Sanki bir ihtiyaçtı.

Sinirle elindeki havluyu koltuğa attı. Bunu düşünmemeliydi. Ondan uzak durmalıydı. Onu öylece bırakıp gitmesinin tek nedeni hissettiği o garip arzu değildi. Hem o uyanmadan önce ettiği yemindi hem de korkmuştu. Her ne kadar hayatındaki en önemli engel sonunda ortadan kalkmıştı ama korkmuştu. Kendi için, Miray için korkmuştu.

Sinirle saçlarını çekiştirdi. Neden bu kadar korkak olmak zorundaydı ki sanki? Aklındaki görüntüleri kendi Miray'ı ile yaşasa ne olurdu sanki?

Bu düşüncesi ile donup kaldı. Kendi Miray'ı mı? Prenses asla ona ait değildi ve olmayacaktı zaten. Onların arasında hiçbir şey olmayacaktı, olmamalıydı.

Onu o kadar istiyordu ki. Hayır bunu düşünmemesi lazımdı. Kafasını iki yana salladı sinirle ve üstünü giyinmeye odasına gitti. Kahvesini içip Masal ile Miray'ın bağını düşünmeliydi ama önceden de düşündüğü gibi Miray'dan uzak duracaktı. Onunla herhangi bir bağı kalmayacaktı.

---

Ahmet, Mert onun teklifini reddedip koşarak uzaklaşırken o da arkasından gitmeye kalkmıştı ama ona yetişememişti ve çaresizce revire geri dönmüştü. O dönerken Can benim burada ne işim var dercesine odadan çıkıp gitmişti. Talha da acil olarak komuta odasına çağırılınca gitmişti ama 1 saate döneceğini söylemişti.

Odada Violet, Septimus ve Ahmet kalmıştı. Septimus, yatağın yanına bir sandalye çekmiş ve Miray'ın elini tutuyordu.

"O çocuğun kalmayacağına emindim zaten ben." Dedi Septimus mırıldanırcasına.

Ejderha Kız 5: Çarpıtılmış GerçeklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin